Uzmanlardan 'Toplumsal Bağışıklık' Açıklaması

Türkiye’nin henüz yüzde 2,5’i koronavirüse karşı bağışık hale geldi. Yüzde 2,5’lik kısımla toplumsal bağışıklık kazanmanın mümkün olmadığını belirten uzmanlar, yılbaşından sonra toplumun yarısının aşılanması söz konusu olursa o zaman toplumsal bağışıklıktan bahsedilebileceğini söyledi.

01.10.2020-12:22 - (Son Güncelleme: 01.10.2020-12:19) Uzmanlardan 'Toplumsal Bağışıklık' Açıklaması

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı, Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı ve Sağlık Bakanlığı Toplum Bilimleri Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necmi İlhan, Türkiye'de koronavirüs yaygınlığını tespit etmek için koronavirüs seroprevalans çalışması yapıldığını söyledi. Haziran ayında 150 bin kişilik örneklemde yapılan çalışmanın sonuçlarını, Temmuz ayında Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın açıkladığını söyleyen İlhan, ‘Bu çalışmanın sonuçlarına göre; Türkiye’de koronavirüs geçirmiş kişilerin sıklığına baktığımızda yüzde 1,5'inde antikor vardı. Çalışmanın yapıldığı tarihte ise yüzde 2,5’luk bir PCR pozitifliği vardı. Yani çalışma örnekleminde yüzde 2,5 hali hazırda koronavirüs hastasıydı. Çalışmanın yapıldığı tarihte vakalara baktığımızda yaklaşık olarak 210-220 bin civarında bir vakamız var. O tarihte tüm Türkiye örnekleminde yüzde 1,5’lik bir antikor pozitifliği söz konusuysa, şu an vakamız 310 binlerde ise yüzde 2,5’luk bir antikor pozitifliğinden bahsedebiliriz. Yani ülkemizin yüzde 2,5’i henüz koronavirüse karşı bağışık hale gelmiş anlamı çıkıyor buradan’ dedi.

'ŞU AN TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIKTAN SÖZ ETMEK MÜMKÜN DEĞİL'

Prof. Dr. İlhan, bulaşıcı hastalıklarda hastalığın topluma yayılmasına engel olmak için toplumsal bağışıklık düzeyinin en az yüzde 50’den başlaması gerektiğini vurguladı. İlhan, ‘Ama şu an geldiğimiz noktada ülkemizde yüzde 2,5 kişinin ancak Kovid-19’a karşı bağışık olduğunu düşündüğümüzde şu an toplumsal bağışıklıktan söz etmek pek de mümkün değil. Toplumsal bağışıklık kızamık gibi hastalıklarda çok önemli; kızamıkta yüzde 90-95 düzeyinde bir aşılama sağlanırsa kızamık hastalığı o toplumda görülmüyor ve bağışıklık oluşuyor. Tıpkı bunun gibi görmek gerekiyor. Ama koronavirüs için bu düzeyde bir bağışıklık şart mı, yüzde 90- 95'in aşılanması gerektiği konusunda şu an net bir bilgiye sahip değiliz. Ancak aşının çıkması ile beraber en az toplumun yarısı aşılanır ve bağışık hale gelirse Türkiye'de de bir toplumsal bağışıklıktan bahsetmek söz konusu olacak’ dedi.

AŞILAMA TOPLUMSAL BAĞIŞIKLIK KAZANDIRABİLİR

Konunun aşı bulunmasıyla alakalı olduğuna dikkatleri çeken Prof. Dr. İlhan, ‘Artık gördük ki yüzde 2,5’luk bir hastalığı geçirme sıklığıyla toplumsal bağışıklığı sağlamak mümkün değil. Bunu deneyen ülkeler başarısız oldu. Bu başarısız uygulamalara göre toplumsal bağışıklık için doğrudan toplumu hastalıkla yüz yüze bırakmak yaklaşımının doğru olmadığı söz konusu oldu. Toplumsal bağışıklığı sağlamak için en iyi yol, kişilerin hastalığı geçirmesi olmadığına göre, bu aşı olarak karşımıza çıkıyor. Aşı ortaya çıktıktan sonra önce risk gruplarına yapılacak. Sonbaharın son aylarından umutluyuz, gerek yabancı aşılarda gerekse ülkemizde üretilen aşılarda pek çok çalışma yapılıyor. Ülkemizdeki aşılar içinde yılbaşından sonra iyi haberler bekliyoruz. Yılbaşından sonra toplumun yarısının aşılanması söz konusu olursa yüzde 50’lere yaklaşan bir oran söz konusu olursa toplumsal bağışıklıktan bahsedebiliriz. Ama vatandaşlarımızın 'bağışıklık gelişti toplum bu hastalıktan korunuyor' diye rehavete kapılmamaları gerekiyor’ ifadelerini kullandı.

'DÜNYADA SIFIR OLMADIKÇA ÖNLEMLERE UYULACAK'

Aynı çalışmanın gelecek sene Haziran ayında tekrarlandığı zaman yüzde 2,5’luk diye öngörülen bağışıklığın yüzde 50’den fazla olması durumunda önlemlerde azalmaya gidilebileceğini belirten Prof. Dr. İlhan, konuşmasına şöyle devam etti:

‘Şunu vurgulamamız gerekiyor; diyelim ki bizim ülkemizde hiç yeni Kovid-19 tanısı görülmemiş olsa, 14 gün boyunca da hiç Kovid-19 görülmemiş olsa hatta hastanede yatan vatandaşlarımız da kalmamış olsa, en son hastayı da 14 gün önce taburcu etmiş olsak, vaka sıfır dahi olsa bu sefer ülkemizin coğrafi konumu, iş ilişkileri, turizm ilişkileri, eğitim ilişkileri vesilesiyle çok fazla miktarda dünyadan giriş çıkış var. Dünyada sıfır olmadıkça ya da dünyada toplumsal bağışıklık olmadıkça yine bizim önlemlere uymamız gerekecek. Elbette belki biraz daha rahat olabiliriz, dış sosyal faaliyetler de biraz daha rahat olunabilir; ama mutlaka fiziksel mesafeye dikkat etmek, el hijyenine dikkat etmek, maske takmak gerekecek.’

YORUM YAZ..

En Çok Okunanlar

Modal