Oyuncu eşi engin altan düzyatan ile tatil için finlandiya'ya giden neslişah alkoçlar’ın kızağa binerken verdiği pozlar, bazı hayvansever takipçileri tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuştu. neslişah alkoçlar, o eleştirilere cevap verdi.
Oyuncu eşi engin altan düzyatan ile tatil için finlandiya'ya giden neslişah alkoçlar’ın kızağa binerken verdiği pozlar, bazı hayvansever takipçileri tarafından eleştiri yağmuruna tutulmuştu. neslişah alkoçlar, o eleştirilere cevap verdi.
Sert eleştiriler üzerine sosyal medya hesabından açıklama yapan sosyetik güzel neslişah alkoçlar, şu ifadeleri kullandı: “bunların adı sleddogs. 10.yüzyıldan beri dayanıklıkları, tüylerinin kalınlığı, kış şartlarında yaşama uygun yapıları dolayısıyla sadece soğuk bölgelerde yaşayan cinslerin oluşturduğu koloni köpekleri.
Herkesin bildiği sibirya husky'leri gibi güzelliği yüzünden şehirlere mahkum edilmeye çalışılan cinsinde içinde olduğu, karışık cinslerin bir arada olduğu ve sürüler halinde yaşayan dağ köpekleri... doğuştan gelen içgüdüsel bir çekme isteğini insanlar aracılığı ile yerine getiriyor.
Bunun için köleleştirilmiyor sadece insanlarla bir arada yaşayabilme şekilleri bu olduğu için kızak çekiyor, ihtiyaç halinde dağlara arama kurtarma ve yardım malzemesi taşıma amacı ile kullanılıyorlar. kullanmak kelimesi sizi yanıltmasın bunun için canları yakılarak eğitilmiyorlar yavru halindeyken dahi tasma takmaya kalkarsanız sizi çekiyorlar, bu bakımdan ehlileştirilmeleri neredeyse imkansız”
'bu köpekler kültürel miras kabul ediliyor'
“yani gövdelerini kullanma biçimleri bu. çoklu halde hareket ettikleri için sırtlarında ekstra bir yük yok. içgüdüleri gereği ne ise onu toplu halde yapıyorlar. bir fırsatınız olur yaşam alanları incelerseniz bu hayvanların zaten soğuk bölgelere ait olduklarını, kendilerine özel yaşam alanları olduğunu, sevgi ile büyüdüklerini görürsünüz.
Bu köpekler ve kızakları burada bir kültürel miras kabul ediliyor. alaska kurdu, sibirya kurdu, samoyed, eskimo köpekleri ve laika gibi cinsler işte bu sleddogs denilen kabilenin üyeleri. diyeceğim o ki hayvanseverlik üzerine gösterilen her duyarlılığın koşulsuz destekçisi olmamla birlikte, bazı hayvanların kendi doğası gereği yaşadıkları şeylere gösterilen tepkiyi ise bilgi eksikliği olarak görüyorum.
Bu bölgede ren geyikleri ve kızak çeken köpekler en az yerel halk kadar değerli, özgür ve mutlu. aksini düşünmek bölge insanlarına da haksızlık. sanırım hayvan duyarlılığının sadece bizim ülke insanına has olduğunu düşünmek saçma olacaktır.
Kaldı ki keşke öyle olsa da hayvanlara eziyete verilen cezanın en yükseği kanunumuz olsa, faytonlar yasaklansa, ölüm ve tecavüz ile sonuçlanan vakalardaki tacizciler ömür boyu toplumdan men edilse. ama son olarak şunu söylemekte fayda var: linç de taciz gibi hiçbir toplumun hiçbir canlısına yakışmıyor... bilgiyle ve sevgiyle kalın...”