Özellikle ailesinde kalp hastalığı olanların kalp yetmezliği açısından riski taşıdığını söyleyen Avrasya Hastanesi Kardiovasküler Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ali Rıza Cenal, kalpteki daralmış arterler veya tansiyon gibi etkenlerin kalbin yorulmasına neden olduğunu söylüyor.
Bazı durumlarda enfeksiyon nedeniyle de kalp yetmezliği geliştiğini ifade eden Uzman, kalp yetmezliğinin düşük tansiyon, halsizlik, ödem, kilo alma, nefes darlığı gibi şikayetlerle ortaya çıktığını belirtiyor.
Hastalığa sebep olan her etkeni ortadan kaldırmanın mümkün olmayabileceğini ancak belirtilerin tedavi ile iyileştirilerek yaşam standardının yükseltilebileceğini aktaran Dr. Cenal, kalp yetmezliğinin nedenleri hakkında şunları söylüyor:
“Genellikle kalp kasının zarar görmesiyle ortaya çıkan kalp yetmezliği yaşlanmayla birlikte yüksek risk taşımaya başlar. Hastalığın ortaya çıkmasında rol oynayan başlıca etkenler şu şekildedir:
Hipertansiyon: Kan basıncının kontrolsüz bir şekilde yükselmesiyle kalbin yapısı bozulur ve buna bağlı olarak kalp yetmezliği ortaya çıkar.
Kalp kapak hastalıkları: Kalp kapakçıklarının olması gerektiği gibi açılıp kapanamaması sonucunda meydana gelir.
Kalp krizi: Kalp damar tıkanması sonucunda kalp krizi gelişir, kalp kasına yeterince oksijen sağlanamaz ve kalp kasında hücreler ölür.
Yaşlanma: Kalp yetmezliği genel olarak 35 yaş üzerinde görülür. Yaşlanmaya bağlı olarak kalbin kasılma ve kan pompalama yeteneği azalır ve kalp yetmezliğini ortaya çıkarır.
KALP YETMEZLİĞİNDE KİMLER RİSK ALTINDA?
Ailesinde kalp hastası olanlar, yüksek tansiyon hastaları, obezite, damar tıkanıklığı, şeker hastalığı olanlar ve sıklıkla alkol ve sigara tüketen kişiler yüksek risk altında. Erkeklerde kadınlara oranla 4 kat fazla görülüyor, kadınlarda ise menopoz sonrası daha sık karşılaşılıyor.
NEFES DARLIĞINI GÖRMEZDEN GELMEYIN!
Kalp yetmezliğinin hem kronik hem de aniden gelişen (akut) bir hastalık olduğunu, özellikle nefes darlığı ve tıkanmayla kendini hissettirdiğini dile getiren Dr. Cenal, “Bunun yanında;
- Çabuk yorulma,
- Göğüs ağrısı ve çarpıntı,
- Yüksek yastıkta uyuma ihtiyacı,
- Kesik kesik nefes alma,
- Bacaklar ve ayaklarda şişlik,
- Kilo alımı,
- Halsizlik ve yorgunluk,
- Öksürük ve nefes alırken zorlanma,
- Hızlı kalp atışı da yaygın belirtileri arasındadır” diyor.
Kalp yetmezliğinin teşhisinde öncelikle hastanın şikayetleri ve hikayesi dinleniyor. Sonrasında fiziki muayene yapılıyor. Kan tahlili, elektrokardiyogram (EKG), göğüs röntgeni, stres testi, ekokardiyogram gibi testlerle hastalık teşhis edilip uygun tedaviye başlanıyor.
KALP YETMEZLİĞİ TEDAVİSİNDE HANGİ YÖNTEMLER KULLANILIYOR?
Kalp yetmezliğinin tedavisinde iki önemli amaç bulunduğunu, birincisinin; nedeni ortadan kaldırarak hastadaki belirtileri azaltmak ve hastanın rahatlamasını sağlamak, ikincisinin ise hastanın ölüm riskini ortadan kaldırarak yaşam süresini uzatmak olduğunu aktaran Doç. Ali Rıza Cenal, “Hastalığın nedenine ve seviyesine göre damar genişletici ve kan sulandırıcı ilaçlara başvurulabilir. İlaçlar hastalığın aşamasına göre değişiklik gösterebilir” diye konuşuyor.
Dr. Cenal’ın verdiği bilgiye göre, ilaç tedavisinin yeterli olmadığı durumlarda uygulanacak yöntemler ise şu şekilde:
Kalp pili: Kalp pompalama gücünün ileri derecede azalması durumlarda kalbin düzenli çalışması amacıyla kalp pili yerleştirilmesi ameliyatı yapılabiliyor.
Bypass: Koroner arterde meydana gelen daralma nedeniyle kalp krizi riski ortaya çıkar. Böyle durumlarda tıkanıklık, daralma ve kalp krizi riskini önlemek amacıyla koroner stent bypass operasyonuna başvuruluyor.
Kalp nakli: Mevcut tedavi yöntemleriyle iyileşme sağlanamaması ve hastalığın çok ilerlemesi durumunda kalp nakli gerekiyor. Kalp nakli sonrası hastaların şikayetleri minimuma iniyor.
KALP YETMEZLİĞİ HASTALARI NASIL BESLENMELİ?
Kalp yetmezliği olan hastanın beslenme şekline dikkat etmesinin, yaşam kalitesinin yükseltilmesi açısından önemli olduğunu söyleyen Doç. Cenal, “Hastalar öncelikle mutlaka tuz kullanımını sınırlandırmalı, meyve sebze tüketimine ağırlık vermeli, tahıl ve balık gibi besin değeri yüksek yiyecekleri öğünlerine dahil etmelidir. Kayısı, muz, portakal gibi potasyum değeri yüksek meyvelerle vücudun ihtiyacı olan potasyum miktarı, yağlı tohum ve sebzelerle ise magnezyum ihtiyacı karşılanmalıdır. Hastalar günde 1,5-2 litre arası sıvı tüketmeli, alkolden ve sigaradan uzak durmalıdır” tavsiyesinde bulunuyor.
Son Dakika Sağlık Haberleri için aşağı kaydırın