Kadına yönelik kötü olaylar içeren haberler bulmak mümkün. Kötü baskıların öyle bir çeşidi var ki adeta orta çağ'dan kalma bir eziyet. Ataerkil ve toplumsal cinsiyet kadınları ve bu normlara uymayan bireyleri birçok şekilde baskılıyor. Kadınlar ve kız çocukları için uluslararası kabul görmüş çok ciddi bir insan hakları ihlalidir.
her yıl etnik azınlık gruplardan binlerce genç kız kadın sünnetine maruz kalıyor. Birçok avrupa ülkesi gibi İngiltere'de de bu uygulama yaklaşık 30 yıl önce yasaklandı. Ancak bugüne kadar kadın sünneti yasası uyarınca tek bir yargılama bile yapılmadı. İngiltere'de kadın sünnetinin hala birçok toplumda devam ettiği biliniyor.
Detaylar galerimizde...
Kadın sünneti tıbbi gerekçeler ve zorunluluklar olmaksızın, kadınlarının önemli organının bir kısmının ya da tümünün alınmasıdır.
Birleşmiş milletler, dünya sağlık örgütü ve çeşitli devletler tarafından kadın organı sakatlama olarak adlandırılmaktadır.
Unıcef’in en son yayınladığı (2013) kadın sünneti raporuna göre, dünyada 125 milyondan fazla kız çocuğu ve kadın sünnet edilmiş durumda.
30 milyon kız çocuğu ise önümüzdeki on yılda sünnet edilme tehlikesiyle karşı karşıydı.
Afrika ve Ortadoğu’da 29 ülkede yapılan araştırmaya göre, Sünnet edilen kadın sayısının en yüksek olduğu ülkeler sırasıyla;
Mısır, Etiyopya, Nijerya, Sudan ve Kenya ile Burkina Faso ve Somali’deki kadın ve kız çocuklarının ise yüzde 98’i sünnet edilmiş.
ABD'de kadın sünneti 1996 yılında yasaklandı. Buna rağmen kadın sünneti konusunda herhangi bir adli tatbikat yapılmadığı gibi, şu ana kadar bu suçu işleyen sadece bir kişiye dava açıldı.
Toplumda kabul görme uygulamanın yapılmasında öne sürülen en yaygın gerekçe. Hijyen, daha iyi bir evlilik ihtimali, bekareti korumak, dini gereklilik ise diğer nedenler arasında. Uygulama çoğunlukla Müslümanlarda görülmekle birlikte diğer dinlerde de yapılıyor. Kadın sünnetinin fiziksel etkileri kadar psikolojik etkileri de var elbette. Böyle bir uygulamaya maruz bırakılan kadınlar, cezalandırıldıklarını ve ailelerinin ihanetine uğradıklarını düşünebiliyorlar. Nitekim zaten, kadını kontrol altına almak ve etkisiz hale getirmek için yapılan bu uygulama, tam olarak bir cezalandırma yöntemi. Hayatlarına çok büyük bir travma olarak kazınan bu olay sonrası kadınlarda, uykusuzluk, kendine güvensizlik, iştahsızlık veya aşırı yeme davranışı ile birlikte, sınırda kişilik bozukluğu ve ömür boyu süren panik ataklar görülebiliyor.