Yıllara meydan okuyan bir duayen oyuncunun kızı yaşamak zorunda bırakıldığı yıllara meydan okuyor şimdi.
Bir yanda günlerdir savaşta bombalar düşerken magazin gündemine de Metin Akpınar ve kızları bomba gibi düştü.
Milyonları güldürürken en değerli varlıklarını ağlatmış olmak aslında ne büyük çelişki ne büyük hayal kırıklığı. Bazı şeylerin dışarıdan gözüktüğü gibi olmadığını biliriz. Hayranlık duyduğumuz çok kişiyi tanıyınca tanımaktan mutluluk duyacağımıza keşke tanımasaydım da en azından böyle olduğunu bilmeseydim deriz. İşte tam olarak birçok kişi aynı anda bu duyguya kapılmış oldu.
Metin Akpınar’ın ikiz kızlarının olduğunu öğrendik ilk önce. Kızlarından biri davayı kazandıktan sonra Metin Akpınar’dan kızlarına sahip çıkacağını sandığımız bir basın açıklaması gelmişti ki maalesef kızı Duygu canlı yayında başına gelenleri anlattı.
Beden dili hareketleri aslında ne kadar güçlü olmak zorunda bırakıldığını öyle iyi anlatıyor ki. Kendi öz babanın seni istememesi, seni yok sayması. Yazarken konuşurken kolay peki ya yaşarken? Şov yaptığını söyleyenler, kendi reklamını yaptığını söyleyenler… Her kafadan ayrı bir ses geliyor da bu sorunun cevabını yürekleri taşıyabiliyor mu?
Duygu’nun iddialarına göre annesi 4 aylık hamileyken bebekleri olacağını Metin Akpınar’a söylemiş. Yıllar geçmiş üniversite öğrencisiyken Duygu zor da olsa babasına ulaşmış. Metin Akpınar’ın gösterisini en önden gülemeden izleyince babası yanına gelip hiç gülmediniz hanımefendi demiş. Bu kadar. Yıllarca beklenen ilk konuşma ve görüşme bundan ibaret. Gerçekten tüm yaşanılan programda anlatılan gibiyse 15 yıl beklemenin ardından dava süreci başlamış. Bazen her şey olursunuz, çok şey başarırsınız şu hayatta kimsenin kolay kolay ulaşamayacağı noktalara gelirsiniz de işte böyledir yürek ve vicdan başarıyla ünle, şöhretle, parayla gelmez. Ya vardır ya yoktur.
Tüm bunlar yaşanırken Metin Akpınar’ın yaşadığı depremin artçısı da geldi.
Alınan duyumlara göre Metin Akpınar’ın, Metin göbek adlı Almanya’da yaşayan bir oğlu daha varmış. Yani ikizlerin aslında bir de ağabeyi olduğu ve dava açması konusunda da destek gördüğü anlatılıyor. Metin Akpınar’ın yıllardır süren evliliğinden çocuğu yokken. 3 tane çocuk yapıp geriye dönüp bakmamış olduğu ortaya çıktı.
Evet Duygu’yu ekranlarda, sosyal medyada açıklamalarıyla sürekli görüyoruz ama 2 çocuk annesi ikizinden hiç ses çıkmıyor. Sadece evli olduğunu biliyoruz. Duygu kendisiyle babası arasında neler yaşandığını anlattı peki ya diğer kızıyla neler yaşadı Metin Akpınar? Ve tabi çocukların annesi henüz konuşmadı. Metin Akpınar’ın dediği gibi tek gecelik bir ilişki mi yoksa tek gecelik bilinmesini istediği bir ilişki mi olduğunu öğrenmemiz yakındır. Ama asıl soru şu? Evet Metin Akpınar’ın dediği gibi hayat geriye doğru yaşanmıyor çok haklı. İleriye doğru yaşanıyorken neden hala 3 mutsuz çocuk, 3 tane başkaları tarafından büyütülmüş çocuk, 3 tane yarım kalmış çocuk için bir şey yapmıyor? İleriye doğru yaşarken, artık bu yaşa gelmişken ve karısı da tüm Türkiye’de her şeyi öğrenmişken içinizden gelmese bile çocuklara görmedikleri baba sevgisini biraz olsun tattırmak bu kadar mı zor? Usta bir tiyatrocu içinden gelmeden bile olsa babalık rolüne girebilseydi keşke. O çocuklar dünyaya gelmeyi kendileri seçmedi…
Evet aylar sonra tekrar sizlere yazmak çok güzel, bir o kadar da heyecan verici. Bundan sonra eskisi gibi yazlarımla her hafta Haber365’teyim.
Tamer Karadağlı 2 gündür herkes tarafından linç ediliyor. Altın Portakal’da Nihal Yalçın konuşma yaparken arkadan ödülünü uzatması ve Nihal Yalçın’ın ödülü aldıktan sonra arkasına dönüp “Bunu bana kim verdi, sus mu dediniz?" sözleri yeri yerinden oynattı. Magazinsel hiçbir açıklama yapmayan insanlar bile yerden yere vurdu Karadağlı’yı.
Sektörde Tamer Bey’i büyük bir çoğunluk sevmiyor. Kabul edelim ki bu ön yargı sebepsiz yere olmayabilir.
Tamer Karadağlı zaten bu sevilmeme durumuyla ilgili olarak bir kaç saat önce “Karşınızdaki kişi sizi sevmiyorsa ya da önyargısı varsa ne yaparsanız onun size bakışını değiştiremiyorsunuz O yüzden de umursamıyorum eskisi gibi. Hakkımda çıkan haberleri de, yazılanları da…” açıklamasında bulundu.
Ama bir yerden sonra da dayanamadı ve Tamer Karadağlı, Nihal Yalçın’a karşı sessizliğini bozdu. Bu kadar ithamdan sonra çok sert bir açıklama yaptı. Tamer Karadağlı’nın bu açıklamayı neye dayanarak yaptığını ve tüm yaşananları aşağıda sizlere detaylıca anlatacağım.
İşte Tamer Karadağlı’nın arka arkaya attığı tweetler:
Tamer Karadağlı Nihal Yalçın için yazdıkları aslında Nihal Yalçın'ın "Kutsal Motor" isimli YouTube kanalındaki röportajına dayanıyor. Nihal'e "İltica ediyorsun.. Son tweetin ne olurdu? diye soruluyor. Nihal Yalçın ise "Selahattin Demirtaş'a özgürlük" olarak cevaplıyor. Tamer Karadağlı, Nihal Yalçın'a karşı bulabileceği en iyi kozunu oynadı. Şimdi ortalık daha da karışacak.
Peki olaylar bu raddeye gelene kadar neler yaşandı kim ne söyledi?
Bu olay için Ahmet Mümtaz Taylan, “Her başarılı kadının ensesinde vızıldayan bir erkek vardır.” yazdı. Ahmet Mümtaz Taylan çok beğenilen ve benim de çok beğendiğim hem usta bir sanatçı hem de yazar. Değerli gördüğüm biri olsa da açıklamasının bir kısmını hiç doğru bulmadım.
İlk başta söylemeliyim ki ödül alan birinin konuşmasını bölmek doğru olmasa da sonuçta Tamer Bey, ödülünüz elinizde olsun istedim. Konuşmanızın sonunda kaldırabilin. Ödül konuşması böyle yapılır diyor. Bu kadar kadın düşmanlığına çekecek bir art niyet aramak olsa olsa akıl tutulmasıdır. Kendi ödül alamıyor diye kıskandı demek bile bu kadar saçma bir açıklama olmazdı. Sunucu olduğu için kendisine verilen süreleri düşünerek yapmış olabilir, gerçekten ödülü elinde konuşsun istemiş olabilir (normalde herkes ödülü elinde konuşur). Ödül elinde konuşsun istemişse de Nihal Yalçın ilk sahneye çıktığında henüz konuşmasına başlamadan zaten o ödül Nihal Yalçın'a takdim edilmeliydi. En büyük yanlış burada başlamış. Sonuç her ne olursa olsun herkesin düşüncesine saygı duymakla beraber yaşananın kadın düşmanlığıyla ilgili olduğu fikrine katılmıyorum.
Artık her kadının içinde bulunduğu bir olay hemen kadın haklarına, kadınların arka plana atılamayacağına ve kadının özgürlüğüne bağlanıyor. Kadın haklarına ve kadına olan eşitsizliğe karşı yapılanlara asla dayanamayan ve sonuna kadar kadın haklarını savunan biri olarak söylüyorum ki bu kadar ağıza sakız olmamalı. Birini aşağıya çekmek için bahane yapılmamalı bence kadın hakları. İlla sesinizi çıkarmak istiyorsanız ki keşke çıkarsanız... Gerçekten eşlerinin ya da babasının kahrını çeken tüm özgürlüğü elinden alınan kadınlarımıza destek olsanız. Onlar için bir şey yapsanız.
Rıza Kocaoğlu, "Bir ömrü bir tipe sığdıran sabıra ne oldu? sözüyle Karadağlı'nın Çocuklar Duymasın dizisindeki rolünde yıllarca oynamasına göndermede bulundu.
Canan Kaftancıoğlu, Güzelim ülkeyi çok konuşan kadınlar değil boş konuşan erkekler (eril bakışa sahip) bu hale getirdi. Nihal Yalçın'a tahammül gösterilmeyen kısacık konuşmasında (3,7dk) kadının gücünü, kararlılığını, Karadağlı ise erkek egemen bakışın çirkin bir suretini göstermiştir. Kutluyorum??? diyerek tweet attı.
Pervin Buldan ise tweetinde "Kadınlar susmadı, susmayacak. Ödülünüz ve konuşmanız için tebrik ediyorum." dedi.
Nihal Yalçın ise ödül gecesinden beri gelen destekleri instagram hesabından paylaşırken bir gönderisinde ,Tamer Bey’in arkada Nihal Yalçın’ın sözleri üzerine yüz ifadeleri değişip mimikleriyle konuşmasının taklidini yaptı. Bence bu durum Nihal Yalçın’ın biraz da işine geldi. Herkes onu konuşmuş oldu. Gecede ödül alan onca isim varken biz şu anda sadece uzun zamandır konuşulmayan Nihal Yalçın'ı konuşuyoruz. Tamer Karadağlı'nın bu açıklamasının üzerine de daha çok konuşacağımız belli...
