"Bugün Fas'tan başlayarak Hindistan'a kadar birçok yerde unutulmuş Türk köyleri ve bölgeleri vardır. Bir medeniyet düşünün tarihin ve zamanın her yerinde olacak ve onun nesli tarihini, medeniyetini bilmeyecek."
Biz Türk olduğumuzu unutsak da dünya bizim Türklüğümüzü asla unutmaz. Bugün Türkiye dış siyasi misyonunu ''Yeniden Asya'' olarak açıkladı. Ağrı'dan yola çıksak bizim buram buram TÜRK olan AHISKA karşılar. Dünyanın dört bir yanına yıldızlar gibi dağılmış 550 bin Ahıska Türkü. Biraz daha yürüsek Borçalı Türkleri yanı başımız da toplanır. Tebriz'den binlerce Türk seslenir bize “herdesen kavim gardaş” sınırımızın hemen yanı başında bir Türkiye daha var.
Değişim değişmeyen tek olgu. 1991 yılında 20. yüzyılın son 10 yılında dünya sahnesine bağımız Türk Devletleri çıktı. Tarih yazılırken Türkler olmaksızın yazılamaz. Çin tarihinde, Arap tarihinde, Roma-Bizans, Rus tarihinde, İslam tarihinde Türkler ana aktördür. Referans değerler olarak Türklük her zaman etkileyen bir medeniyet kaynağı olmuştur. Kavimler Göçü ve İstanbul’un Fethi ile dünyadaki değişimler bunun en belirgin göstergesidir.
1. Dünya Savaşı ve 1915 Türkler için en uzun zaman dilimidir. Osmanlı’nın çöken yıldızlar gibi savrulması ve küllerinden doğan Türkiye. Hep Cumhurbaşkanlığı forsumuzdaki devlet yıldızları ile övünürken Ortadoğu’da yaşayan Türkmenleri, Kırım Tatar Türklerini, işgal altındaki Karabağ ve Doğu Türkistan’ı hep sonradan hatırladık. Batı Trakya Türklerinin mücadelesi, Kıbrıs müzakereleri kadar gündem olamadı. İran topraklarında yaşayan 30 milyonu aşkın Azerbaycan Türk’ü medyanın gündemine çok az yer buldu. SSCB boyunduruğunda 70 yıl yaşayan Türkler 1991’de bağımsızlık elde etmelerine rağmen Rus-Çin baskısını hala yaşıyorlar. Bakü yönetimi Türk toprağı olan Karabağ’ı Ermeni işgalinden, Rus yönetiminin etkisinden kurtaramadı. Türkiye anavatan olarak koca coğrafyanın yükünü omuzunda taşırken 95 yıllık Cumhuriyet tarihini darbe ve ihanetlerle geçirdi. Her şeye rağmen 1939’da diplomasi ile Hatay’a alan ,1974’de Barış Harekatı ile Kıbrıs’a müdahale eden Türk Devleti en son Suriye’de Fırat Kalkanı’nı oluşturdu. Ardından Zeytin Dalı Harekatı ile gücünü bir kez daha gösterdi.
Türk Dünyası birlikteliğine yönelik Türk Konseyi kuruldu. Zaman zaman eleştirilse de başlangıç olarak geleceğe ışık oldu. Türkler nerede doğsalar ya da yaşasalar, Anadolu’yu vatan bildiler. Güvenli liman bildiler. Katliamdan kaçış, bir çatı altı, bir sıcak yuva bildiler ve dara düşünce “ana” kucağına geldiler. Kapılarda vize için bekleseler de, çekik gözlerinden ötürü başka milletten sayılsalar da küsmediler. Bugün Afgan dağlarından yaşayan bir Türkmen’in umudu Türkiye’dir. Bugün Kerkük’te evinden kovulan Türkmen’in umudu Anadolu’dur. Suriye’de yaşayan Türkmenler: “Ankara!” der durur. Bakü’de Karabağ kaçkını bir anne sorar: “Türkiye’den ses geldi mi?” diye. Kaşgar, Urumçi, Hoten İstanbul’a selam söyler. Kosova’da içilen çayda, Üsküp’te söylenen sohbette Anadolu vardır. Han Saray’da Akmescit’de Akyar’da Anadolu rüzgarları eser. Nogaylar şarkılarında, yırlarında Karadeniz’i Ege’yi söyler. Çuvaş’da, Tuva’da Anadolu’nun izlerini buluruz. Bugün Golan Tepeleri’nden sürgün edilmiş Türkler var. Tarih bizi Yemen’de unutulmuş Türk köyüne götürür.
Türkler her noktasına ateş ve çelik isabet eden delik deşik bir yurdu, sevgiliden yadigâr bir ipek mendil gibi kanlı koyunlarında sakladılar. Tarih onları sadece TÜRK diye yazdı.
Bugün Fas’tan başlayarak Hindistan’a kadar birçok yerde unutulmuş Türk köyleri ve bölgeleri vardır. Bir medeniyet düşünün tarihin ve zamanın her yerinde olacak ve onun nesli tarihini, medeniyetini bilmeyecek. Sanırım 21. yüzyılda Türk olmak derin bir tarihin, sonsuz bir medeniyetin içinde unutturulmaya, silinmeye çalışan büyük bir hafıza demek. Yeni stratejisinin temeli Türk Dünyası olmalıdır. Eğitim sistemimize birinci sınıftan başlayarak Türk Dünyası dersleri konulmalıdır. Bugün Azerbaycan’ın adını doğru söyleyemeyen isimler varsa bir yerlerde eksik kalıyoruz…