Üzüntü, boşluk duygusu, kaygı, aşırı sinirlilik, ağlama krizleri, bebeği yeterince sevememe ya da bakamama kaygısıyla kendini gösteren lohusa sendromunun ilk gebeliklerde daha fazla görüldüğünü kaydediyor.
HANGİ BELİRTİLER GÖRÜLÜR?
Hafif hüzün ve kaygı durumunun 7-10 gün içinde kendiliğinden düzeldiğini ve bu duruma doğum hüznü denildiğini belirten uzmanlar, bazı kadınlarda daha ağır olan ve “doğum sonrası depresyon” ve “psikoz” diye adlandırılan rahatsızlıklar görüldüğünü de belirterek şu bilgileri verdi:
İLK 6 HAFTA İÇİNDE SİNSİCE BAŞLIYOR…
“Doğum depresyonu ya da lohusa depresyonu, doğumdan sonraki ilk 6 hafta içinde sinsice başlar ve birkaç ay içinde düzelir fakat önlem alınmazsa 1-2 yıla kadar da sürebilir. Bu kişilerdeçeşitli belirtiler görülür. Örneğin şiddetli hüzün ya da boşluk duygusu, psikomotor hareketlilikte artış, yerinde duramama, endişe, sinirlilik, sıkıntı, bunaltı, kendiliğinden ağlamalar ve panik atak, duygusal küntlük ya da duyarsızlık, aşırı yorgunluk, enerji eksikliği gibi bedensel yakınmalar ortaya çıkabilir.
Aile, arkadaş ya da keyif veren etkinliklerden uzak durma gibi belirtiler de zaman zaman ortaya çıkabilir. Bazı annelerdebebeklerini yeterince sevmedikleriyle ya da bebeğin beslenmesiyle uykusuyla ilgili endişeler ortaya çıkabilir. Bebeğe zarar verme korkuları, iştahsızlık, kilo kaybı, uykusuzluk, mutlu olmaları gerekirken çökkün duygulara sahip oldukları için suçluluk duygusu, ilgi ve istek kaybı en önemli belirtilerdir.” denildi.
GÖRÜLME RİSKİ KİMLERDE FAZLA?
Doğum sonrası depresyon için bazı kişilerin özellikle risk taşıdığı kaydedilirken, özellikle geçmişte depresyon gibi ruhsal sıkıntılar, evlilikle ilgili sorunlar yaşayanların, ailelerinde ruhsal hastalık öyküsü olanların risk taşıdığını belirtiliyor.Psikologlar, şu tavsiyelerde bulundu:
“Tüm bunlarla beraber evlilik dışı doğum yapanlar, istenmeyen gebelik, annelik rolü için hazırlıksız olma, doğum korkusu gibi nedenler lohusa sendromunu tetikliyor. Ayrıca ilk gebeliklerde bu sendrom daha fazla görünüyor. Sosyal desteği olmayan yeni anneler de lohusa sendromuna daha fazla yakalanıyor. Özellikle ergen, planlanmamış veya istenmeyen hamileliklerde ve sosyo-ekonomik düzeyi düşük kadınlarlohusa depresyonuna girebiliyor.
Doğumla birlikte rol tanımları da değişiyor. Eşler çift olmaktan anne, baba olmaya geçiş yapıyor ve bebek bakımının getirdiği psikososyal stresler ruhsal sorunların ortaya çıkmasını tetikleyebiliyor. Gebelik süresince evlilik gerilimi ve doyumsuzluğu ve özellikle eşlerinden yeterli destek alamayan, evlilik ilişkilerinde sorunlu olan kadınlarda da doğum sonrası depresyonu ortaya çıkma riski yüksektir.” açıklamasında bulunuyorlar.
YENİ ROLE ALIŞMAK KOLAY OLMUYOR
Anne sütünün kesilmesinin psikolojik sebeplerinden birinin de lohusa sendromu olduğunu kaydeden uzmanlar, şu tavsiyelerde bulunuyor:
“Moral bozukluğu ve stres anne sütünün azalmasına hatta kesilmesine yol açabilir.Yeni bir bebekle baş başa kalmak, ona bakmak yeni doğum yapmış anneleri tedirgin eder. Hatta saplantılı bir şekilde tüm dikkatlerini yeni doğanın üzerine verirler. Bir yandan yeni rollerine adapte olmak kadını zorlarken diğer yandan bebeğin fizyolojik bakımını ve ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak oldukça yıpratıcı olmaktadır. Bu zor dönemde mutlaka eş ve aile desteği almakta fayda vardır.
Ayrıca bu dönemi daha rahat atlatmak için bir doğum öncesi eğitim almak, bebek bakımı ve annelik konusunda çeşitli yayınlar okumaları da onlara fayda sağlayacaktır. Ayrıca onları tedirgin eden, kaygılandıran her türlü fizyolojik ve psikolojik değişiklikleri doktorları ile paylaşmaları ve kafalarında büyütmemeleri gerekir. Ayrıca etrafında çocuğu olan ve bu dönemlerden geçmiş akraba, arkadaş, komşu gibi kişilerle iletişim halinde olmaları da bu sendromu yakalanmamaları açısından oldukça önemlidir.”
TEDAVİSİ MÜMKÜN
Lohusa sendromunun kötü sonuçlar doğurmadan tedavi edilmesi gerektiğini de kaydeden uzman psikologlar, tedavi için yeni annenin mutlaka yardım alması gerektiğinin altını çiziyor ve son olarak:
“Doğum hüznü durumu ortaya çıktığında istirahat ederek, bebek uyuduğunda uyuyarak, aile bireyleri ya da arkadaşlardan yardım alarak, her gün düzenli duş alıp giyinerek, dışarı çıkıp yürüyüş yaparak ve rahatlamak ihtiyacı duyulduğu zamanlarda çocuğu bir başkasına kısa süreli de olsa bırakarak rahatlamaya çalışılmalıdır. Ancak daha ağır depresif durum ortaya çıktığında mutlaka tıbbi değerlendirme yapılmalıdır. Depresyona neden olabilecek tıbbi durumları belirlemek için tıbbi muayene, tetkikler ve gerektiğinde antidepresan veya antipsikotik ilaç uygulaması yapılabilir. Gerektiğinde bireysel terapi ile anne ve babaya yönelik danışmanlık hizmeti de alınabilir.” denildi.
Son Dakika Kadın Haberleri için aşağı kaydırınız.