Nihayet RTÜK’ten beklediğim hamle geldi.
Nihayet diyorum çünkü uzun zamandır bu çirkinliğe nasıl izin verildiğini ve nasıl hiçbir yaptırım olmadığını sorguluyordum.
Ülkemin en çok izlenen kadın kuşağı programları ahlaksızlık kuşağı haline döndü. Bu rezilliğe kadın kuşağı demek imkansız. Artık ancak ahlaksızlık kuşağı denebilir.
Esra Erol’un programına bakıyorsunuz evli kadınların evli adamlarla ne ahlaksızlıklar yaptığını izliyorsunuz, başka kanala geçiyorsunuz bir adamın ahlaksızlıklarını görüyorsunuz; başka bir kanala geçiyorsunuz yine bu ülkenin değer yargılarına, kültürüne ve yaşam tarzına hiçbir şekilde uygun olmayan çarpık ilişkileri ve bu sebeplerden ötürü işlenen cinayetleri görüyorsunuz.
Armağan Çağlayan bu konuda, aile yapısına uymamasının belirtilmesi üzerine “Sanki bu aileler ithal” yorumunda bulunmuş. Evet bu aileler ithal değil ama beş parmağın bile beşi bir olmaz! Elbette aramızda çürük elmalar da var. Ama gidip çürük elmaları bir bir bulup çıkarıp insanların gözüne sokarsanız aile yapısı hakkındaki algıları şekillendirebilirsiniz ki kitle iletişim araçlarının algı oluşturma ve şekillendirme üzerindeki etkisi tartışılamaz bile.
Prof. George Gerbner’in araştırmaları sonucu oluşturduğu ekme kuramı, televizyonların insanlar ve toplumlar üzerindeki etkisini ve tutumlarını nasıl değiştirebildiğini kanıtlar nitelikte.
Batı’dan kötü örnek almamaya çalışalım derken neredeyse batı bizim gösterilen bu ahlaksızlıklarımızdan kendini korumaya çalışacak raddeye geldi.
- Her türlü rezilliğini hiç utanmadan televizyonlarda milyonlara anlatan insanların yüzsüzlüğüne mi şaşırırsınız?
- Reytingine bakıp her seferinde daha da beter ahlaksızlıkları ekrana taşıyan programcıların hiç rahatsız olmamasına mı?
- Yoksa koskoca kanalların içerik kalitesinden bu kadar yoksunlaşılmış olmasının, topluma ne kadar kötü örnek teşkil edildiğine ve kendi kendimizi, aile yapımızı dünyaya nasıl gösterdiğimizden hiç rahatsızlık duymayışına mı?
Hele bu programlarda ki sunucular dönüp kendi programlarına bakmadan çıkıp, sosyal medyadaki rezilliklerin bu topluma kötü örnek olduğunu sürekli konuşmuyorlar mı ….
Ee ne demişler tencere dibim kara benimki senden kara…
Neyseki RTÜK ATV, Kanal D’ye, Show’a, FOX’a, Beyaz TV’ye ve TV 8’e uyarı gönderdi.
Daha öncede izdivaç programı rezilliği böyle son bulmuştu. Uyarıda özet olarak yeni yayın dönemiyle birlikte toplumun milli ve manevi değerleri ile genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı yayın yapıldığına dair bildirimlerin her geçen gün arttığı, eşlerin birbirini aldatması, çarpık ilişkiler gibi Türk aile yapısına uymayan olaylara odaklanıldığı tespit edilmiştir deniyor. Daha sonra istenmeyen müeyyide uygulamaları ile karşılaşmamak adına konunun hassasiyetle değerlendirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması için gereği rica ediliyor.
Umarım bu uyarı ciddiye alınır. Çünkü elalemin çarpık ilişkilerini veya cinayetlerini izlemek istemiyorsanız televizyonu açmanızla kapamanız arasında yarım dakika oluyor. Dijital platformlarda kaliteli işler çıkabiliyorsa televizyonda da bu kadar imkansız olmamalı.
Bunlar ancak ahlaksızlıkları izler bizde reyting alırız düşüncesi Türk milletinin zekasına yapılan bir hakarettir ancak...
Netflix denince akla ilk gelen efsane dizilerden biri olan La Casa de Papel’in uzun zamandır merakla beklenen yeni sezonu nihayet geldi. Birinci sezondaki tadı bir daha alamayanlara aradığını buldurtacak bir senaryo olmuş. Senaryonun, çekimin ve oyunculukların her biri birbirinden başarılı. Sadece 5 bölüm olarak gelip merakla beklenen son için 3 Aralık tarihini bekleyecek olmak tabi üzücü bir detay olarak karşımıza çıksa da karşımıza gerçekten inanılmaz detaylar da çıktı.
Düşünün 1 dakika gösterilecek bir dekor için 180 gün boyunca heykeltraşından, demircesine onlarca kişi çalışıyor. En ince detayına, sahnede belki de hiç gözükmeyecek ufacık bir ayrıntı için günlerce emek veriyorlar. Hem de patlamada yok olacak bir dekor için.
Oyuncular desen, sadece bir sahneyi 2,5 haftada çektiklerini söylüyorlar. Bizim ünlü oyuncularımız da saatlerce tekrara dayanamayıp dert yanarken… Hem de tekrar edilen resmen bir savaş sahnesi, dövüşler, doğum vb. Dizinin belgeselinde ekip çok önemli bir noktaya değiniyor.
Daha önce hiçbiri savaş sahnesi çekmemiş olmasına rağmen tek hedeflerinin en iyisini yapmak olduğunu söylüyorlar ki zaten başarmışlar. Bir şeyi yapmış olmak için yapmak maalesef bizim çoğumuzun yaptığı bir şey. Oysa hiç yapma daha iyi. Ne yapıyorsan yap en iyisini yapmaya çalışırsan zaten başarı da geliyor. Başarı gelmese bile içinin rahat etmesini sağlamış oluyorsun. Ama boş vermişlik salgını olarak adlandırdığım ruh haline öyle bir kendini bırakmış, mekanikleşmiş ki bazılarımız halının altına süpürür gibi yapmış olmak için bir şeyleri yapıp devam ediyorlar. Sonra da mutsuzluk ikliminden bahsediliyor. Nasıl mutlu olasın ki? Instagram’da gözüne sokulan herkesin sahte mutluyum ah ne çok geziyorum pozlarına inanıyorsun, filmlerdeki-dizilerdeki seni mutlu eden kısımları kendi hayatında bulamıyorsun. Kafanda başka bir hayat, önünde bambaşka bir hayat öylesine geçip giden günleri doğuruyor. Her şeyden mutlu olacak bir şey çıkarabilindiği ve gerçekten elini her neye atıyorsan keyifle ve en iyisini yapmaya çalıştığımız zaman, işte o zaman her şey daha farklı olacak.
La Casa de Papel’de profesörün sevgilisi Lizbon karakterini canlandıran Itziar Ituno’nun belgeselde, kaldığı evi gösterdi. Yan yana sıkışık apartmanların birinin 4. katında yaşıyor. Asansörü bile olmayan bir yer. Merdiven çıkmaktan zorlandığından bile bahsediyor ama ekliyor; “Okula gittiğim, oynadığım insanlarla aynı yerde yaşıyorum ve bu beni çok rahatlatıyor.” Yani oyuncu olur olmaz bizim duymaya ve okumaya alışık olduğumuz gibi yeni lüks bir ev alıp öyle mutlu olabilme peşine düşmemiş.
Evet konu bize gelmişken, Dünyanın Dallas’tan sonra en çok izlenen ve sevilen pembe dizisi Hanedan Türkiye’ye uyarlanıyor. Aynı zamanda Hanedan Netflix’te en çok izlenen dizilerden. Amerika’nın bir televizyon kanalında haftalık olarak yayınlanıp sezon sonunda Netflix’e yükleniyor. Dizi hikaye olarak oldukça kuvvetli. Yasak Elma dizisini andıracak entrikalar dönse de her bir entrika en fazla 2 bölüm sürüyor ve sürekli ters köşe oluyorsunuz. Ben tüm sezonları bir hafta içinde bitirip bittiği içinde boşluğa düşmüştüm. Ama Netflix’te Hanedan dizisinin bu kadar başarılı olmasının da büyük bir sebebi başrol oyuncusu Elizabeth Gillies'in büyük enerjisi.
En zengin adamın kızı şımarıklığını ve bir yandan da duysallığını gücü ve şıklığı bir anda sunuyor. Moda ikonu gibi bir kız. Bizde de bu rol için Demet Özdemir’e teklif götürüldü ama henüz kabul etmedi ve düşünüyor. Diziyi izleyen herkes fragman bile izlemiş olsa Demet Özdemir’in bu rol için hiç uygun bir cast olmadığında hem fikir olur. Demet hep karşımıza minnoş, duygusal ya da neşeli kız rollerinde çıktığı için demiyorum bunu tabi ki oyuncu her rolü oynar ama o rolün hakkını tam verecek kişi bence şu anda hiç bir projede olmayıp proje bekleyen ve bunu da kendisi söyleyen Meryem Uzerli.
Meryem Uzerli, Hürrem rolü gibi diğer rollerinde başarayı yakalayamadı. Hürrem’i oynarken ordaki gücü ve dönem kıyafetleriyle bile olsa şıklığıyla rüzgar estirdi. Hanedan’daki dizide başrolde olursa da aynı rüzgarı tekrar estirebilir.
Meryem o güçlü duruşu, herkesin gözünün üzerinde olacağı bir kadının rolünün üstünden başarıyla gelir. Demet ile rolü harcamamak lazım. Uzun zamandır düşünüyor Demet Özdemir bu rolü şu an mutlu bir aşk yaşasa da bir bıkkınlık içerisinde. Yakın çevresine, menajerlerinin zorlamasıyla zar zor gidiyor reklam çekimlerine bile. Çok yakın kaynaklardan aldığım bilgiye göre işinden çok sıkıldığını söylüyormuş devamlı.
