Türkiye’nin dünyaya açılan ve en önemli alanlarında biri olan insansız savaş sistemleri ile dikkatleri üstüne çekiyor. S/İHA’larla ortaya konan başarı ve diğer tüm platformların savaş sahasındaki etkisi ülkemizi bu alanda hızla zirveye taşıdı. Bugün Türkiye SİHA’lar hususunda dünyanın sayılı güçlerinden birisi konumunda.
TRT HABER’de yer alan habere göre; Savunma Sanayinin son yıllarda insansız deniz araçları üstündeki çalışmaları yeni bir başarı öyküsünün mümkün kılacağını gösteriyor. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olma özelliği ve Ege bulunan çok sayıda ada ve adacıklar nedeniyle yaşanan gerginlikler söz konusun olduğunda deniz de güçlü bir Türkiye bölgede üstün güç olma özelliğimizi sürdürebilir kılmaya fırsat veriyor.
Bu aşamada küçük bir hatırlatmak yapmak ce Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı’na (SSB) bu konuda hakkını teslim etmek gerekmekte. İnsansız deniz araçlarının kısa zaman içerisinde böylesine gelişmesinde SSB Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir ve ekinin çok büyük katkılarının olduğunu belirtmekte fayda var.
Marlin SİDA'dan Kuzgun-KY atışı ne anlama geliyor?
Türkiye’nin bugüne kadar ürettiği en gelişmil insansız deniz platformu özelliğine sahip olan Marlin SİDA geçtiğimiz haftalarda TÜBİTAK-SAGE imzalı Kuzgun-KY füzesini ateşledşi.
Ülkemizin bugüne kadar ürettiği en gelişmiş insansız deniz platformu olan Marlin SİDA geçtiğimiz günlerde TÜBİTAK-SAGE imzalı Kuzgun-KY füzesini ateşledi.
Peki bu atış neden önemli? Türkiye'nin SİHA'lar kadar SİDA'larda da ortaya koyduğu bu vizyon nasıl okunmalı? Daha da önemlisi yakın ve orta gelecekte bizi bu alanda neler bekliyor? Bu soruların yanıtlarını Savunma Sanayii Araştırmacısı Anıl Şahin ile konuştuk.
"Su altı ve su üstü için çok gelişmiş platformlar üretiyoruz"
Şahin’e Marlin’den yapılan Kuzgun-KY atışını soruyoruz. Öncesinde genel yapıya değiniyor ve Türkiye’nin Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA) alanında çok kısa sürede birbirinden farklı platformların çıktığını açıklıyor.
"Dünya'da bu alanda öncü ülkenin Türkiye olduğunu söylesek, kesinlikle mübalağa etmiş olmayız" dedikten sonra da bu iddiasını somut gerekçelerle tane tane anlatmaya başlıyor. Üzerinde ilk durduğu konu Ankara'nın sadece su üstü hedeflerine yönelik SİDA'lar üretmediği...
Elektronik Harp ve Denizaltı Harbi gibi gelişmiş yeteneklere haiz SİDA'ların geliştirildiğini, öte yandan 'sürü' kabiliyetine sahip silahlı ve silahsız İDA'ların da hayata geçirildiğini öğreniyoruz. Şahin'in aktardığına göre bu yıl içerisinde en az 3-4 farklı SİDA, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na teslim edilecek.
Yerli/milli SİDA'lardan yapılan atışlar
Marlin'den Kuzgun-KY atışı son derece değerli. Nedenine gelmeden önce diğer SİDA'lardan yapılan bazı örnekleri de paylaşıyor Anıl Şahin. İlk olarak ULAQ SİDA tarafından CİRİT Lazer Güdümlü Füze atışı gerçekleştirilmiş. Ardından SALVO SİDA tarafından yine CİRİT Füzesi atışı yapılmış.
Marlin'de ise daha farklı bir atış var... Atılan füze, Türkiye'nin savunma sanayiindeki gözbebeği kurumlarından biri olan TÜBİTAK-SAGE imzalı Lazer Güdümlü Kuzgun-KY. Bu füze, CİRİT'e göre biraz daha uzun menzilli ve daha ağır bir harp başlığına sahip. Anıl Şahin bu durumu "Yani bir taraftan görev çeşitliliği artarken, bir taraftan da aynı görevde kullanılacak faydalı yük çeşitliliği de arttırılıyor" ifadelerini kullandı.
SİDA'ların harp sahasındaki varlığı neden önemli?
Marlin ve diğer platformların başarısı ortada... Ancak meseleyi daha iyi anlayabilmek adına 'SİDA'lar neden önemli?' sorusunu yöneltiyoruz Şahin, "SİDA'ların en büyük avantajı, tıpkı SİHA'lar gibi sarf edebilir bir platform olmaları. Yani kaybetsek de sorun değil. Çünkü içinde insan yok ve maliyet olarak da ucuz. Dolayısıyla sizin çeşitli sebeplerden ötürü hücumbot ya da korvet gibi herhangi bir insanlı yüzer unsurunuzu sevk etmek istemediğiniz bölgelere SİDA'ları rahatlıkla sevk edebileceksiniz. Sadece sevk etmekle kalmayıp, gerektiğinde SİDA'lar aracılığıyla angajman da gerçekleştirebileceksiniz.
