Birinci Dünya Savaşı'nda itilaf devletleri safında Almanya'nın yanında savaşa giren Osmanlı Devleti 1915 yılında Çanakkale cephesinde varoluş mücadelesi verdi. Şuan verdiğimiz gibi, hedef hep belliydi topraklarımıza hakim olmak bizleri yalnızlaştırmak ama başaramadılar. Yedi düvele karşı savaştık ve kazandık. İngiltere Rusya'dan önce davranmak istedi, işgal için ama başaramadı sonunda İngiltere ve Fransa beklemedikleri bir mağlubiyet yaşadı. Kara harekatı başlatmak istediler. Taburlarımız bunlara izin vermedi. Diplomasi zaten artık imkansız bir durumdaydı, yapa yalnız kalmıştık ama iman dolu askerlerimiz, savaşmaya gelen gönüllülerimiz onlara izin vermedi. Bizi yalnız bırakmak istediler, o dönemde yaptırım yapmak istediler ama başaramadılar. Churchill istifa etti. Çarlık Rusya yıkıldı. Fransa iç karışıklarla baş etmek zorunda kaldı. İngiliz Deniz Kuvvetleri Başkomutanı Lord Fıscher yazdığı mektupta şu ayrıntı gözlerden kaçmamalıdır. ''Bu Topraklar Mezarımız Olucak''.
Gazi Mustafa Kemal Paşa Yarbaylığa terfi etti. Kahraman askerlerimiz canlarını hiçe saydı. Şehitlerimiz sayesinde ayakta kaldık. 105 yıl geçti ve Türkiye Cumhuriyeti olarak yine cephedeyiz. Bir yandan Doğu Akdeniz, bir yandan Libya ve Suriye'deyiz Diplomatik olarak çabalıyoruz masada. Sahada gereken cevabıda veriyoruz. Oruç Reis şuan vazifesini gururla yapıyor. İngilizler masada ortalığı karıştırıyor. Fransa hala sömürgeci ve kan emici tutumunu değiştirmiyor. Yunanistan şımarık çocuk bize saldırıyor. Tüm bu olumsuz durumlara karşın, Türkiye Cumhuriyeti hem masada hem sahada gereken cevabı veriyor. Libya'da bir Başbakana bile sahip çıkıyoruz.
Diplomatik olarak belki yalnız kalabiliriz ama Başkan Erdoğan'ın dediği gibi hem sahada hem masada anlayacaklar. Doğu Akdeniz'de hidrokarbon enerji zenginliği yüzünden iştahlar kabarmış durumda, Avrupalı sömürgecilerin ama bu sefer karşınızda askeri gücü teknolojik olarak gelişmiş küresel dünyaya entegre bir Türkiye var. Diplomatik olarakda diplomatlarımız çalışıyor.