Ay Yapım 10 yıldan fazladır bu diziyi uyarlamak istiyor. İlk başta Bergüzar Korel düşünüldü. Bir dönem Beren Saat ve Kenan İmirzalıoğlu’nun adı geçmişti. Yıllardır istenen bu diziyi sönük bir şekilde değil çok güçlü bir cast ile yapıp hakkını vermeliler. Orjinalinde gay çiftler var fazlasıyla açık sahneler var tabiki birebir uyarlanamayacaktır. Senaryodaki bizim Türk örf ve adetlerimize ters düşecek bir çok parçayı değiştireceklerdir. Birde diziyi sevdirecek oyuncunun karakterini değiştirmemiş olalım. Burcu Esmersoy, Çağla Şikel gibi hem fit, hem cazibeli güzelliğiyle ön planda bir başrol lazım. İlerde ortaya çıkacak anne ise bizde kesinlikle Nebahat Çehre olmalı.
Dün gece saatlerinde Haluk Levent’ten çok şaşırtıcı bir tweet geldi.
“Gelecek yılın 26 Kasım günü görevi yeni arkadaşlarımızdan birisine devredip yurtdışına yerleşiyorum.
Ahbap üyeliğim devam edecek.
Ahbap’ta 6 yıl dolmuş olacak.
Artık müzik yapmak ve kendime zaman ayırmak istiyorum.
Yani 1,5 yıl daha katlanacaksınız bana :)”
Biri zor duruma düştüğünde ya da herhangi bir felaket yaşandığında, akıllara ilk gelen isimlerden birisi yıllardır Haluk Levent. Yeri geldi ihtiyacı olan biri için yeleğini sattı, kimi zaman keşke düğünümde olsaydınız diyen hayranı için hayranının düğününe gidip şarkı söyledi, yeri geldi yangınları söndürmeye katkısı olması için helikopter kiraladı. Herkesin bildiği gibi sayısız pek çok iyilik ve yardım…
Aslında 8 kardeşi olsa da bu Ahbap’tan sonra pek çok kardeşi, pek çok ağabeyi oldu. Haluk Levent Ahbap’tan önce de herkesin yardımına koşuyordu. 90’larda 11 saat bile süren yardım konserleri vermesine rağmen hapse girmesinin ardından o iyilikler unutulup kötü günler konuşulmaya başlandı. Yıllar geçti her şey unutuldu herkesin gönlüne taht kurdu ama bir röportajında Haluk Levent’in bir açıklaması benim hala aklımda.
Haluk Levent, vatan sevgisi bende bambaşka, vatanıma aşığım ve hiçbir şeye değişmem diyordu. Bayrağımıza ve Türk milletine aşık olduğunu söylüyordu.
Şimdi aşık olduğunu söylediği milletin de gönlünde taht kurmuşken 1,5 yıl sonra gideceğini açıklıyor. Gerçi Okan Bayülgen’in Kral Çıplak programında siyasi bir parti kurmak istediğinden de bahsetmişti. Söz uçar Haluk Levent’de Behlül Haznedar değimiyle kaçar demekki…
Mekanın sahibi gittiğine göre boşalan taht Demet Akalın’a kalacak gibi duruyor.
Haluk Levent yine başka bir Okan Bayülgen’in programındaki konuşmasında ülkeden giderse, dış dünyadaki bütün müzikleri araştırmak, bulmak, bir şeyler yapmak, bir karma, bir proje içerisinde yer almak isteyeceği için gideciğinden bahsetmişti. Haluk Levent’in tweeti atmasından itibaren herkesin merak ettiği sebep tam olarak müzik.
Ferhat Göçer’de Haluk Levent’in gidişine sessiz kalmayarak soyadı üzerinden nüktedan bir açıklama yaptı: “Haluk Göçer ben göçmem.”
Sessiz kalsa mı daha iyi olurdu yoksa sessiz kalmaması mı daha iyi oldu yorumunu ise sizin espri anlayışınıza bırakıyorum :)
Dizilerin Yeni Sezon Havadisleri
Eylül ayının gelmesiyle birlikte televizyonlarda da dizi sezonu başlıyor. Geçtiğimiz sezon başlayan dizilerin çoğu oldukça başarılı oldu. Bu başarılı dizilere şimdi yeni oyuncular katılıyor. TRT’nin en iddialı dizilerinden Masumlar Apartmanı’nda İnci’nin ölümüyle çok duygusal bir sezon finali yaşanmıştı. Bu sezon diziden ayrılan Farah Zeynep Abdullah’ın yerini Melisa Şenolsun dolduracak.
Kanal D’nin en çok izlenen dizisi Sadakatsiz’e ise geçtiğimiz sezon Alev Alev dizindeki dürüst gazeteci rolüyle yıldızı parlayan Berkay Ateş katılıyor.
Yasak Elma dile kolay tam 5. sezonuna başlıyor. Kimler geldi, kimler geçti. İlk sezon baş rol oyuncularından bile bir tek Eda Ece ve Şevval Sam kaldı. Senaryo bitti artık dedikçe, senaristler tekrar bambaşka bir hikaye ile diziyi yeniledi. Dizi Hasan Ali Bey’in evindeki bir patlama sahnesiyle sezon finaline girmişti. Bu patlamada Hasan Ali Bey ölmüş olacak ve usta oyuncu Erdal Özyağcılarda diziden ayrılacak. Ayrıca; Barış Kılıç (Kaya), Şafak Pakdemir (Zehra), Gülenay Kalkan’da (Feride) diziye veda ediyor.
Şimdiyse diziye Mehmet Ali Erbil’in kızı Yasmin Erbil, şirketin başına geçip büyük ihtimal Ender’inde yeni eş adayı olacak Murat Aygen, Yıldız’ın depresyona girmiş olan kocasını kendine aşık edecek Biran Damla Yılmaz ve Ece Dizdar katılacak.
Psikiyatr Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitabından uyarlanan Camdaki Kız dizisine ise, mutsuz bir evliliği olacak olan Burcu Biricik’in aşık olacağı Hayri yine Alev Alev dizisindeki performansıyla adından söz ettiren Cihangir Ceyhan olacak. Ayrıca diziye usta oyuncu Engin Şenkay da katılıyor.
Ülkemizde ve dünyamızda bu kadar kötü şeyler olurken, türlü türlü doğal afetler yaşanıp içimiz yanarken magazin konuşmak vicdanıma ağır geleceği için bir süre yazmadım, yazamadım. Ama yazmak en büyük tutkusu olan biri için daha fazla ayrılık dayanılmaz olurdu. Zaten uzun bir süre ayrı kaldık daha da uzatmadan Survivor yarışmacılarının yeni meslekleriyle gündem turumuza başlayalım.
Survivor’un geçen seneki şampiyonu Cemal Can Canseven’in birinciliğinin ardından Danla Biliç ile arkadaşlığı sayesinde kazandı diye düşünenler oldukça çoktu. Danla olmasa yapamazdıcılara işte biz demiştik dedirtecek haberi veriyorum. Şimdi de Cemal Can, Danla ile birlikte şarkı çıkaracağını hatta sözleri de Danla’nın yazmasını istediğini söyledi. Danla’nın kitlesiyle birlikte lisede müzik eğitimi almış olduğunu ve Cemal Can’ın ününün bitiyor olduğunu göz önüne aldığımızda mantıklı bir karar gibi gözüküyor.
Danla ile Cemal’in gerçekten takdir edilesi bir dostluğu var. Henüz ünlü olmadan önceki rastgele denk gelmiş bir sokak röportajları yayınlanmış yıllar önce. O video internette bulabilirsiniz. Yıllar, şöhret ve yeni dostların eklenmesine karşı birbirlerine bakışları hala aynı. Her şeyin hızla samimiyetsizleştiği bir dönemde aynı samimiyette kalabilmek çok değerli.
Survivor’un bu sene ki yarışmacısı Aleyna Kalaycıoğlu’nun da eylül sonrası Berkay Şahin ile şarkı çıkaracağı öğrenildi. O Ses Türkiye yarışmasından bu kadar şarkıcı çıkmıyor. Eskiden insanalar oyuncu ya da sunucu olmak istiyorsa, en kolay yoldan Survivor’u seçerdi şimdi de şarkı çıkarmak isteyenler O Ses Türkiye’de vakit kaybetmeden Survivor’a katılacak gibi duruyor.
Bu kadar Acun’un programlarını konuşup hazır Acun’un kulağını çınlatmışken biraz daha çınlatmaya devam edelim. Onur Büyük Topçu’nun sunumuyla Tv8’e dönen Yemekteyiz programının neredeyse aynısını Zuhal Topal Fox Tv’ye taşımış hatta bu sebeple Acun’la anlaşamayıp mahkemelik olmuşlardı. Acun Ilıcalı’nın sert açıklama yaptığı ender olaylardan biri olarak magazin tarihine geçmişlerdi ki geçtiğimiz günlerde Acun Ilıcalı, bir fotoğraflarını paylaşarak Zuhal Topal’ın Tv8’e geçtiğini duyurdu.
Herkes bu olaya inanamasa da ben artık Zuhal Topal’a inanamıyorum zira daha öncede Esra Erol’un izdivaç programının bir benzerini taklit ederek Esra Erol’la problemler yaşamıştı. Hatta Esra Erol tüm yaşananları ağlayarak programında anlatmıştı. İkili arasında büyük fırtınalar yaşanırken bir gün yine şok etkisi yaratacak bir fotoğraf geldi. Esra Erol’un en yakın arkadaşları Müge Anlı ve Zahide Yetiş, Zuhal Topal ile birlikte çok samimi poz vermişlerdi. Hatta çok yakın arkadaş olmuşlardı. Yani Esra’nın yerini Zuhal Topal almıştı. Bu olayı bir başka yazımda uzun uzun anlatmıştım. Yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Zuhal Topal kiminle kavgalı olsa üzerine şok eden bir fotoğraf artık adetten oldu.
Ne Oldu Can?
Rahmetli Kayahan’ın şarkılarından en azından birinin sözleri mutlaka derinlerinizde bir yerlere dokunuyordur. Ölümünden yıllar sonra Kayahan’ın bu sefer sözleri yine yüreğe dokundu. Yıllar önceki eşine olan sözlerini kızı sosyal medyadan açıkladı. Beste Açar’ın iddialarına göre Kayahan, kendisi öldükten sonra eşi İpek Hanım evlenirse soyadını kullanmamasını istemiş. Ayrıca Balıkesir Gömeç’teki evinde de yeni kocasıyla yaşamasını istememiş. İpek Hanım şu anda hem Kayahan’ın hem de şimdiki eşinin soyadını birlikte kullanıyor. Eğer Kayahan’da soyadının kullanılmamasını gerçekten istediyse şu anda ki durum hoş değil.