Değeri 400-500 milyon dolara ulaşan, inşa süresi 4 yılı bulan korvetlerin olduğu bir ortamda SİDA'lar gibi düşük riskli sarf edilebilir platformlar hayat kurtarıcı ve muharebe kazandırıcı etkiye sahip. Türkiye, bu etkiyi önceden anladı ve ona göre adımlarını atmaya başladı. Geç anlayacak ülkeler ise Türkiye'nin SİDA alanındaki potansiyel müşterileri konumundalar." şeklinde konuşuyor.
"Dünyada bu alanda 1 numarayız"
Savunma sanayii denildiğinde doğal olarak ABD, Rusya, Çin, ortak hareket eden AB ülkeleri akla geliyor. Türkiye'nin bazı alanlarda saydığımız ülkelerin bulunduğu lige çıktığını biliyoruz. SİDA'lardaki durumu da merak ediyoruz...
"Dünyada kesinlikle bu alanda ayakları yere basarak ilerleyen ilk 3 ülkeden birisiyiz. Hatta şahsi değerlendirmem, çok net bir şekilde eldeki açık kaynak veriler açısından birinci olduğumuz yönünde" diyor Şahin.
SİDA geliştirmek kadar onları etkili bir şekilde kullanmamızı sağlayacak operasyonel konseptler gerektiği konusu da dikkat çeken bir diğer husus. SİHA'ları çok aktif kullanarak bu konseptleri oluşturduğumuza değiniyor Şahin. SİDA'ları da envantere erken aldığımız ve onlarla daha fazla çalışabileceğimiz için denizlerde de benzer konseptleri oluşturmamız daha kolay olacak ve bu da bizi öncü bir ülke yapacak.
Türkiye bir ilki başardı! Yerli SİDA'dan güdümlü mühimmat atışı
"Amiral gemiler ülkelerin 'yumuşak karnı' olabiliyor"
SİDA'lardan bahsederken sahadaki bazı örnekleri de anımsamak gerekiyor. Özellikle de Ukrayna-Rusya savaşı sürecinde yaşananları. Moskova yönetiminin Karadeniz'deki asli savaş gemilerinin SİDA saldırılarıyla ciddi hasarlar aldığına şahitlik ettik.
Anıl Şahin'e göre mevcut muharebe şartlarında çok pahalı ve çok fazla silah yüküne sahip gemiler yapmanız bir işe yaramıyor. Bu gemiler, kullanıcı ülkenin yumuşak karnını oluşturuyor. İki gemisavar füze ile sizin yüz milyonlarca dolar değerindeki amiral geminiz, derin suları boylayabiliyor. Dolayısıyla konvansiyonel harp vasıtaları kadar, asimetrik harp vasıtalarına da yatırım yapmak artık bir zorunluluk. "İşte bu SİDA'lar, 'asimetrik deniz harp vasıtları' için bir dönüm noktası aynı zamanda" diyor Şahin.
Türkiye çok kritik bir harp kabiliyeti kazanıyor
Şu anda SİDA'ların kullandığı füzelerin menzilleri 8-30 kilometre skalasında değişiyor. Anıl Şahin bir ekleme yapıyor bu bilgiye ve "Yakın zamanda 60-120 kilometre menzil skalasında seyir füzelerini kullanan Türk SİDA'larını göreceğiz" diyor. Ne kadar yakında sorumuza ise "Belki yarından da yakın" yanıtını veriyor.
Çok daha uzun menzile, gelişmiş güdüm sistemlerine ve hıza sahip bu seyir füzelerinin SİDA'ları oldukça tehlikeli hale getireceğinin altını çiziyor Şahin ve devam ediyor.
"Bu seyir füzeleriyle bir düşman savaş gemisi de bir düşman tesisi de vurulabilecek. SİDA'ların boyutları nispeten küçük. Haliyle radar ve akustik izleri de oldukça düşük. Bu da hasım unsurlar için oldukça sıkıntı çıkaracak bir diğer husus. İlaveten tıpkı SİHA'larda olduğu gibi SİDA'larda da taarruz paketleri geliştirilecektir.
Türkiye geliştirdi! Dijital birlik sahaya çıkacak
Yani bir SİDA, düşman unsurlarına karşı elektronik-harp uygularken, diğerleri ise füze angajmanı gerçekleştirebilir. SİDA'lar oldukça hafif oldukları için torpidolar tarafından vurulmaları da çok zor. Yani hasım unsurları tarafından bakınca, 'neresinden tutsam elimde kalıyor' gibi bir durum mevcut."
2025 çok daha hareketli olacak
Anıl Şahin, Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın her alanda olduğu gibi SİDA alanında da vizyoner bakış açısına sahip olduğunu anımsatıyor ve dolayısıyla 2025 yılına kadar Türkiye'nin, SİDA'ları çok aktif bir şekilde kullanacağını değerlendirdiğini söylüyor.
Yerli/milli SİDA'lardan şu ana kadar CİRİT, KUZGUN-KY ve makineli tüfek atışları gerçekleştirildiğini ifade eden Şahin, "İstenirse hemen yarın UMTAS veyahut LUMTAS füzeleri de atılabilir. Öte yandan ÇAKIR Seyir Füzesi de atışa gün sayıyor" bilgisiyle sözlerini tamamlıyor.