Kapıkulu’nun en büyük birimi olan yeniçerinin kılıcından sonra en güvendiği silah nedir, sorusuna pek çok seçenek sayabiliriz. Ancak hiçbiri bir "Osmanlı Tokadı" kadar etkili, şaşırtıcı olmamıştır. Osmanlı Ordusu'nda genellikle savaşlarda birebir ve yüz yüze yapılan mücadeleler esnasında sık sık yaşanan silahın elden düşmesi ya da kırılması durumunda kullanılmıştır. Osmanlı kültüründe bir kavgada taraflar asla birbirlerine yumrukla müdahale etmezlerdi. Yüze kalıcı zararlar verme ihtimalinden dolayı birine yumrukla saldırmak son merhalede yer alır ve yumrukla ilk saldıran ayıplanırdı. Günümüze birçok yerde atasözü olarak kullanılan sözün geçmişine şöyle bir seyahat edeceğiz…
600 yıl boyunca düşmanların kalbine korku salan Osmanlı tokadı, şiddetli ve beklenmedik sonuçlarıyla tek vuruşta bayılmadan da öte ölüme kadar götürebiliyordu. Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir dövüş stili olarak ortaya çıkan bu efsanevi tokadın ortaya çıkış hikayesini ve sırrını biliyor muydunuz? Osmanlı tokadının tarihi zannedildiği üzere Osmanlıya değil çok öncesine Orta Asya'ya dayanmaktaydı. Osmanlı döneminde özel eğitim ve çalışmayla en etkili halini aldığı için bu teknik "Osmanlı Tokadı" olarak tarihe adını yazdırdı. Osmanlı'daki herkes ya da her ordu üyesi Osmanlı tokadı atamazdı. Yalnızca özel eğitim alan ve kendini bu konuda geliştiren askerler bir tokatla düşmanı yere serebilirdi.
Saraya ufak yaşlarda alınan ve çocukluklarından itibaren savaş teknikleri alanında dikkatle eğitilen Azab askerleri, askerlik eğitimlerinde her gün mermer döverek (mermer tokatlayarak) yetiştirildikleri için, çok kuvvetli ellere ve kol yapısına sahip olurlardı. Meydan savaşlarında en ön safta yer alan azab askerleri, düşmanların hafif silahlardan ağır silahlara geçişi esnasında o fırsattan faydalanır ve düşmanları tek bir tokatla yere sererdi. Sesi ile düşmanın üzerinde yarattığı psikolojik etki sebebiyle korkulu bir rüya haline gelen bu tokat, o dönem tüm dünyanın dilindeydi.
Osmanlı Ordusu askerlerinin silahsız savunma ya da saldırı durumunda kullandıkları, elin her iki yanıyla yapılabilen muhatabını sersemleten, duruma göre bayıltan ya da öldürebilen bu tokadı herhangi bir tokatla karıştırmayın sakın! Sırrı tekniğinde gizli...
Avucun iyice açılarak, el ve kolun açısız ve omuzdan hızla hareketiyle hedeflenen noktaya vurulması ile atılan bu tokat, burnu hedef alacak şekilde, yüzün tam ortasına, avuç içini germeden, aya, burun ucuna denk gelecek şekilde atılırdı. Böylece kafatasının göz çukurları arasında kalan kısım kırılarak beynine saplanır ve ölüme neden olurdu. Böyle bir tekniğin uygulanmadığı durumlarda bile tokat çok hızlı ve çok sert biçimde atıldığı ve kuvvetli olduğu için boyun kırılması kaçınılmazdı.
Yalnızca bununla da kalmaz kulak hizasına vurulan Osmanlı tokadıyla kulağın içinde bulunan denge sıvısı ve mekanizması sarsıldığından ve kulakta kemik-kıkırdak namına sağlam bir şey kalmadığından ölüm yine bir şekilde düşman askeri bulurdu. Bu tekniği uygulayabilmek için kuvvetli pazular, ünlü mermer idmanı, zengin bir beslenme ve belki de bilinmez pek çok sır gerekli...
Sesi ile düşmanın üzerinde yarattığı psikolojik etki sebebiyle zamanla geliştirilmiştir. Bu askerler daha eğitim safasında mermer döverek yetiştirildikleri için, çok kuvvetli ellere ve kol yapısına sahip olurlar. (Osmanlı ordusunun En büyük tokatçıları Başıbozuk (Delibaş) diye adlandırılan bir düzensiz ordudur).