Ayrıca yine Beste Hanım’ın söylediğine göre Kayahan ile İpek Hanım’ın uzun süre yaşadığı Balıkesir’deki evde de İpek Hanım, yeni eşi ve eşinin ailesiyle yazı geçiriyormuş. Kayahan’ın kızı Beste: “Benim babamın evinde daha fazla durmamı bir şeyler mümkün kılmıyor.” diyerek orası babamın “Gönül Köşkü”ydü diyerek, saygı ve özen beklediğini belirtiyor.
Bir evlat için ne kadar zor. Rahmetli annenizin veya babanızın hayatının son dönemini geçirdiği eve babanızın sonraki eşinin yeni kocası ve kocasının ailesinin bulunması dolayısıyla giremiyorsunuz. Beste Hanım’ın dediği gibi Kayahan’ın vasiyeti varsa çok daha zor.
Özellikle iddia diyorum, doğruysa diyorum çünkü magazinde her zaman kanıt olmadan bir şeylere %100 doğru demek zordur. Tabi doğru ve güvenilir haber verme peşindeyseniz.
Dün neredeyse tüm magazin sayfaları TRT ile sorun yaşadığı ortaya çıkan Muazzez Ersoy’un programında Ersoy’un yerine Yavuz Bingöl’ün çıkartıldığını yazdılar. Oysaki bir gün önce zaten TRT’de programı yayınlanmıştı Ersoy’un. Haberi görür görmez doğru olmadığını bugünkünkü köşem için yazmıştım ki; Muazzez Ersoy’da dün programı kendi Instagram hesabından bile paylaştığını, haberin doğru olmadığını, en azından bir Instagram’a bakıp haber yapmanın bu kadar mı zor olduğunu sordu. Ne kadar haklı ve yerinde bir soru. Bazen insan gerçekten inanın anlam veremiyor.
Hiç unutmam üniversitede haber yazma dersinde çok değerli bir hocam demişti ki çoğunluğu baz aldığımızda eğitimsiz biri bir bilgiyi gördüğü zaman hemen inanır. Araştırmaya bile gerek duymadan hızla etrafına da yayar. Ama üniversite okumuş eğitimli bir birey önce bilginin kaynakçasına bakar kaynağına göre değerlendirir. Bir gazeteci de bunun üstüne de koyarak kaynak ya da olayda geçen kişilerle iletişim kurarak gerçek bilgiye ulaşır.
Böyle asparagas hiç araştırmadan aman haber ekledim mi siteye ekledim deyip, işine zerre saygısı olmayan, boşuna yıllarca üniversitede sonra sektörde dirsek çürütmüş arkadaşlara buradan selam olsun...
Estetik çılgınlığı, en güzel olma arzusu ve zayıfladıkça zayıflama isteği Seren Serengil’i neredeyse ölüm döşeğine getirdi. Önce mide ameliyatı ardından bağırsaklarını kestirerek iyice zayıflamaya çalışan Seren 45 kiloya kadar düştü. İstenen zayıflık geldi ama artık doktorları ameliyat olmazsa 1,5 yıl içinde öleceğini söylüyor. Ameliyatta çok riskli bir ameliyat.
En doğru ve tarafsız şekilde magazin yorumu yapıyor yıllardır. Yorumcusu olduğu programları izleyince kendisine olan ön yargım takdire dönüşmüştü. Hep mantıklı konuşan Seren konu kendisi olunca en mantıksız kararları alıyor. Terzi kendi söküğünü dikemez misali… Bu halde bile bir yandan yeni markasına bir yandan reklam çekimlerine bir yandan tv programını yürütmek herkesin harcı değil. Dün akşam sosyal medyasındaki canlı yayınında hala yapması gereken işlerden ve pişmanlıklarından bahsetti. Kendisine ölüm büyüsü yapıldığını öğrendiğini açıkladı. Vasiyetini bile video olarak çekmiş. Seren Serengil’in bu geldiği son noktada gözler kavgalı olduğu isimlerle kayıyor. Bakalım vicdanları ağır basıp bu kini bir kenara bırakabilecekler mi?
Marmara’ya da Uğurlu Gelecek Kadın Eli Değdi
Çok değerli aile dostumuz, İstanbul Üniversitesi Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Gülşen Altuğ, müsilaja bakteri uygulaması yaptıklarını ve çok iyi sonuçlar aldıklarını duyurdu. Bu tabiki Survivor’dan Batuhan’ın elenmesi kadar bile haber yapılmadı ne yazıkki!
Gülşen ablam, 1 dakika bile sohbet etseniz hayran olucağınız, idol kadınlardan. Pozitif enerjisi, güler yüzü, bilgisiyle, merhametiyle eşi zor bulunur biri. Belkide ona olan hayranlığımdan akademisyenliği bu kadar sevip bir yandan da akademisyen olma yolunda yürüyorum.
Ben uğurunada çok inanırım. Üniversiteme ilk kez onunla gidip kayıt yaptırıp 4 senede iki bölümden 1.’lik ile mezun olmuştum.
Neye elini atsa çiçeklendirdiği gibi şimdi marmara denizine eli değdi. Eminimki geliştirdiği yöntemle müsilaj tarih olacak.
Kimi kini bırakamıyor Buket Sarıgül’ü
Yıllardır gelen haberlere inanmıyor desem imkansız.
Göz görmeyince gönül katlanır desem imkansız. Çarşaf çarşaf gazeteler Sibel Can ile Emir Sarıgül’ün teknedeki tatil görüntülerini verdi.
Hep barışmak istiyordu desen imkansız. Artık bittiğini, fotoğraflarının bile yan yana getirilmemesini ve kariyerine çok kötü etkisi olduğunu söyledi.
Her zaman 3 yanlış bir doğruyu götürecek değil ya! 3 imakansız 1 imkan yaratıyor demekki ki Emir Sarıgül ile Buket Aydın yeniden birlikte yakalandılar.
Birisi mesleğinde zirveye gelmiş Sibel Can, diğeride nasıl olduğuna dair magazinsel yorum çok yapılsa da sonuçta belli bir noktaya ulaşmış Buket Aydın. Bir adamın kendilerini bu hale düşürmesine nasıl izin verebiliyorlar akıl ermiyor diyelim!
Şeyma Subaşı’nın Acun Ilıcalı’dan aldığı 125.000 ₺’lik nafakası dillere pelesenk olmuş, nafakası ile neler yapabilceğine, hangi markadan neler giyebileceğine kadar haber yapılmıştı. Şeyma’nın astronomik nafakasını konuşurken bir ismi gözden kaçırdığımız dün bir dava ile ortaya çıktı. Meğer Ahu Yağtu’da Cem Yılmaz’dan ayda 10.000 dolar yani yaklaşık 85.000₺ nafaka alıyormuş. Cem Yılmaz’da nafakanın 40.000₺ olması için dava açtı. Cem Yılmaz boşanırken Ahu Yağtu’ya ayrıca 500.000 dolarlık tazminat da ödemişti. Açıkçası arabalarına, saatlerine, sanat eserlerine servet harcayan Cem Yılmaz’ı nafakanın zorlayacağını düşünmüyorum ama Türkiye şartlarında gerçekten bir kaç sene evli kaldığın için servet ödemek hiçte mantıklı gelmiyor. Önce 500.000 dolar, boşandıktan beri senelerdir her ay 10.000 dolarlar. Çoğu üst düzey çalışanın bile ömür boyu bir araya getiremeyeceği rakamlar.
Atalarımızın çok doğru bir sözü vardır. Yuva yıkanın yuvası olmaz! Şeyma Subaşı, Acun’un hayatında nasıl yuva yıkan kadın olduysa Ahu’nunda pek bir farkı olmadığı söylenir. Şimdilerde Sadakatsiz dizisi ile damga vuran Cansu Dere’nin bu başarısının altında belkide gerçek hayattaki yaşanmışlıkları yatıyordur. Çünkü Cem Yılmaz ile 7 yıl süren bir birliktelikleri varken Cansu Dere’nin çok yakın arkadaşı olan Ahu Yağtu hamile kalarak Cem Yılmaz ile evlendi. Yani anlayacağınız o ki, yuva yıkanın her ne kadar yuvası olmasa da servet değerinde nafakası oluyor artık.
Konu nafakadan açılmışken diğer ünlü isimlerinde nafakaları şöyle:
• Acun Ilıcalı 2. eşi Zeynep Hanıma 150.000₺
• Mehmet Ali Erbil, Tuğba Coşkun’a 10.000 dolar
• İvana Sert 5. 000₺
• Ece Erken 1.500 dolar
• Caner Erkin, Asena Atalay’a 132.500₺
• Hakan Yılmaz, Bengü Yılmaz’a 3.700₺
• Mustafa Sandal, Emina Jahovic’e 25.000₺
Konu maddiyattan açılmışken Meryem Uzerli’den bahsetmeden kapamayalım. Muhteşem Yüzyıl dizisinden tükenmişlik sendromuyla ayrılmasının ardından hiç bir dizide eski başarısını yakalayamadı Meryem Uzerli. Maddi açıdan kendini kurtarıcak hemde tükenmişlikte yaşayamacağı gelir kaynağı Instagram hesabı oldu. Bir paylaşım deyip geçmeyin. Meryem Uzerli’nin tek bir reklam paylaşımı 259.000₺. Ne dizi setlerinde yorulma ne de ezber! Artık post paylaşmaktan da tükenmez heralde.
Bu fiyatın uçukluğu çok konuşuldu tabi ama sanatçı olmayıp ortalama sadece 400.000 takipçisi olan bir kişi bir story başına yaklaşık 15.000-20.000 ₺ alırken. Hatta bir tek o gün o ürünü tanıtıcaksa ek olarak 2 katını isteyebiliyorken ve markalar bu paraları gözünü kırpmadan verdiğinde kimse bir şey demiyorsa Meryem Uzerli gibi pek çok ülkede hayranı olan bir yıldızın bu ücreti almasını da eleştiremez kimse.
Neyseki Haluk Levent var da hayır yapmak için verilen paradanda bahsedebileceğiz. Haluk Levent dün derneğinin sayfasına girip başvuru yapacak, zor durumda olan müzisyenlerin 400₺’ye kadar ödenmemiş elektrik, su ve doğal gaz faturalarını ödeyeceklerini duyurdu.
