Türkiye’nin en köklü okulu olan İstanbul Üniversitesi, dünyaca ünlü kampüsünün kapılarını ziyaretçilere açtı!

Türkiye'nin en köklü ve en başarılı eğitim kurumları arasında yer alan İstanbul Üniversitesi (İÜ), tarihiyle eğitimin simge haline gelen Beyazıt'taki kampüsü başta olmak üzere tüm yerleşkelerinin kapılarını ziyaretçilere açılacağını duyurdu.

08.02.2024-12:03 - (Son Güncelleme: 08.02.2024-17:56)

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesinin ardından kenti geliştirmek için attığı ilk adımlardan olan ve 1453 yılında Medaris-i Semaniye (Sahn-ı Seman) adıyla kurulan kurum, İstanbul Üniversitesinin temelini oluşturdu. Avrupa'da kurulan ilk 10 üniversiteden biri olma özelliğini taşıyan okul, hizmet verdiği 571 yıl boyunca bilime katkı sağlayan birçok ismi yetiştirdi. Ayrıca Aziz Sancar ve Orhan Pamuk gibi 2 Nobel Ödülü kazanan öğrencileri yetiştirmiş bir kurum olması yönüyle de oldukça dikkat çeken bir kurum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Dünyadaki ilk 500’e giren okul!

İstanbul Üniversitesi'nin tarihi kapısı

Dünya üzerindeki tüm okullar içerisinde ilk 500 arasına giren üniversite başarılı eğitimiyle de öğrencilerin tercih ettiği okullar arasına giriyor. Tarihi yarımadada bulunan Beyazıt'taki ana kampüsü ve devasa kapısıyla hafızalarda yerini alan üniversite, milyonlarca öğrenciyi mezun etti. Birçok öğrencinin hayallerini süsleyen okul, kapısından giremeyenlerin de merak ettiği yerlerin başında geliyor. Üniversitede eğitim söz konusu olduğunda ilk tercihlerden olan okul, sembol haline gelen kapılarını öğrenciler ve akademisyenler dışında meraklılarına da açtı. Ziyaretçiler, böylelikle hem kampüs havası alma hem de köklü tarihe sahip okulu yakından görme fırsatı bulacak.

Rehber eşliğinde gezilebilecek!

İstanbul Üniversitesi'nin tarihi kapısı

İstanbul Üniversite yönetimi tarafından alınan karar doğrultusunda, üniversitenin başta Beyazıt'taki ana kampüs ile çevresindeki yerleşkeleri olmak üzere, Laleli, Horhor, Avcılar, Çapa, Şişli, Kadıköy, Bahçeköy, Bakırköy ve Büyükçekmece'de bulunan kampüsler de ziyarete açıldı. Bu kapsamda okullar hafta içi 08.30-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilecek. Merak edilen tüm alanları yakından görme şansına da erişilebilecek. Ayrıca Beyazıt Yangın Kulesi ile müze statüsünde bulunan 4 yapı da görülebilecek. Haftanın belirli iki gününde, Kurumsal İletişim Koordinatörlüğüne kayıt yaptıranlar rehber eşliğinde burayı gezebilecek.

Dünyanın bilime açılan kapısı!

İstanbul Üniversitesi'nin tarihi kapısı

Rektör Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar, çeşitli açıklamalarda bulunarak, bilim yuvası olan üniversitenin Türkiye Yüzyılı'na bilim gözüyle bakıldığında da ilk görülecek yerlerden olduğunu ifade ederek kadim olan bu okulun kapısından herkesin girmesi gerektiğini vurguladı. Dünyada "duvarsız üniversite" tanımının konuşulduğuna dikkati çeken Zülfikar, bu tabirin anlamı kapıları açık üniversite olduğunu aktararak, geçmişine ait bilimi yakından görmek isteyenleri kampüse davet eden Zülfikar, "28 Şubat'lardan kalan o kötü izlerin, karanlık günlerin ülkemize yakışmadığını düşünüyoruz. Ülke halkıyla, insanıyla bir bütündür. Bunu bize geçmişte hatta en son 15 Temmuz'da da birçok kere göstermiştir. Üniversiteli ve üniversitesiz ayrımını doğru bulmadığımız için bu kapılar herkese açtık’’ dedi.

Kapıları açma kararı nasıl alındı?

İstanbul Üniversitesi'nin tarihi kapısı

Beyazıt’taki kampüsün kapısının dünyada bir marka olduğunun altını çizen ve ziyaretçilerin gelmesi için alınan kararların nasıl ve ne şekilde alındığından bahseden Zülfikar, sözlerine şu şekilde devam etti: "Rektörlüğümün birinci ayının sonlarıydı veya ikinci ayının başlarıydı. Bir etkinlikte konuşmak için salondaydım. Salonda ekrana bu kapı yansıtıldı. Dikkatimi çeken bizim kapı, parmaklıklarla kapalıydı. Bu görüntü bizim her şeyimizde var, resmi evraklarımızda, dosyalarımızda, hepsinde. 'Burada bir yanlışlık var' dedim. Üniversitenin kapısı parmaklıklarla kapalı olamaz. Bu acı bir şeydir. Üniversite, öğrencilerini nasıl böyle bir imajla karşılar? Görüntülerdeki o izlenimi kaldırmak için kapıyı açmaya karar verdiklerini aktaran Zülfikar, "Öğrencilerimiz o sağ ve sol taraftaki dar yerden, turnikelerden geçerek değil, o orta kapıdan gönül rahatlığıyla, bu ülkenin onurlu evlatları olarak, öğrencileri olarak buraya girsinler istedik. Bu mekan onların sayesinde, onlarla beraber cıvıl cıvıl oluyor. 3-4 ay evvel aldığımız bir karar." 

Bu mekanları herkes gelip görmeli!

Prof. Dr. Zülfikar, 1865'te yapılan binanın Osmanlı'da Harbiye Nazırlığı olarak kullanıldığını, Birinci Dünya Harbi'nin buradan idare edildiğini anımsatarak, "Biz evlatlarımıza bunu anlatmalıyız, onlar bunu bilmeliler. Bu mekanın ne kadar muhterem olduğunu, buradaki o ruhun, dinginliğin, bahçedeki bütün mekanların onlar için olduğunu hem görmeliler hem de bunu kendi içlerinde hissedip geleceğe kendi evlatlarına taşımalılar’’ şeklinde konuştu.

‘‘İstanbul Üniversitesi ülkemiz için ilim yuvasıdır!’’

İstanbul Üniversitesi'nin tarihi kapısı

Eczacılık Fakültesinde bulunan müze ile Yangın Kulesi'nin randevu alınarak, rehber eşliğinde gezilebileceğini anımsatan Zülfikar, rektörlük binasına resim sergisi açılacağının bilgisini vererek sözlerini şu şekilde bitirdi: "Bir tarafta Süleymaniye Külliyesi'nin bugünkü tabiriyle üniversitenin, hemen yanı başımızda Beyazıt'ın, öbür tarafta da Şehzadebaşı'nın olduğu bir üçgen içerisindeyiz. Burası Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a ilk girdiğinde, yaptırdığı meşhur eski saray. Onun yerine kurulmuş bir mekan. Dolayısıyla bir ilim yuvası. O ilim yuvasını tarihten aldığımızın daha fazlasıyla bırakmak arzusundayız." 

YORUM YAZ..

En Çok Okunanlar

Modal