CHP tarafından 15 Temmuz darbe girişimi sonrası İstanbul Taksim Meydanı'nda yapılan Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi'nin ikincisi, İzmir Gündoğdu Meydanı'nda gerçekleştirildi.
İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:
Gazi Mustafa Kemal şöyle diyor; savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferlerle taçlandırılmadıkça bağımsızlığımız güvence atında olmaz.
İzmir aynı zamanda devrim şehidi Kubilay'ı bağrında tutan kenttir. Onu da hep saygıyla andıkve anmaya devam edeceğiz. İzmir cumhuriyettir, demokrattır, laiktir, emektir, alın teridir, Türkiye'nin en kucaklayıcı kentidir. İzmirli bilir ki insan Tanrı'nın yarattığı en değerli varlıktır ve İzmir'in temel taşıdır. Yeri geldiğinde İzmirli "ya istiklal ya ölüm" diyen bir kenttir. İzmir demek Kuvay-ı Milliye, Hakimiyet-i Milliye, Misak-ı Milli demektir ve Türkiye demektir.
"BU MECLİS'E TOP DA ÇALIŞMAZ TÜFEK DE"
15 Temmuz 2016, demokrasi tarihimizin çok önemli bir tarihidir. Bir grup Silahlı Kuvvetler içinde yuvalanmış, bir darbe girişiminde bulundu. Bu darbe kime yapıldı? Cumhuriyetimize ve demokrasimize yapıldı. Demokratik parlamenter sistemimize, demokratik, laik hukuk sevletine karşı yapıldı. Cumhuriyet tarihimizin en kanlı darbesidir.
İstanbul'da havaalanına inerken öğrendim ve arkadaşlarıma şu talimatı verdim: Derhal Meclis'e gidiniz, darbeyi püskürtmekiçin her türlü çabayı gösteriniz. Parlamento kapanmamalı.
Arkadaşlarımız, top sesleri arasındayken, kurşunlar yağarken, TBMM sabaha kadar çalışmasını sürdürdü. Çünkü bu Meclis Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu meclisti. Top da çalışmaz buraya, tüfek de çalışmaz buraya.
Hiç kimse unutumasın, TBMM'nin temeli salonlarda atılmamıştır. Cephelerde atılmıştır. O nedenle Kurtuluş Savaşı'nın yöneten Meclis'imize Gazi Meclis unvanı verilmiştir.
Tarih 22 Temmuz 1921. Polatlı'dan Ankara'ya top sesleri gelir. Meclis açıktır, düşmana karşı mücadele yöntemleri tartışılır. Bir önerge verilir, denir ki "Meclis'i Kayseri'ye taşıyalım." Dersim Milletvekili şöyle söyler: Biz buraya kaçmaya değil, dövüşerek ölmeye geldik. Taşımak istiyorsanız, gidin ama ben gidemem. Tek başıma da kalsam, son kurşuna kadar savaşırım. Son kurşunu da kafama sıkarım.
Cumhuriyeti acıyla, göz yaşıyla, gazilerimizle, şehitlerimizle kurduk. Kanımız, canımız var temellerinde. Ordunun içinde yuvalanan bir grup, demokrasiye kast edecek, ilk duyduğumuz andan itibaren karşı çıktık. Her türlü darbeye karşı çıkmaya devam edeceğiz.
Gazi Mustafa Kemal boşuna söylemiyor, cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir. Biz birilerinin kölesi, kulu değiliz, Türkiye Cumhuriyeti'nin özgür bireyleriyiz. Hiç kimse unutmasın, bugün hükümet olanlar da unutmasınlar, eğer o makamlarda oturuyorlarsa, onları o makamlara getiren Mustafa Kemal'in cumhuriyetidir. Kimse unutmasın bu gerçeği.
"TÜM DARBELERE KARŞI ÇIKMAYI SÜRDÜRECEĞİZ"
Osmanlı heveslilerine seslenmek istiyorum. Osmanlı'da herkes padişahın kuluydu. Kimse düşüncesini açıklayamazdı. Cumhuriyet dedi ki, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan her yurttaş, özgür vatanın özgür yurttaşladır. Elbette Osmanlı'yı kötülemiyoruz, elbette tarihimizle gurur duyacağız. Ama M. Kemal ve arkadaşları Osmanlı'yı da aşarak bir cumhuriyet kurdu. Bunun farkına varmalıyız.
Egemenlik padişahın, sultanın değil, kayıtsız şartsız milletindir diyoruz. M. Kemal cumhuriyeti kurdu ama çok önemli bir başarıyı dünyanın gündemine getirdi ve Türkiye Cumhuriyeti bütün mazlum ülkelerin örnek aldığı bir cumhuriyet oldu. Bizim mücadelemizin temelinde yatan da bu anlayıştır.
Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar sağlam temeller üzerine inşa ettiler. Onlar hangi gerekçeyle Osmanlı'nın çöktüğünü biliyorlardı. Modern cumhuriyeti kurdular.
Cumhuriyetin kurucu değerleriyle oynamayın, dedim. Türkiye Cumhuriyeti kurucu ayarlarına dönmek zorundadır dedim. Çünkü o ayarlar insanlarımıza saygınlık kazandıran değerlerdir. Bu darbe demokratik, laik, sosyal hukuk devletine karşı yapılmış bir darbedir. O nedenle biz, kimden, nereden gelirse gelsin, tüm darbelere ve tüm dikta anlayışlarına karşı çıkıyoruz, karşı çıkmayı da sürdüreceğiz.
"CAMİİYE, KIŞLAYA, ADLİYEYE SİYASET GİRMEYECEK"
Laiklik, din ve vicdan özgürlüğü demektir. İnanca saygı demektir. İnsana saygı demektir. Kışlaya siyasetin girmesini asla kabul etmiyoruz. O nedenle diyoruz ki, camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girmeyecek. Siyasetin girmeyeceği yer buralar olacak, buralar adalet dağıtacak.
Laik bilimsel eğitimin önemi ortaya çıktı. İşi ehline teslim edeceksek aklın kullanılması lazım. Körü körüne sadakat, darbeye zemin hazırlayan düşüncedir. Profesörü, hakimi, generali var ama bir kişiye itaat ediyorlar, bir kişiden talimat alıyorlar, onlar akıllarını kiraya vermiş kişilerdir. Tanrı'nın bize verdiği en güzel şey akıldır, aklımızı kullanmalıyız.
"YÜCE YARADAN 'AKLINIZI KULLANMIYOR MUSUNUZ' DİYOR"
Bakara Suresi'nin 44. ayeti; "Aklınızı kullanmıyor musunuz?" diyor Yüce Yaradan. Elin oğlu Mars'a uzay aracı gönderiyor, biz darbeyi tartışıyoruz. Biz de aklımızı kullanmalıyız.
Devlette yükselmenin yolu bir cemaate üye olmaktan geçmemelidir. Bir partiye üye olmaktan, akraba olmaktan geçmemelidir. Bilgiden, birikimden, tecrübeden geçmelidir. O işi en iyi yapan insanların devlet yönetiminde görev alması lazım. Bu darbe girişimi bu gerçeği önümüze koymuşsa, başta iktidar partisi, herkesin bu gerçeği düşünmesi lazım.
"6 YIL SONRA TRT'YE KONUK OLDUM"
Bu darbe girişimi medya özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu öğretti. Ne yapıyorlardı? Medyaya baskı yapıyorlardı. Ama bugün medya özgürlüğünün ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Size bir sır vereyim, ben de 6 yıl sonra benim vergilerimle çalışan TRT'ye konuk oldum. 6 yıl sonra.
Deniyor ki, bu FETÖ var ya, bunlar devlete sızmış deniyor. Hayır, devlete sızmadılar, adım adım planlı bir şekilde devlete yerleştirildiler. Bu gerçeği bilmemiz lazım. O nedenle söylüyorum, siyaset kurumunun özeleştiriye ihtiyacı var.
Şu sorunun cevabını aramak zorundayız: Nasıl oluyor da devletin üniversitesine, yargısına, danıştaya, polise, askere kim nasıl yerleştirdi? Hükümet edenlerin bu soruyu önce kendi vicdanlarına sormaları gerekir. Bu sorunun yanıtını bekliyoruz. TBMM'de kurulan araştırma komisyonunun adam gibi çalışmasını bekliyoruz.
Sadece devlete yerleşmediler, devletin kurumlarını sindirmek için yargıyı sopa olarak kullandılar. Sadece İzmir'den örnek vereceğim; Alaçatı, Güzelbahçe ve İzmir Büyükşehir Belediyemiz... Makamlar basıldı, belgeler toplandı. O yargılama kararlarını verenler şimdi hapisteler.
Belediye başkanımız 400 küsur yılla yargılanırken birileri alkış tutuyordu, bugün gerçekler ortaya çıkmış durumda. Soruyorlar, FETÖ bunu yaptı, neden olağanüstü tepki vermiyorsunuz? Belediye başkanlarımızın verdiği cevap var; devlet kin, öfke, intikam duygusu ile değil, hukukun üstünlüğü ilkesi içinde yönetilir.
"HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE İNANMAMIZ LAZIM"
Darbeciler elbette yargılanmalı. Kim parlamenter demokratik sistemimize, TBMM'ye kast etmeye yelteniyorsa elbette yargılanmalıdır. Emir komuta zinciri içinde meydana çıkan erleri linç edenlerin de aynı anlayışla yargılanması gerekiyor.
Demokrasi, kadın erkek eşitliği, hukukun üstünlüğü, medya özgürlüğü, insana saygı, aç ve açıkta kimsenin olmaması, her insanın düşüncesini özgürce dile getirdiği bir rejim demektir. O nedenle üzerine titriyoruz. Demokrasi halkın sahip çıktığı bir rejimin adıdır.
Bir hatırlatmayı vicdan borcu kabul ediyorum; parlamentodan OHAL yetkisi alındı ama hiç kimse anayasayı çiğneyip OHAL'i kişisel emelleri için kullanmamalıdır. Hukukun üstünlüğüne inanmamız lazım. Kimse ordumuzla bu kadar uğraşmamalıdır. Ordunun saygınlığı korunmalıdır. Bu coğrafya tekin bir coğrafya değildir. Ne kadar güçlü olursak sözümüz o kadar geçer. OHAL'de KHK'larla devleti inşa etme yanlışına kimse düşmemelidir.
Taksim Manifestosu'nu burada da okumak İzmirlilere yakışır. Madde madde okuyacağım ve oylamanıza sunacağım.
1- 15 Temmuz darbe girişmi parlamenter demokrasimize karşı yapılmıştır. TBMM bombalanmış ama bombalar altında parlamento darbeyi püskürtmüştür. Bu girişimin sorumlularını kınıyor ve lanetliyoruz.
2- Bütün siyasal partiler darbe girişimine karşı çıkmış, demokrasi konusunda Türkiye'de tartışmasız bir ortak payda oluşmuştur.
3- Her türlü darbeye karşı çıkmak tüm demokratların demokrasiden yana olanların bu ülkeye namus borcudur. Hep birlikte ve her zaman ne darbe, ne dikta, yaşasın tam demokrasi demeliyiz.
4- Demokratik parlamenter sistemimize karşı yapılan bu darbe girişimi, halkın direnme hakkını kullanmasıyla ayrı bir anlam kazanmıştır. Direnme hakkı demokrasiyi korumanın meşru yolu olarak ortaya çıkmıştır.
5- Demokrasimizin teminatı olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkesinin ne kadar yaşamsal olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır.
6- Bu darbe girişimi anayasada, yasama, yürütme ve yargı olarak yer alan güçler ayrılığı ilkesinin, demokrasideki denetleme işlevinin güvencesi olduğunu ortaya koymuştur.
7- Balyoz, ergenekon gibi davalarda mağdur edilen insanların itibarlarının iadesi bütün siyasal partilerin gündeminde olmak zorundadır.
8- Girişim, devlet yönetiminin liyakata dayanması gerektiğini ortaya koymuştur. Devletin yapılanmasında, bilgi, birikim ve deneyim gibi ilkeler esas alınmalıdır. Devleti ele geçirme anlayışını tarihe gömmeliyiz.
9- İnancı, kimliği, yaşam tarzı ne olursa olsun, bu ülkenin güzel insanları, bu ülkenin meydanlarında özgürce gezebilmelidir. 15 Temmuz darbe girişimi, 3. sınıf demokrasinin ortaya çıkardığı bir tablodur. Bu ülkenin insanları özgürlükçü demokrasiye layıktır. Türkiye darbe hukukundan arınmalıdır.
10- Devlet kinle, öfkeyle, ön yargıya yönetilmez. Girişimde bulunanlar, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalınarak yargılanmalıdır. İşkence, kötü muamele, tehdit, devleti darbecilerle aynı duruma düşürür. Buna izin verilmemelidir.
Artık bu manifesto oylamasına katılan her vatandaşım, Türkiye Cumhuriyeti tarihine bir not düştüğünü kabul etsin. Ne darbe, ne dikta, tam demokrasi. Özgürlükçü demokrasiyi savunuyoruz. Bu ülke bizim ülkemiz, bu ülkede gülerek gezmeliyiz. Görüşlerimiz farklı olabilir, inançlarımız farklı olabilir ama bu güzel ülke hepimize yeter.
Bu ülkenin siyasetçileri bu darbe girişiminden gerekli dersi çıkarmak zorundadırlar. Dersi çıkardıklarında, tarih bir daha tekerrür etmeyecektir. Basiretli politikacı, tarihi tekerrür etmez, ülkesini aydınlığa çıkarır.