Keşke markalarda 15 saniyelik story ile tanınmak yerine bu zor pandemi şartlarında uzattıkları yardım eliyle adlarını duyurmayı da deneyebilseler.
Şu an Haluk Levent dediğinizde 10 insandan 8’i yaptığı yardımlardan bahsedecektir. Ama 10 yıl önce sorsanız borçlar ve hapis cezası söylenirdi. Haluk Levent zor durumda kalan insanlara yardım eli uzattıkça herkes tarafından takdir görerek paylaşıldı. Çünkü artık yapılan yardımlar adeta viral olarak, herkes tarafından paylaşılıp takdir ediliyor. Adını duyurmak isteyen markalar keşke zor durumda kalan vatandaşlara yardım eli uzatabilseler. Emin olun normalde ürününüzü 15 saniyelik bir videoda görüp almayacak insan bile size karşı marka sadakati kazanarak sizin ürünlerinizi almak isteyecektir.
Dün akşam Survivor 2021 başladı. Malum, Survivor ülkemizde uzun yıllardır oldukça çok izlenen, Acun Ilıcalı her sene programa yenilikler getirdikçe izleyicisi hiç azalmadan devam eden, yıllara meydan okuyan bir yarışma. Bu kadar uzun yıllardır varolan bir formattan izleyicilerin sıkılmaması ve hala ilgiyle takip etmesi oldukça zor bir başarı örneği.
İlk bölümde gözüktüğü kadarıyla, bu sene birbiriyle kenetlenmiş bir ünlüler takımı göreceğe benziyoruz. Televizyonun efsane dizilerinden Aşk-ı Memnu’nun küçük Bülent’i Batuhan Karacakaya, büyümüş ve atletikleşmiş bir şekilde karşımıza çıktı.
Programda takım arkadaşlarına söylediği “Kaybedeceğimiz oyunlar mutlaka olacak ama biz o kaybedişlerden dersimizi çıkarabildikçe aslında kaybeden olmayacağız.” sözü çok doğru ve hayatın her alanına uyarlanabilir bir sözdü. Hepimizin yenilgileri olsa da dersimizi almak ve ona göre davranabilmek, kaybetmiş gibi gözüktüğümüzde bile bizi gerçek bir kazanan yapabilir.
Evet gelelim Survivor’daki büyük tesadüfe; insanoğlu geçmişinden kaçamıyor, bir şekilde karşısına çıkıyor.
Seneler önce 2008 yılında Çağan Irmak’ın, Issız Adam filmi vizyona girmiş, yer yerinden oynamıştı. Her izleyen eşine dostuna filmin muhteşemliğinden bahsediyor, sinema salonlarında yer bulunmuyordu. Baş rol oyuncusu Cemal Hünal bir anda şöhretini kat be kat arttırmıştı.
Film herkes tarafından bu kadar konuşulurken birden internette bir video yayıldı. Bir gurup genç, Issız Adam filmini tiye alan Kızsız Adam adlı kısa film çekmişti. Video öyle çok güldürdü, öyle çok tuttu ki Cemal Hünal’ı taklit eden Hayrettin Onur Karaoğuz herkes tarafından tanınır oldu. Sokakta yürürken arkasından kızsız adam diye seslenilmeye başlandı.
Tabi, Kızsız Adam bu kadar tutar da Hayrettin ünlü olmaz mı! Sinema film teklifleri gelmeye başladı. Issız Adam Cemal Hünal taklidiyle Hayrettin’in tüm hayatı değişti. Talk Show sunuculuğundan, oyunculuğa, oyunculuktan YouTuberlığa ve stand up gösterilerine pek çok alanda kendini gösterdi.
Şimdilerin oyuncusu bir dönemin komedyeni Hayrettin, dalga geçerek ünlü olduğu Cemal Hünal ile yıllar sonra aynı adaya düştü. İşin komik yanı birde ikiside bire bir aynı renk giyinerek ikiz kardeş gibi olmuşlar. Ada yaşantısının gösterildiği bir bölümde ormanda Cemal Hünal, Hayrettin’e doğada neyi nasıl kullanabileceklerini öğretiyordu.
Cemal Hünal, doğada yaşayabilmek için çok fazla bilgiye sahip. Takım arkadaşlarına da neyi nasıl yapmaları gerektiğini sebepleriyle bir öğretmen gibi anlatarak açıklıyor. Cemal Hünal’ı izlerken aklımda Bear Grylls canlandı. Bear’ın doğada hayatta nasıl kalınacağına dair çok iyi belgeselleri var.
Cemal Hünal’da Survivor’dan çıktıktan sonra böyle bir belgesele çok yakışacaktır. Çünkü kendi yaşamı ve bilgisi buna oldukça uygun. Acun Ilıcalı’nın yeni dijital platformu EXXEN’nin tüm dizi, belgesel ve programlarını izlemiş biri olarak böyle bir programın iyi bir belgesel açığını kapatacağını düşünüyorum.
AZİZLER
Netflix Orjinal İçeriği olan Azizler filmini maalesef izleme gafletine düşerek 1 saat 36 dakikamı çöpe attım. Filmde her ne kadar oyunculuklar müthiş olsa da senaryo konusunda büyük eksiklikler vardı.
Haluk Bilginer, Engin Günaydın ve Binnur Kaya’nın oyunculuklarına zaten asla laf edilemez. Kara mizah severlere bir nebze olsun iyi gelebilecek bir film olsa da 9 Kere Leyla’yı izlemişseniz ve ne hissettiyseniz aynı hisse kapılacağınıza garanti verebiliyorum.
Haluk Bilginer gibi usta bir oyuncu şu sıralar her yerde karşımıza çıkıyor. Eski seçiciliğini bıraktığı kanısına kapıldığım için maalesef Haluk Bilginer varsa iyi filmdir düşüncemi imha etmiş bulunmaktayım. Ama bu filmden bahsediyorsak hele oyunculuk diyorsak filmin Caner’i, Göktuğ Yıldırım’ı tebrik etmeden olmaz. Küçücük yaşına rağmen harikalar yaratmış. Adeta büyüdüğüm zaman çok büyük bir komedyen olacağım diye bağırıyor.
Seren Serengil dün gece geç saatlerde son zamanlarda hep yanında ona destek olan en yakın arkadaşıyla evlenmeye karar verdiklerini açıkladı. Son zamanlarda Seren Serengil, Tohma’nın (evleneceği arkadaşı) kendisini çok sevdiğini söylüyor her fırsatta hiç bu kadar sevilmediğini dile getiriyordu. Kendisininde arkadaş olarak çok sevdiğinin altını çiziyordu.
Şu sıralar Seren Serengil ciddi sağlık problemleri yaşıyor. Kilo vermek için olduğu ameliyatlar kendisini tüketiyor, dirseğini çarpsa kaburgası kırılıyor. Kendisi de çok pişman olsa da son pişmanlık fayda etmiyor. Ama bilirsiniz dost dediğiniz insanlar zor günde kendini gösteriyor. Hele ünlü bir isimseniz iyi gün dostlarınız çok daha fazla oluyor.
Tohma en zor anında bile Seren’in yanında olmuş. Sağlık sebebiyle altına kaçıran tuvalete yetişemeyen Seren Serengil’e hiç tiksinmeden Tohma yardımcı olup üstünü başını kendisi temizlemiş. Bunu kaç erkek, kaç dost yapar!!!
Seren Serengil’de evlilikler ilişkiler biter ama dostluklar ve arkadaşlıklar baki kalır. Öyle birini kaybetmek istemediğini söylesede dün gece gelen evlilik teklifine evet dedi. Çokta iyi yaptı. Sonuçta her evlilik bitecek diye ve böylesine büyük dostluklar asla da bitmeyecek diye bir kaide yok. Vermiş olduğu bu evlilik kararını “…Evler, yuvalar, yıkılmaz huzur istiyorsan ANLAYIŞ’ı seçeceksin. Aşk sonradan da gelir ama aşkı doğru seçemediğinde hem aşktan hem huzurdan oluyorsun. Bana artık huzur, anlayış, iyi niyet, arkadaşlık lazım. Aşkta gelirse başımın üstünde yeri olsun… Bu sefer ezber bozdum, en yakın arkadaşıma evet dedim.” sözleriyle duyurdu.
Seren Serengil’i programlarda olaylara karşı yaptığı yorumları dinledikten sonra tanıyıp, sevmeye başlayanlardanım. Ama öncesinden de biliyoruz ki Seren Serengil hep aşkın peşinden koşup darbe üstüne darbe yemiş biri. Çok kez evlenip, çok kez mutsuzlukla boşanmış bir kadın.
Çok kez evlenmesi de çok tartışılıyor ama kendisinin de dediği gibi meslektaşlarından bazıları gibi dejenere şekilde birlikte yaşayıp yaşayıp ayrılacağına en azından evlendi! Bu sefer aşık olmadan, kendisine karşı duyulan sevginin peşinden giderek evleniyor. Artık umarım aradığı mutluluğu bulur. Tohma’sıyla birlikte yaşlanır.
MasterChef Kimin Umrunda!
Dün gece Seren Serengil’in evlilik paylaşımını okuyup yüzümde oluşan tebessüm biraz sayfayı aşağı kaydırınca kayboldu. Masterchef’in 3. olan yarışmacısı Emir’in paylaşımını görünce inanamadım. Biliyorsunuz bu sıralar Instagram’da çekiliş yapmak oldukça moda bir hale geldi. Arabalar, telefonlar havada uçuşuyor.
Emir’de bir çekiliş yapmaya karar vermiş. Buraya kadar gayet normal gözükse de malesef verdiği hediyeler insanın içini buruyor. Çünkü Emir hediye olarak. Kendisine MasterChef’te finale kalma hediyesi olarak verilen, adı yazılı aşçı bıçağını, yarışmayı kazandığı zamanki önlüğünü, yarışmada kullandığı bandanasını verecek.
İyisiyle kötüsüyle her şey bir gün bitiyor. Ama geriye yaşanmışlıklarımız ve anılarımız kalıyor. Maddi değil ama manevi anlamı çok büyük dediğiniz eşyalarınız sizin de vardır mutlaka. Biricik olan ve bir daha parayla bile satın alamayacağınız şeyler. Ama işte geldiğimiz son noktada, özellikle yeni nesille birlikte görüyoruz ki artık hiçbir şeyin takipçi sayısı ve like kadar değeri kalmamış. Emir kendisini takip edecek, gönderiyi beğendi yaparak yoruma 2 arkadaşını etiketleyecek kişlere bunları verecek.
