Karabasan nedir, neden gelir? İslamiyet'te karabasan açıklaması nedir, neden gelir? Karabasandan nasıl korunuruz?

Halk dilinde karabasan ya da karabasan basması olarak bilinen bu durumu yaşayan birçok kişi tarafından merak ediliyor. Tıbbi olarak bakıldığında bir uyku bozukluğu çeşidi olan bu durumun nasıl olduğu araştırılıyor. Aynı zamanda İslami açıdan da merak edilen karabasanın açıklaması merak ediliyor. Bu durumdan muzdarip pek çok kişi ise karabasanın nereden geldiğini ve nasıl korunulacağını sorguluyor.

02.04.2022-15:16 - (Son Güncelleme: 02.04.2022-15:16) Karabasan nedir, neden gelir? İslamiyet'te karabasan açıklaması nedir, neden gelir? Karabasandan nasıl korunuruz?

Halk arasında karabasan olarak bilinen uyku felci, uyanma ya da nadir olarak uykuya dalma sırasında gelişen, bedenin geçici bir süreliğine hareket edememesi durumudur.

Karabasan nedir?

Tıpta hipnopompik felç olarak karabasan, kişinin uyku esnasında ya da uyandıktan hemen sonra, kısa bir süreliğine hareket edememe durumudur. Bu hastalığın ortaya çıkışında hem fiziksel hem de psikolojik faktörler etkili olabilmektedir.

Karabasan nedir

Karabasan (Uyku Felci) neden olur?

1- Yatış şekli 

Gerçekleştirilen araştırmalar sonucunda, sırt üstü yatan kişilerin uyku felcine uğrama riskinin diğer kişilere oranla 3 kat daha fazla olduğu belirlenmiştir.

2- Beslenme düzeni

Yatmadan önce yemek yemek, kalbin sıkışmasına neden olmaktadır. Bu durum ise uyku felci riskini arttırmaktadır. Aynı zamanda yatağa aç bir şekilde girmek de karabasan riskini arttıran temel nedenler arasında yer almaktadır.

3- Psikolojik etkenler 

Aşırı stres veya kaygı bozukluğundan ötürü kişilerde uyku felci sık aralıklarla tekrarlanabilir.

4- Ses ve ışık

Yüksek sesli bir ortamda ya da televizyon açıkken uyumak da uyku felcine neden olmaktadır. Ses ve ışık zihni sürekli olarak meşgul eden unsurlar arasında yer aldığından uyku esnasında dinlenemeyen bilinç, hayali görüntüler üretebilmektedir.

Karabasan nedir

İslamiyet'te karabasan açıklaması nedir, neden gelir?

Karabasan ya da kıllı yaratık denilen bu olayın aslı vardır ama tehlikeli bir yönü bulunmamaktadır. Bazı cinlerin manyetik yönü ağır basmasından ötürü bazı insanlara değişik şekillerde görünebilme durumudur. Cinler, bünyesi hassas ve manyetik özellik taşıyanlarla iletişim kurabilirler. Aynı yerde sadece bir kişinin fark ettiği bu durum diğer kişiler tarafından anlamayabilir.

Böyle bir durumda yapılabilecekler ise şöyledir:

1. Abdest alıp iki rekat namaz kılıp abdestli yatmak.

2. 33 defa sübhanellah, 33 defa elhamdülillah ve 34 defa Allahu ekber diyerek uyumak.

3. Yedi defa Ayet el-Kürsi'yi okuyup sağa, sola, arkaya, öne, alta ve üste üfleyip yedincisini üflemeden uyumak.

4. Fatiha, Nas, Felak, İhlas surelerini okumak.

5. Cevşen duasını okumak ve üzerinizde Cevşen duasını bulundurmak.

Ayet el-Kürsi, Felak, Nas, Fatiha gibi sureleri veya ayetleri okuduğu zaman Peygamberimizin (s.a.v.) sağına, soluna, önüne, arkasına, ellerine ve hasta olan herhangi bir kimseye üflediği hadis kitaplarımızda yazılıdır. Bunun nedeni ise insanın maddi hastalıklardan korunmak için maddi tedbirler aldığı gibi, manevi ve zararlı şeylerden korunmak için de böyle tedbirler alması içindir. 

1. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in Kur'ân-ı Kerim'i hastalığı sırasında şifa için okuduğu, mevsuk rivayetlerde gelmiştir. Esasen Kur'ân'ın mü'minler için maddi ve manevî şifa olduğu âyet-i kerimede belirtilmiştir:

"Kur'ân'dan, iman edenlere rahmet ve şifâ olan şeyler indiriyoruz, O, zâlimlerin ise sadece kaybını artırır." (İsra, 17-82). 

"Ey insanlar, Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifa, mü'minlere doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir." (Yunus, 10-57)

2. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kendi vücuduna icra ettiği "nefes"in mahiyeti hakkında bilgi vermek için, İbnu Hacer, rivayetin farklı vecihlerini kaydeder. Buna göre, önce ellerini cemeder, sonra ellerine üfler, sonra okur ve okuma sırasında eline üflerdi. İbnu Hacer, bu üflemenin tükrüksüz veya hafif tükrüklü olabileceğini belirtir. Bu maksatla Felak, Nâs ve İhlas sûreleri okunmuştur.

3. Bazı rivayetler, Kur'ân'dan okuyup nefes ederek tedaviyi Hz. Peygamber (s.a.v.)'in ailesi efradına da uyguladığını tasrih eder. Sahabe vetâbiin de aynı tedavi usulüne başvurmuştur. Ulema bunun cevazında ittifak etmiştir.

4. Nefes'i "tükrüksüz hafif üfürük" diye tarifeden Nevevî, rukyede bunun müstehab olduğunu, ulemanın cevazında icma ettiğini belirtir. Hz.Aişe (r.a.)'ye Hz. Peygamber (aleyhissalâtuvesselam)'in rukyede yer verdiği nefesten sorulmuştu, şu cevabı verdi: "Onun nefesi, kuru üzüm yiyenin üfürüğü gibi idi, kesinlikle tükürük yoktu.'Kasıtsız olarak nefesle birlikte çıkacak olan rutubetin tükürük sayılmayacağı belirtilmiştir.

YORUM YAZ..
Modal