Beşiktaş'tan geçtiğimiz sezon sonunda ayrılarak milli takımın başına geçen Şenol Güneş samimi açıklamalara imza attı.
-Kaleciyken unutamadığınız en önemli an nedir?
Hiçbirini unutamam çünkü hepsi özeldi benim için ama şunu söyleyeyim; kötü goller yediğim maçlar oldu sayısı az da olsa. Fakat en güzeli Trabzonspor'da bir sezonda altı gol yediğim zamandır.
-Teknik adamlıkta unutamadığınız en özel anınız nedir?
Tabii kulüp, milli takım ve oyunculuk bazında var. Benim elli yılı geçen bir futbol hayatım var, hiçbirini diğerinden ayıramıyorum çünkü hepsi önemli. Tabi Dünya Kupası, Trabzonspor'un ilk şampiyonluğu farklı bir durumda çünkü ilk defa oluyor, Anadolu'dan bir takım şampiyon oluyor, kolay bir iş değildi. Fakat tüm anıları fotoğraf gibi karşıma koysanız ben yine seçim yapamam, mümkün değil.
-Burak Yılmaz, Quaresma, Yattara, Şota, Ünal Karaman sizin için ne ifade ediyor?
Burak, yeniden doğan bir futbolcu, bunu kendi yaptı. Quaresma, asi görünen fakat çok iyi olan bir profesyonel. Yattara, estetik olarak özel bir oyuncu. Şota yaratıcılığı, tekniği, çalışmayı, hepsini içinde barındıran farklı bir oyuncu. Ünal Kahraman, karakter ve insanlık açısından çok değerli biri, oyuncu olarak da başarılıydı ve şimdi de antrenör olarak başarılı olacağını düşündüğüm bir arkadaş, kardeşim.
-Messi mi Ronaldo mu?
Ben Messi taraftarıyım, yaratıcılığı daha fazla ama ikisini de önemsiyorum. Ronaldo, çok çalışarak vücudu değişebilen bir oyuncu. Vücudunu değiştirmeyerek oyunculuğu, zekâsı, yeteneği, karakteri ve yaratıcılığıyla öne çıkan bir Messi var, her zaman farklı şeyle sunabilecek biri olarak bakıyorum. Ronaldo da Ümit Takım'da bize karşı oynamıştı benim dönemimde, 2002 yıllarında, o zaman daha farklıydı. Zayıf, dribling yapabilen farklı bir oyuncuydu. Gücünü üst seviyeye çıkarmış ve örnek alınması gereken biri. Çalışmayla çok şeyin değişebileceğin, kanıtlamış, fiziksel değişimlerle de başarılı olunacağını göstermiş bir oyuncu. Profesyonelliğini hala devam ettirdiğini bildiğim için söylüyorum bunu, oyuncuların onu örnek alması lazım.
-Sergen mi Rıdvan mı?
İkisi de lazım bize. Biri orta saha, biri hücum, ikisi de yaratıcı ve çabuk. İkisi de daha oyun oynanmadan hisseden ve onu hayata geçirebilen bir oyuncu. Onlar bana gör Türkiye için kayıp oyuncu, ikisinin Avrupa'da olması gerekirdi. Oynayanlardan söyleyeyim Burak için de aynı şey geçerli. Geçmişte Sergen ve Rıdvan Avrupa'da olsaydı biz zaten başka şeyler konuşuyorduk.
-En sevdiğiniz yemek nedir?
Çocukluğumdan beri sadece yoğurt yiyip günü geçirdiğimi ve idmana çıktığımı bilirim. Oyuncuyken iki idman yapardık, öğle arası sadece bir yoğurt yerdim, o zaman meşhur çömlek yoğurtları vardı, köy yoğurduydu, organik yoğurttu. Yemek olarak sebze daha ağırlıklı yerim, bir de balık ama en çok yoğurdu severim. Yoğurdun yanında yöresel olarak mısır ekmeği severim ama şimdi mısır ekmeği bana dokunuyor.
-En sevdiğiniz giysiniz, takınız, saatiniz ya da böyle bir eşyanız var mı?
Yok. Takıntım yok, zaten takmamaya çalışıyorum, mümkünse hiçbir şey takmam. Ama giysi olarak bakarsak ben mavi renkleri giymeyi çok severim.
-En sevdiğiniz şehir hangisi?
Doğduğum, büyüdüğüm şehir olan Trabzon. İstanbul'a geldikten sonra buranın da özel bir tarafı oldu ama ne olursa olsun çocukluğum, özlemlerim orada. Kendi şehrimi seviyorum, her ne kadar kentsel gelişiminde kötü yönde bir büyüme olsa da, kendi doğal güzelliği, saflığı, temizliği ve insani duygularından kayıpları olsa da kendi şehrim her zaman öndedir.
-Milli takım başarısı mı kulüp başarısı mı?
Milli takım tabii ki. Görevde olduğum için söylemiyorum, önce milli takım, sonra Şampiyonlar Ligi, UEFA Ligi, Süper Lig ve diğer ligler. Sıralamam her zaman bu şekildedir, hep söylerim. Çünkü milli takım o ülkeyi temsil ediyor, kulüpler de o ülkeyi temsil ediyor. Kulüplerin profesyonel yapıları itibariyle haklı tarafları var çünkü parayı onlar veriyor, onlar da önemli ama onlarda da Şampiyonlar Ligi öncelikli.
Son Dakika Spor Haberleri İçin aşağı kaydırın.