Takipçi sayısı için beğendi için her şeye değer veren bir neslin içinde Corona ile burun buruna yaşıyoruz. Burnumuzun dibindeki gerçekleri göremiyoruz. Çünkü gözler sosyal medya platformlarına bakmaktan kör oldu. Başka hiçbir şey göremiyor. Hala bir yerlerde birileri aşı ile bize istediklerini yaptıracaklar diyor. Biz zaten çoktan sosyal medyayla o hale geldik. Tik Tok videolarının izlenmesi için daha küçücük çocukların neler yaptığını görmüyor musunuz? Biz zaten fişlendikte, kukla da olduk…
Artık Tüm Özeliniz WhatsApp ile Herkese Açık!
WhatsApp yeni gizlilik sözleşmesiyle birlikte WhatsApp’taki tüm bilgileriniz Facebook ile paylaşılacak. Ve Facebook bünyesindeki tüm şirketler tarafından kullanabilinecek. Bir şey size bedava bir hizmet sunuyorsa aslında size çok pahalıya patlıyor demektir. Sözleşmeyi kabul etmezseniz WhatsApp’ınız artık olmayacak. Bu yeni dönemle birlikte reklam verileride kesinlikle artacaktır. Reklam verenin reklamları artık çok daha doğru bir hedef kitleye iletilmiş olacak. Ellerindeki veriler arttıkça hedef kitleler de çok daha iyi tespit edilebilecek. Tabi bu bakış açısı bardağın dolu kısmı yani sadece reklamların baz alınarak yorumlandığı bir fikir. Boş tarafı fazlasıyla can sıkıcı…
Evet sevgili okur, 2020 yılının son gününe nihayet gelmeyi başardık. Başardık diyorum çünkü adeta tek can ile hayatta kalmaya çalıştığımız bir oyunun içindeymişiz gibi eşi benzeri daha önce görülmemiş bir seneyi hep birlikte geride bıraktık. Ders çıkarabilenler ve mesajı anlayabilenler için büyük bir öğreticiydi. Hayatın koşuşturmasına kendini kaptırmış, hiç sonu yokmuş gibi yaşayanlar için adeta köprüden önceki son çıkış misaliydi. Ne demişler her şerde bir hayır vardır. 2021 şerlerin içindeki hayrı görebildiğiniz, keşkesiz geçireceğiniz bir yıl olur umarım.
Evet, 2020 yılında bir şey daha gördük ki magazin dünyasının hızını koronavirüs bile kesemiyormuş. Neler yaşandı neler. Gelin birlikte karşılıklı kahvelerimizi yudumlayarak sohbet ediyormuşçasına 2020’ye damgasını vuran olayları ve nerelere vardığını birlikte yorumlayalım.
Sende Aksiyonsuz Yaşanmıyor Aşklar Sıla
Sıla’yı tanımamızı sağlayan “dan Sonra” şarkısında da dediği gibi Sıla’nın aşkları aksiyonsuz olmuyor. Hatırlayacağınız gibi Ahmet Kural ile büyük bir aşk yaşarken, şiddet olaylarıyla mahkemede biten bir aşkın üzerine MasterChef ile o dönem yıldızı parlayan ve evli olan Hazer Amani ile YouTube için programı çekerlerken birbirlerine aşık olmuşlardı.
Bu hızlı başlayan ilişki Hazer Amani’yi hızlıca eşinden de boşandırmıştı. Boşanmanın üzerine 13 Ocak’ta Sıla’nın evinde evlenen çiftin ilişkisi uzun süremedi mi desem yoksa yuva yıkanın yuvası olmaz mı desem!!! Sıla’nın çok fazla psikolojik baskı yaptığı ve Hazer Amani’nin eski eşiyle tekrar görüşmeye başladığı iddialarının üzerine çift boşanacaklarını doğruladı. Bu ilişkinin gidişatı yılın en çok tutan işlerinden biri olan Sadakatsiz dizisini hatırlatıyor insana…
Ayrıca Sıla’nın pandeminin ilk zamanlarında Instagram hesabından yaptığı canlı yayını kapattığını sanarak hayranlarından ne kadar sıkıldığını gösterdiği yüz ifadesinin yakalanmasını da düşünecek olursak yılın kaybedeni kesinlikle Sıla oldu.
Cem Gerçekten Yılmazmış!
Defne Samyeli ile ilişkisi mutlu gidiyor derken Defne, Cem Yılmaz’ı spor salonlarından çıkmayan vücut yapmış birine çevirmişken bir baktık bu ilişkide bitmiş; Cem Yılmaz, İbrahim Selim’in programında Serenay’ı övmelere doyamıyor! Defne ile izlemeye gittiği Serenay Sarıkaya’nın müzikalinin 50. oyun kutlamalarında. 48 yaşındaki Cem Yılmaz pes etmedi 28 yaşındaki Serenay ile aşk yaşamaya başladı. İlk fotoğraf Atina tatilinde ortaya çıktı. Yaz tatilindeler, teknedeler oradalar buradalar derken bir de baktık koronanın bitmesini beklerken bu aşk bitmiş.
İlişkisi biten Cem Yılmaz olsada yılın kendini bitireni, en yakın dostu Ozan Güven oldu…
Deniz Bulutsuz, Ozan Güven’in kendisini darp ettiğini açıklayarak davacı oldu. Ozan Güven’in 13,5 yıl hapsi istenirken oynadığı Babil dizisinden ayrılmak zorunda kaldı. Tüm işleri tepe taklak giderken kendisi de tepe taklak gitmiş olacak ki hastanelik oldu. Evde düştüğü için kafasının yarıldığı söylenen Ozan Güven’in ameliyat bile olduğu iddia edildi.
2 Kere Elçin
Yılın elini attığını kurutanı maalesef Elçin Sangu oldu. İlk önce “İyi Günde Kötü Günde” dizisi yayından kaldırıldı. Sonra pandemi nedeniyle sinemalarda gösterilemeyen “9 kere Leyla” filmi, Netflix’te yayınlanmasıyla uzun yıllardır en çok eleştirilen ve en beğenilmeyen film oldu. Böylece Elçin Sangu 2’de 2 yaparak büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. İlişkisininde problemli sürdüğü söylentileri çıkan Sangu’nun hayatında her şeyin ters gitmesi geçen sene tamda bu gün “Hissediyorum bu yıl (yol) çok güzel olacak…” tweetini atmasıyla başladı. Bu sene ne tweet atacağı, yine hislerinin tam tersinin mi çıkacağı ve hep mi hislerinin böyle tam tersinin çıktığı merak konusu…
Yılın kurtulanları ise “Telefonun Başında Çaresiz Bekliyorum” şarkısı adeta üzerine yapışan Hakan Altun ve Gonca Vuslateri oldu. Gonca Vuslateri ile büyük bir aşk yaşamaya başlayan Hakan Altun artık telefonun başında beklemekten kurtulurken, asla Türk erkekleriyle yapamam diyen Gonca Vuslateri de ön yargılarından kurtulmuş oldu.
Yılın başına talih kuşu konanı ise, Can Yaman oldu! Libido açıklamasıyla şimşekleri üzerine çeken Can Yaman, İtalya’da katıldığı programda bir kadına verdiği malum cevap üzerine uzun süre konuşulup eleştirilmeye devam etti. Anlaştığı diziden bile başlamadan çıkartılan Can Yaman, askere gidince sular biraz olsun durulmuş oldu. Gidişi sıkıntılı olan Can Yaman’ın dönüşü kendisi için muhteşem oldu. İtalya’da dizi anlaşması yapan Can Yaman bölüm başı, yani haftada 925.000 TL kazanacak. Bu anlaşmayla birlikte Türkiye’de şimdiye kadar oyunculuktan en çok para kazanan isim de olmuş oldu.
Geçmişte evli bir erkekle tatilde yakalanan, ardından evli olduğunu bilmediğini ve ayrıldığını söyleyen Ece Erken gönlünü tekrar evli, mutlu, çocuklu bir adama kaptırdı. Sunuculuğunu üstlendiği magazin programında herkesin en ufak yanlışını eleştirirken kendisinin eleştirilmesine öfkelendi. Yılın en öfkelisi olan Ece Erken, sadece eleştirilere öfkelenmekle de kalamdı, arabaları parçalarken kameralara yakalandı. Sunduğu programdan ayrılmak zorunda kalan Ece Erken bir süre sonra evli sevgilisinden de ayrıldı.
Evli sevgili demişken, evli bir adamla aşk yaşadığı için hem de acımadan hasta bir kadına yaşattıkları için oldukça eleştirilen Ebru Şallı, sevgilisinin boşanıp kendisiyle evlenmesiyle 3. kez evlenmiş oldu. Bir yandan lüks hediyeleri konuşulurken bir yandan da eski eşin yaşadığı zorluklar konuşuluyordu ki Ebru Şallı en büyük acıyı yaşadı. Evladını daha küçücük yaşta toprağa verdi. Allah kimseye evlat acısı göstermesin. 2021’de kendisine dayanma gücü diliyorum… Allah yardımcısı olsun…
SMA Hastalıklı Çocukların Yarınları Oldular
Pandemi döneminde Instagram’da ünlülerin yaptığı canlı yayınlar büyük moral verirken, bu yayınlar SMA’lı çocuklarımıza yardıma dönüşerek umut verici oldular. Pelin Akil’in çok yorgun olmasına rağmen saatlerce ünlülerle yaptığı canlı yayın. Başaracağına inancı Öykü bebeğin hayatını kurtardı. Bergüzar Korel, daha aylar önce SMA’lı çocuklara yardım eli uzatan firmaların ücretsiz reklamını yapmaya başladı. Yaptığı canlı yayından pek çok yardım toplandı. Saymakla bitmeyecek kadar ünlü isim SMA’lı çocukların yarını oldu. Bir kez daha nasıl bizim bize yettiğimizi, yardımseverliğimizin sonu olmadığını görmüş ve göstermiş olduk.
Acun Ilıcalı Batar mı Çıkar mı?
