Yapılan çalışmalara göre, söz konusu durum, tehlikeli olabilecek kan pıhtısı oluşumuna yol açabilen bir zincir reaksiyon başlatıyor. Bu zincir reaksiyonda, bağışıklık sisteminin de rol oynadığı değerlendiriliyor. AstraZeneca aşısı milyonlarca insana uygulandı ve ölüme yol açan kan pıhtısı vakasına çok nadir rastlandı. Ancak, bu vakaların nadir olmasına rağmen ciddi bir endişe kaynağı olduğu belirtiliyor.
İngiltere'de aşı tavsiye kurulu, bu nadir yan etkiyi önlemek adına 40 yaş altı bireylere alternatif aşılar önermeye başladı. Bu karar, AstraZeneca aşısının nadir yan etkilerine dair ciddi bir endişenin olduğunu ve bu konuda önlemler alınması gerektiğini gösteriyor.
AstraZeneca'nın Covid aşısıyla ilgili bu itirafı, aşıların uzun vadeli etkilerinin ve potansiyel yan etkilerinin daha iyi anlaşılması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor. Bilim dünyası, aşıların güvenliği ve etkinliği konusunda daha fazla araştırma yaparken, hükümetler ve Sağlık kuruluşları da halkı bilgilendirme ve koruma önlemleri konusunda daha dikkatli olmak zorunda.
Mahkeme kararı sonuçlandı
2021 yılının Nisan ayında Kovid aşısı sonrası beyninde pıhtı atan ve kalıcı hasar nedeniyle çalışamayacak hale gelen iki çocuk babası Jamie Scott'un 2023 yılında ilaç devi AstraZeneca'ya açtığı dava sonuçlandı. Jamie Scott'un yaşadığı benzer sorunları iddia eden 51 kişi de mahkemeye gidince olay toplu bir davaya dönüştü.
Mahkemede, Jamie Scott'un avukatları AstraZeneca-Oxford aşısının "kusurlu" olduğunu ve aşının birçok aile üzerinde yıkıcı bir yan etkiye yol açtığını öne sürdü. Scott'un yaşadığı trajik durum, aşının potansiyel risklerine ve güvenliği konusundaki endişelere yeni bir boyut kazandırdı. Ancak AstraZeneca ise bu iddiaları şiddetle reddetti. Şirket, aşının klinik denemelerde başarıyla test edildiğini ve dünya genelinde milyonlarca insanın güvenli bir şekilde kullanıldığını savundu. AstraZeneca'nın avukatları, aşının beklenen yan etkileri olduğunu ve bu tür vakaların nadir olduğunu belirtti.
Mahkeme, tarafların argümanlarını dinledikten ve kanıtları değerlendirdikten sonra kararını açıkladı. Ancak karar hakkında henüz detaylı bilgi verilmedi. Jamie Scott'un durumu ve diğer davacıların talepleri göz önüne alınarak, mahkemenin aldığı kararın taraflar üzerinde büyük bir etkisi olması bekleniyor.
İtiraf ettiler
AstraZeneca, Oxford Üniversitesi ile birlikte geliştirdiği Covid aşısının nadir durumlarda Trombozite Trombositopeni Sendromu'na (TTS) neden olabileceğini itiraf etti. Şirketin Yüksek Mahkeme'ye yaptığı hukuki savunma ifadesi, ilaç firmasının belirli yasal vakalarda tazminat ödemek zorunda kalabileceğini gösteriyor.
Mağdurlar ve yakınları tarafından açılan davalarda, aşının sebep olduğu iddia edilen sağlık sorunlarına bağlı olarak 100 milyon sterline kadar tazminat talep ediliyor. Bu durum, aşının nadir yan etkileri konusundaki ciddi endişeleri ve yaşanan mağduriyetleri vurguluyor. Daha da önemlisi, aşının piyasaya sürüldüğü dönemde İngiltere Başbakanı Boris Johnson tarafından "İngiliz biliminin zaferi" olarak övülen bir aşı olarak lanse edilmişti. Ancak, son gelişmelerle birlikte, aşının ülkede kullanılmaması ve aşının güvenilirliği konusundaki tartışmalar, kamuoyunda endişe yaratmış durumda.
AstraZeneca'nın itirafı, aşının potansiyel risklerini ve kullanımının sonuçlarını bir kez daha gündeme getiriyor. Sağlık otoriteleri ve ilaç şirketleri, aşıların güvenliği ve etkinliği konusunda daha fazla şeffaflık ve açıklık sağlamak zorunda. Bu şekilde, halkın güveni kazanılabilir ve aşılama programları başarıyla yürütülebilir.
Yan etkileri nedeniyle 73 kişi hayatını kaybetti
İngiltere'de AstraZeneca aşısının yan etkileri nedeniyle 73 kişi yaşamını yitirdi. Ülkede 50 milyondan fazla kişiye uygulanan AstraZeneca aşısının neden olduğu ölümler, kamuoyunda büyük endişe yaratıyor. AstraZeneca'nın sözcüsü, bu nadir yan etkilerin tam olarak anlaşılabilmesi için detaylı bir araştırmanın devam ettiğini belirtti.
Ölümlerle ilgili tam bir açıklamanın henüz yapılmadığını ifade eden AstraZeneca sözcüsü, şirketin aşının güvenliği konusunda hassas olduğunu ve herhangi bir yan etkiyi ortadan kaldırmak için gereken adımları attığını vurguladı. Ancak, bu tür nadir yan etkilerin tespiti ve aşının güvenliği konusundaki tartışmalar, aşılama programlarının geleceği hakkında endişeleri artırıyor.
Sağlık otoriteleri ve ilaç şirketleri, aşının güvenliği ve etkinliği konusunda şeffaf olmalı ve halkı bilgilendirmelidir. Aşıların potansiyel yan etkileri hakkında açık ve net bilgi verilmesi, kamuoyunun güvenini kazanmanın önemli bir adımı olacaktır. Bu şekilde, aşılama programları başarıyla yürütülebilir ve toplumun sağlığı korunabilir.