Kovid-19 Sonrası Beynimize Ne Olacak?

Son bir yıl içinde tüm insanlığı derinden etkileyen Kovid-19 pandemisinde, aktif hastalık sürecinde ve daha sonraki dönemde yaygın organ tutulumları ve yetersizlikleri ortaya çıkabilmektedir. Bu durumdan merkez sinir sistemi ve çevresel sinir sistemi de payını almaktadır.

01.02.2021-10:47 - (Son Güncelleme: 01.02.2021-11:06) Kovid-19 Sonrası Beynimize Ne Olacak?

Nörolojik tutulumla alakalı ilk bilimsel çalışmalar pandemi başlangıcından 3-4 ay sonra yayınlanmaya başlamıştır. Bu konudaki ilk ciddi yayınlardan biri Li ve arkadaşları tarafından Çin’den çıkmış ve virüsün merkezi sinir sistemini etkileyebileceği mekanizmalar anlatılmıştır. Bunu izleyerek, nörolojik tutulumla ilgili bilgi birikimi artmış, Çin, İngiltere, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, ABD ve nihayet ülkemizden birçok yayınlar yapılmıştır. Başlangıçta yalnızca klinik gözlemlere dayanan yayınlara, aylar içinde patoloji çalışmaları da eklenmiş ve bu virüsün mekanizmaları konusuna sağlıklı yorumlar getirilebilmiştir. Ancak, bu mekanizmalar henüz tümüyle çözülebilmiş değildir.

Türkiye’de kaydedilmiş en geniş çalışmalardan bir tanesi, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Gülhane Tıp Fakültesi’nden olmuştur. Bu çalışmadaki nörolojik tutulum bulguları dünyada kaydedilenlerle paralel niteliktedir. Sırasıyla ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, uyku bozuklukları, algılama zorlukları, koku ve tat bozuklukları, baş dönmesi ve beyin damar hastalıkları en sık görülen belirti ve bulguları oluşturmaktadır. Daha sonra aynı konuda, İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı’ndan geniş bir derleme yayınlanmıştır. Ayrıca Türk Nöroloji Derneği de konuyla ilgili yayınlar yapmıştır.

Kovid-19 enfeksiyonu sırasında gelişen nörolojik belirtilerin bu hastaların %50 kadarında geliştiği bilinmektedir. Ancak, büyük çoğunlukta baş ağrısı ve baş dönmesi gibi kalıcı olmayan belirtiler ortaya çıkmakta, %5-10 kadarında ise ağır ve kalıcı tutulumlar olabilmektedir. Tutulumların genel başlıkları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

 

1- Baş ağrısı ve baş dönmesi,

2- Koku ve tat bozuklukları,

3- Yaygın beyin işlev bozukluğu (ensefalopati),

4- Beyin damar hastalıkları,

5- Sinir ve kas sistemi tutulumları.

 

Ayrıca iki noktayı daha dikkatle ele almak gerekir. Birincisi, evvelce var olan nörolojik hastalıklar Kovid-19 sürecinde kötüleşme gösterebilmektedir (örneğin geçirilmiş felç, polinöropati, sinir ve kas hastalıkları). İkinci nokta ise, Covid-19 hastalığı düzeldikten birkaç hafta sonra immün sistem yanlış reaksiyonları neticesinde bazı hastalıklar gelişebilmektedir (örneğin Guillain-Barre sendromu).

Kovid-19 seyrine merkezi sinir sistemine bulaşma yollarından biri, burun ve gırtlak boşluğundan yayılım gösteren virüsler olmaktadır (transnöronal geçiş). Diğer yayılım yolları ise, kan damarları (hematojen yol) ve beyni ve sinirleri çevreleyen bariyerin (kan beyin bariyeri) bozulmasıyla çalışmaktadır.

Bu enfeksiyonun en sık bulaş yolu, burun boşluğu hücreleriyle başlamaktadır. Bu bölgede koku almayı sağlayan hücrelerin bir bölümünde Kovid-19 virüsünün en çok bağlandığı yapılar (ACE-2 reseptörleri) bol miktarda bulunmaktadır. Tat hücrelerinde de benzer yapılar vardır. Bu hücrelerin işlev dışı kalmasıyla koku ve tat bozuklukları erken dönemde gelişen belirtiler olmaktadır.

Sinir sisteminin etkilenmesi yalnızca bu hücreler yoluyla olmamakta, ayrıca akciğer ve bağırsaklardaki nöron grupları hedef olabilmektedir. Bu organlara ait yetersizliklerde (özellikle solunumsal yetersizliğinde) bu tutulum şeklinin büyük rolü vardır.

Bilindiği gibi, Kovid-19 enfeksiyonu 2 ana yoldan yaygın organ tutulumuna yol açmaktadır. Birincisi, yaygın damarsal tutulum-damar cidarı iltihabı (endotelitis), ikincisi ise, enfeksiyonun yarattığı yoğun savunma sistemi reaksiyonunun (sitokin fırtınası) yaşamsal organlara verdiği zarardır. Beyin ve onu besleyen damarlar da bu reaksiyonlardan payını almaktadır. Beyin damarları evvelce başka nedenlerle bozulmuş olan bireylerde bu patolojik süreçler daha ağır seyretmektedir. Sonuç olarak, yeni damar tıkanıklıkları ve beyin kanamaları ile ağır felç tabloları ortaya çıkabilmektedir.

Sinir sisteminin etkilenen bir diğer yapısı, çevresel sinirlerdir (periferik sinirler). Bu yapıların etkilenmesi hem immünolojik mekanizma hem de bu yapıları besleyen damarların (vasa nervorum) tıkanmasıyla olmaktadır. Sonuç olarak, yüz felci, düşük ayak gibi süreçler gelişmektedir. Ayrıca bu yapılardaki işlev kayıpları, geç dönemde gelişen immünolojik bozukluklarda da ortaya çıkabilmektedir.

Kovid-19 geçirmiş olan hastalarda geç dönem nörolojik belirtiler bunlarla sınırlı değildir. Bu hastaların bir bölümünde unutkanlık, konsantrasyon zorlukları, uyku bozuklukları ve depresyon gelişebilmektedir. Bu bozuklukların ne oranda ortaya çıktığı ise izlem süreçleriyle belirlenebilecektir.

Hastalığın aktif dönemini geçirmiş, ancak sekelli iyileşebilmiş olan kişilerde iyi bir fizik tedavi çalışması önem kazanmaktadır. Bu çalışmalarla kas gücü kaybı ve yürüme zorluğu gibi sekel bulgular belirgin oranda düzelebilmektedir. Ancak, sistematik ve sabırlı bir çalışmanın gerçekleştirilebilmesi esastır.

Son olarak vurgulanabilecek nokta, Kovid-19 enfeksiyonunu atlatabilmiş olgularda geç dönem komplikasyonların yakalanabilmesi ve ağır kalıcı komplikasyonların önlenebilmesi sorunudur. Bu amaçla Check-Up programlarına özel bölümler eklenebilir.

YORUM YAZ..

En Çok Okunanlar

Modal