Acun Ilıcalı Exxen ile Netflix’e rakip oldu derken gördükki YouTube’a da rakip olmuş. Konuşanlar programının tüm bölümlerini silerek Exxen’e geçen Hasan Can Kaya izleyicisinin büyük bir çoğunluğunu kaybetti. Sosyal medya platformlarından yapılan anketlerde çoğunluk bir daha izlemeyeceğini söyledi. Konuşanlar izlenir mi izlenmez mi önümüzdeki haftalarda görmüş olacağız. İlk hafta ücretsiz olan Exxen’e ilgi mutlaka büyük olcaktır. Oldukça çok ve birbirinden farklı iddialı projelerin olduğu Exxen’in hemen Netflix’in yerini alamayacağı çok bariz olsa da Acun Ilıcalı’nın çok fazla yatırım yaptığı da çok bariz. Hayatı boyunca hep büyük riskler aldığını ve bu riskler sonucunda hep başarılar kazandığını anlatan Acun Ilıcalı’nın girdiği son riskin sonuçlarını hep birlikte göreceğiz. Türklere ait bir platformun tüm dünyaya yayılabilecek olmasının ihtimali bile umut vaad ediyor.
Yıllardır evlenip çocuk sahibi olmayı istediğini her fırsatta dile getiren Hadise, Kaan Yıldırım ile aşk yaşamaya başlamıştı. O Ses Türkiye programında jüri olan Hadise, Kaan Yıldırım ile birlikteyken bir diğer jüri üyesi olan Seda Sayan’ın oğlu Oğulcan’da gönlünü Hadisenin sevgilisi Kaan Yıldırım’ın eski eşi Ezgi Eyüboğlu’na kaptırdı. O Ses Türkiye’nin çekimlerinde pişti olup olmadıklarını bilmiyoruz ama bu ilişkiler yılın değişik bir tesadüfü olmuş oldu. İlişkilerde son durumu soracak olursanız da Hadise ve Kaan Yıldırım geçtiğimiz günlerde ilişkilerini noktaladılar.
Ve gelelim yılın bahsedeceğimiz son olayına. Bu olayı sona bıraktım çünkü yazmaya bile elim artık inanın gitmiyor. Artık o kadar bıktık ki başkaları adına utanmaktan, artık o kadar bıktık ki kadına, hayvana, çocuğa ve yaşlılara uygulanan şiddetten; 2021’e girerken bile bunu konuşmaktan… Halil Sezai’nin, Tuzla’da kiraladığı villanın önünde 67 yaşındaki komşusunu dövmesi gündeme bomba gibi oturdu. Halil Sezai bu nedenle 43 gün tutuklu kaldı. Ardından hapis cezasına çarptırılarak tahliye edildi.
Evet 2020’de magazin dünyasında en çok konuşulan haberleri bir kez daha birlikte yorumladık. 2020 herkeste farklı farklı izler bırakan bir sene oldu.
Benim içinse 2020 kendimi bildim bileli en büyük hayalim olan sizlere yazılarımla ulaşabilmeyi başardığım unutulmaz bir yıl oldu. Yeni yılda sizlere daha çok yazarak ulaşabildiğim, belki de seni hiç tanımadan içinden geçenleri dillendirebildiğim bir yıl olması dileğiyle…
Sevdiklerinizin değerini bildiğiniz, sağlıklı seneler…
2021’in ilk köşe yazısında görüşmek üzere…
Acun Ilıcalı daha önce MasterChef programından attığı tweetler nedeniyle Uğur’un diskalifiye edildiğini açıklamıştı. Uğur’un gerçekten insanları çok rahatsız edecek, saygısızca ithamları kabul edilebilir gibi değildi. Fakat bu tweetler 2012 yılına yani tam 8 sene öncesine ait. 8 ay öncesi değil tamı tamına 8 yıl öncesine ait.
Daha ergenlik döneminde yazdığı şeylerin hesabına çekildi Uğur. Hem de yemek yarışmasında. Yazdığı şeyler asla kabul edilebilir gibi değil. Hele alttan alınacak hiçbir yanı yok ama o şekilde gönderilmesi oldukça yanlıştı. Çok büyük bir ekip işi o yarışma. Yarışmacıları seçen, araştıran insanlar var. Türkiye’nin yarışma dendiğinde akla ilk gelen kanalındalar. Yarışmaya aldıkları insandan, yarışma başladıktan aylar sonra, sosyal medyada kullanıcıları sayesinde haberleri oluyor.
Bu dikkatsizlik ilk sezonda yarışmacı Murat’ta da yaşanmıştı. Murat’ın kuşa işkence edişinin ardından daha önceki suçları ve hakkındaki şikayetler gün yüzüne çıkmıştı.
Madem aylarca yarıştı Uğur yine devam etmeliydi. Diğer yarışmacıların 8 yıl önce neler paylaştıklarını bilmiyoruz. Belki daha bile beterlerini yazan biri yarışırken Uğur’un hakkı yenmiş oldu.
Karar gibi uygulama şeklide sosyal medyada oldukça tepkilere yol açtı. Acun ve MasterChef TT olurken, Tv8’e boykot çağrıları bile yapıldı.
Artık her şeyi uçlarda yaşar olduk. 8 yıl önceye kızıp, anında bir insanın emekleri hayalleri silinebiliyorken, anında o yayıncının diğer bütün başarılı işlerinin üstü çizilip yok sayılabiliyor.
Uğur’un gidişi bu kadar tepki görünce bir nevi kanala Uğursuzluk getirmiş oldu. Programın izleyicileri iyi bilir. Elenen yarışmacı bir süre övüldükten sonra şefler sarılarak veda ederler. Uğur’un mahkemedeymişçesine karşılarına çekilip ağlatılması yetmiyormuşçasına bir de hiçbir şef Uğur’la vedalaşmadı. Halbiki Uğur yazdıkları için özür dileyerek o zamanlar yaşadığı ailevi pek çok problem nediyle saldırganlaştığını ağlayarak açıkladı.
Söz edilen tweetler ortaya çıkınca programın olumsuz yorumlarla karşılaşacağı düşünüldü bu yöntem izlendi belli ki fakat Türk halkı yine ezilenin, hakkı yenenin yanında yer aldı. Tam anlamıyla ters köşe bir durum meydana geldi. Ailem var diye ağlayan Uğur’a bugünkü paylaşımlar büyük bir moral olmuştur umarım. Bir futbolcuya 8 yıl önce bir maçta yaptığı hata neticesinde günümüzde kırmızı kart gösterilemiyorsa yemek yarışmasında da diskalifiye ile kapının yolu gösterilememeli.
Ki konumuz örnek olmaksa Soner şef geçen hafta içkili paylaşımları nedeniyle eleştiri yağmuruna tutulmuştu. Kendisi illa örnek alınacaksa çalışma saatlerinin, çalışkanlığının örnek alınması gerektiğini belirtmişti.
MasterChef’in zirveye yerleşmesine kıskanmış olacak ki Survivor’da tekrardan gündeme bomba gibi düştü. Bomba gibi düşme sebebiyse gizli aşk olması oldu. Barış Survivor’da elenen Selcan’a (Selcan kız arkadaşı olmasına rağmen Nisa’dan hoşlanmış. Teklifte bulunmuştu. Ve o sırada Nisa’nın da kendisini bekleyen erkek arkadaşı vardı.) vedalaşırken Nisa olayında kendisini hiçbir zaman satmadığını söylemişti.
Barış ve Nisa, öpüşürken videolarının ortaya çıkması nedeniyle aşklarını itiraf etmek zorunda kaldılar. Video ünlü YouTuber Enes Batur’un evinde gizlice çekilmiş. Videoyu kimin çektiğini henüz bilmesekte aynı yapım şirketi ve yapımcıyla çalışmalarına rağmen Enes Batur’la aralarının açık olduğu biliniyor. Ayrıca ortaya çıkan videonun arkasında duyulan ses 3 Temmuz 2020 tarihli Enes Batur’un AĞIZDAN KAN GELME ŞAKASI !! videosunun 9.30 dakikasından sonrasından montajlanmış.
Artık her gün yeni sözde fenomenlerin bir rezilliğini konuşur hale geldik. Kolay yoldan şöhrete kavuşan eskiden de çok insan vardı fakat en azından bir icraatları olurdu. Malesef artık öyle değil. Gittikçe dejenere olan, en özel anlarını bile etkileşim uğruna ortaya saçabilen yarardan çok zararı olan insanlar türedi. Hepsini de bu hale getiren bizleriz. Black Mirror dizisinin herhangi bir sezonunun herhangi bir bölümünün içindeymişiz gibi. Dizinin bölüm sonlarının ortak noktasını izleyenler bilir. Bu hayatın her anını paylaşma her türlü rezilliği ve saçmalığı sunarak para kazanmanın sonuda ne yazıkki farklı olmayacak…
Kıvanç Tatlıtuğ son 2 gündür gündemde sürekli bir bomba etkisi yaratıyor. İlk önce alışveriş merkezi çıkışı renk renk çizgili kazağıyla görüntülenir görüntülenmez 5000 TL’ye satılan kazağın tüm stokları tükendi.
Ardından dün akşam saatlerinde gündeme bomba gibi bir söylenti düştü. İddialara göre Kıvanç Tatlıtuğ La Casa de Papel dizisinin 5. sezonuna dahil oldu. La Casa de Papel dizisi Netflix’in dünyada ve Türkiye’de en çok izlenen dizilerinden biri. Bu iddianın gerçek olduğunu sanmıyorum ama Kıvanç Tatlıtuğ’un kariyerinde fazlasıyla hakettiği bir adım.
Kıvanç Tatlıtuğ, model olarak başladığı kariyerinde oyunculuğunu geliştirmek için oldukça çok çaba sarf etti. Nasıl olsa yakışıklıyım, hayranlarım oldukça fazla demeden; ardı arkası kesilmeyen hem Türkiye’de hem de yurt dışında oyunculuk eğitimleri aldı. Aşk-ı Memnu Behlül’ün ardından Ezel’de Behlül’den taban tabana zıt bir karakter olan Sekiz’i canlandırdı. Bir kilo aldı bir kilo verdi rolden role, şekilden şekle girdi. Hem pek çok Hollywood aktöründen yakışıklı hem de çok daha iyi bir oyuncu. Hazımsız Türk düşmanlığı olmasa Kıvanç şimdiye kadar Hollywood yıldızı bile olmuştu.
La Casa de Papel’in yeni sezonunun ne zaman yayınlanacağı belli olmasa da çekimler başlamış durumda. Doğru bir söylenti olduğuna hiç inanmasam da umarım bu haber doğru çıkar. Hem Türk oyunculara bir kapı açılmış olur hem de gecikmeli de olsa Kıvanç daha da yaşı ilerlemeden olması gerektiği işlerin içinde yerini almış olur.
Hazır Hollywood yıldızlarından konu açılmışken George Clooney’dan bahsetmemek olmaz!
George Clooney’in ünlü olmadan önce kendisine yardım eden arkadaşlarına minnet borcunu ödemek için 14 milyon dolarlık yardımda bulunduğu haberi şehir efsanesi haline gelmişti.
Sürekli bu haber karşınıza çıkıyor ama doğru mu değil mi asla bilemiyordunuz ki George Clooney bu haberlere son noktayı koydu. O dostları olmadan şimdi sahip olduklarının hiçbirinin olmayacağı kanısına vardığını, vasiyetinde dostlarının da olacaklarını düşündüğünü sonrada neden kendisine otobüs çarpmasını beklediğini sorguladığını, dostlarına bir faydasının dokunmasını istediğini söyledi.
Bir Twitter kullanıcısı bizim ülkemizde böyle faydalanmaların olmamasından dertlenmiş olacak; dün Enes Batur’un düz yolda arabasıyla ağaca çarpıp takla atarak kaza geçirmesi sonucu “Memlekete olumlu hiçbir faydası olmayan Enes Batur, memlekete faydalı ağaca çarparak kaza yapmış.” yorumunda bulundu.
Bazı ortamlarda mutlaka başınıza gelmiştir. Bir şey yaptığınız zaman sizin değil sizinle birlikte zarara uğrayan herhangi bir cismin durumunu merak ettiğini belirten “şakacılar” çıkar.
Enes Batur’da bu lafın altında kalmadı. Tabi şimdi George Clooney gibi bir fayda sağladığını düşünmüş olabilirsiniz ama tabi ki çok yanıldınız. Bizde nerede öyle dostlar, öyle ünlüler.
Twitter üzerinden gelen ağaç yorumuna karşılık Enes Batur “Belki de ölümle sonuçlancak bir kazadan sonra bile böyle iğrenç yorum yapabilecek aciz arkadaşımız için 1998 adet fidan dikiyorum.” açıklamasında bulundu. Doğum yılı kadar fidan diktirmesi oldukça güzel bir hareket oldu. Umarım bu da bir akım yaratır. Twitter üzerinden yeni storyler yerine fide bağışları konuşulur.
Story demişken doğan görünümlü şahin benzetmesi halk arasında çok bilinir ve kullanılır. Artık dijital medya da Instagram görünümlü bir hal aldı. LinkedIn’de kariyeriniz, iş hayatınızla ilgili bile storyler atmanız bekleniyor artık. Bir zamanların Snapchat uygulaması her yerde karşımıza çıkar oldu. Umarım Instagram bir süre sonra storylerden sıkılıp Foursquare’a da dönüş yapmaz. Hatırlarsanız bazı insanlar neredeyse evinde bulunduğu odayı bile değiştirse bildirir hale gelmişti. Tekrarı yaşanmamalı.
Foursquare’da yapılan magazin dünyasındaki en unutulmaz paylaşım kuşkusuz Şeyma Subaşı’nın Acın Ilıcalı ile Zeynep Yılmaz’ın boşanması üzerine yüzünü, yüzüklü elini göstererek kapadığı mutluluk dolu boşandılar pozuydu.
Yuva yıkanın yuvası olmaz sözünün kanlı canlı örneği olan Şeyma ile yaşananları Zeynep Yılmaz malesef henüz unutamamış. Instagram hesabında içinde aldatma ve pişmanlık geçen her şeyi beğenmeye devam ediyor. Özellikle Sadakatsiz dizisinin olduğu gün dizi üzerine hazırlanan gördüğü tüm postları.
Zeynep Yılmaz’ın beğendiği postların birinde madem pişman olacaksın yazıyor. Şeyma Subaşı’nın ardından Zeynep ile Acun ne konuştu. Acun Ilıcalı’nın son pişmanlığı fayda etmedi mi? Gerçeklerin ortaya çıkma gibi güzel bir huyu vardır. Bir gün hepsini öğreneceğiz!
Son günlerde herkes “Bir Başkadır" dizisinden bahsediyor. Diziyi Netflix’e geldiği gün izlemiş, birinci sezonunu aralıksız izleyerek bitirmiş biri olarak ilk başta bu kadar çok gündem olmasına şaşırmadım desem yalan olur. Daha çok Nuri Bige Ceylan filmlerinde olduğu gibi dizi ağır akıyor. Bu kadar çok abartılmasının iyi bir PR çalışması olduğunu düşünüyorum.
Bir Başkadır birbirimizi nasıl başkalaştırdığımızı, sebepsiz yere tanımadan nasıl ön yargılar ile yanaştığımızı adeta yüzümüze vuruyor. Ve tabi aynı topraklarda ne kadar farklı hayatlar sürdüğümüzü de. Bu farklı hayatlar bir noktada birbirine değdiği zaman olanları ustalıkla anlatıyor dizi.
Her iki tarafın tam ortasında kalan bir psikoloğun bile hatalarını, çırpınışını görüyoruz aslında. Beş parmağımızın da beşi bir değil. Ama elimizle bir şey yapmak istediğimiz zaman hepsine, en önemlisi hepsinin yan yana gelmesine ihtiyaç duyuyoruz. Eli el yapan o parmaklarsa; bizi Türkiye yapan da her bir farklı birey.
Çok farklıyız ama biz böyle sapa sağlam ayakta durabiliyoruz. Farklılıklarımızı severek bir arada yaşamayı öğrendiğimizde çok daha güzel olacağız. Tıpkı “Hayat Bayram Olsa” şarkısında ki gibi…
Netflix’te “Kuşlarla Dans” adlı çok güzel bir belgesel var. Bir ormanda yaşayan birbirinden farklı görünümlü yüzlerce kuşu gösteriyor. Görüntü olarak birbirinden öyle farklılarki izlerken inanamıyorsunuz. Ama onlar kuş oldukları halde bizim gibi akılları olmadan bile görüntüsü farklı olduğu için birbirlerini ormandan atmaya çalışmıyorlar. O yüzden o orman kuş çeşitliliğiyle büyüleyici bir atmosfer sunuyor.
Büyüleyici demişken… Herkes Öykü Karayel’in büyüleyici oyunculuğundan bahsediyor. Öykü Karayel güzel olduğu için ya da hatrı sayılır çevresinden dolayı tepeden yerleştirilmiş bir oyuncu değil. Tiyatro kökenli. Zaten tiyatroda oynadığı bir oyunda keşfedilip Kıvanç Tatlıtuğ ve Buğra Gülsoy ile “Kuzey Güney” dizine dahil olarak televizyon dünyasına adım attı. Yıllar önce Hürriyet gazetesi Kelebek ekine ilk verdiği röportajını okuduğumda kibirden çok uzak halkla iç içe bir kızı okumuştum. Otobüs kullanan, artık beni orada tanıyacaklar diyor, neler hissedeceği konusunda heyecan duyuyordu. Şimdi hiç olmadığı kadar oyunculuğuyla ön planda Öykü.
Evet, oyunculuğu fazla abartıldığı kanaatinde de olsam güzel oynamış. Ama bence dizide şahane oyunculuğu en çok konuşması gereken Öykü değildi.
Hasta ve deli rolünü oynamak her zaman çok daha zordur. Ruhiye rolünde Funda Eryiğit o kadar gerçekçi oynamış ki onu izlerken içiniz acıyor. Ruhiye’nin düzeldiği bölümlerde ses tonu, konuşması ve hareketleri bana aynı Nehir Erdoğan’ı anımsattı. Sanki Nehir Erdoğan’ı izliyorsunuz. Hele son bölümde eşiyle yerde oturup konuşmalarını dinlerseniz, Nehir Erdoğan ile Şahan Gökbakar’ın hayat verdiği Recep İvedik’in konuşmasını dinliyor gibi olacaksınız. Yasin’in konuşma ve sesi Recep İvedik’in etkisinde kalınarak oynanmış gibi. Doğallıktan biraz uzak kalmış malesef. Rol rol geliyor diğer sahici oyunculukların arasında…
Zihinsel engelli bir kardeş rolündeki Öner Erkan adete oyunculuğunu konuşturmuş. Benim diyen oyuncuya taş çıkarıyor. Adeta gözleriyle konuşuyor. En iyi erkek oyuncu Altın Portakal’ına sahip Öner Erkan, bu ödülü ne kadar hakederek aldığının altına bir kez daha imzasını atmış.
Bu sıralar övgüyle söz edilen bir diğer oyuncu da Ezgi Mola. “Masumlar Apartmanı” dizisiyle sosyal medyada çok konuşuldu. Bazı belediyeler sosyal medya hesabından paylaşımlarda bile bulundu.
Tam her şey zirvedeyken Sabah Gazetesi | Magazin Servisi Ezgi Mola’nın hamile olduğunu ortaya attı. Ezgi Mola’nın evlenmeden çocuk dünyaya getireceğine pek ihtimal vermedim açıkçası. Tanıdığım kadarıyla değerlendirdiğimde, asparagas bir haber olduğu çok açıktı. Ama artık kimsenin ne yapacağı kestirilemediği için doğru olabilirdi de…
Masumlar Apartmanı’nın dün akşamki bölümünde Safiye’nin unutamadığı gençlik aşkı tam karşı binaya yerleşti. Bu hamilelikten dolayı Safiye evlenecek mi? Gençlik aşkı, sırf bu hamilelik nedeniyle mi diziye dahil oldu gibi sorular düşünülmeye başlanmıştı ki Ezgi Mola bu haberi hemen yalanladı. Ezgi Mola bu haberi yalanladı ama habercilikte bir kez daha harcanmış oldu. 1-2 saat konuşuldu ama yine magazin haberciliği yara aldı. Magazini boş iş olarak yorumlayan bu kadar çok insan varken ve her zaman en çok okunan zaten magazin haberleriyken böyle yalanlar en çok bizim itibarımıza zarar veriyor. En kötüsü de kurunun yanında yaşta yanıyor!
Twitter: @tugcearibas