Kadın kuaförün camına öyle bir şey yazdı ki sosyal medyada bir anda fenomen oldu.
İzmir'de kuaför salonu bulunan seval alyürek, iş yerinin camına astığı "çocuk geline hayır! 18 yaşından küçüklere gelin tacı değil, papatya takıyorum" yazısıyla gösterdi. alyürek, bu yazının önünde çektirdiği fotoğrafı sosyal medyadaki hesabında paylaştı.
Kuaför seval alyürek, çocuk gelinlere yönelik ilk deneyimini 12 yıl önce yaşadı. kuaför salonuna gelin başı yapılması için manisa'dan getirilen yaşı küçük bir kızın titrediğini gören alyürek, çocuk gelinleri kabul etmediğini belirterek, hizmet vermedi. alyürek, o günden sonra zaman zaman hatay semtindeki kuaför salonuna gelen küçük yaştaki gelinlere de gelinbaşı yapmayıp, geri çevirdi.
Bu duruma tepki göstermek, hem de kuaför salonuna bu tür tekliflerle gelinmemesi için arayışta olan alyürek, iş yerinin camına yazı asmayı düşündü. bu düşüncesini uygulamaya geçiren alyürek, büyük puntolarla hazırlattığı "çocuk geline hayır! 18 yaşından küçüklere gelin tacı değil papatya takıyorum" yazısını cama astı.
Yoldan gelip geçenlerin camdaki yazının fotoğrafını çektiğini, hatta selfie yaptıklarını gören kuaför seval alyürek, doğru yolda olduğunu anladığını söyledi. kendisi de bu yazının önünde fotoğraf çektirip sosyal medya hesabından paylaştı.
Alyürek'in çocuk gelinlere karşı duruşunu gösteren bu yazı, başka illerdeki meslek örgütlerince ve meslektaşlarınca da sosyal medyadan paylaşıldı, büyük destek buldu.
Beklediğinin üzerinde olumlu tepki aldığını söyleyen alyürek, şöyle dedi: "oyun çağındaki kız çocuklarının gelin olması kabul edilir gibi değil. bugüne kadar birçok kişiyi kapıdan çevirdim. ama başa çıkamayınca tepkimi kişisel olarak böyle göstermek istedim. bu yazıya salonun önünden geçenlerin ilgi göstermesi, fotoğraf çektirmeleri, doğru yolda olduğumu gösterdi
'sosyal medya hesabımdan bunu paylaşmam halinde daha fazla kuaförün ilgi ve dikkatini çeker mi' düşüncesinden yola çıkarak, facebook'a da taşıdım. umduğumdan daha fazlası oldu. çok sayıda kuaför, kendisinin de böyle bir prensip edindiğini belirtti. çok sayıda meslek örgütü de bu yazının fotoğrafını sitelerinde, sosyal medya hesaplarında kullanarak dikkat çekti. doğru bir hareket başlatmanın keyfini yaşıyorum."
Erken yaşta evlilik türkiye’nin hâlâ en başta gelen toplumsal sorunu. bu soruna karşı çok sayıda kadın derneği muhtar, imam ve kanaat önderleriyle bir araya gelerek çalışmalar yapsa da kendini hâlâ ‘evlilik oyunu’ içinde bulan çok sayıda kız çocuğu var.
Hayalleri parklarken mutfaklara sürüklenen bu ‘çocuk gelinler’ en zor anlarını, sabancı vakfı desteğiyle yıllardır saha çalışmaları yürüten muş kadın çatısı’na anlattı: "kimisi 6 altına satıldı, kimisi parkta oynayacak yaşta kucağına çocuk aldı. bazıları evlendirildiğinde o kadar küçüktü ki eşi yerine kayınvalidesinin yanında yattı."
‘annenin kaderi kıza dedikleri doğru mu acaba?’ bu soru annesi 13 yaşında kendisi 15 yaşında evlendirilen e.b.’ye ait. e.b. bu soruyu yaratan o anları şöyle paylaşıyor: “bizim elimizde değildi ki o anlar. sonuçta babam karar verdi. 16 yaşında anne oldum. çok küçüktüm anne olmak ne demek idrak edemiyordum. oğluma oğlum demeye utanıyordum.
Bu yüzden büyük oğlum hâlâ onun eksikliğini yaşar, bana da söyler bunu. şimdi 15 yaşında büyük oğlum aramızda hala problemler var diğer çocuklarıma oranla. bir de o zamanlar çocuk bakmayı sadece altını temizlemek, karnını doyurmak, uyutmak sanıyordum. oysa öyle değil bir çocuğun bir sürü ihtiyacı var, onun da psikolojisi var. sonradan öğrendim bunları.”
16 yaşında evlendirilen b.u. ise annesinin ‘kaderini’ yaşayıp yaşamadığını bilmiyor. bildiği tek şey annesinin akrabasıyla ağlaya ağlaya evlendirildiği. b.u., “annem kendi akrabasıydı diye beni zorla verdi. ben de lise 1 öğrencisiydim. benim istememe rağmen kendi dediğini yaptı ve hayallerimi yıktı.
Okul okuyup meslek sahibi olmak istiyordum. ama ben asla annemi affetmeyeceğim. eşim bana o kadar zorluklar yaşattı ki. ben annemin bana yaptığını kızıma yapmayacağım. kızımı okutup ona çok iyi bir gelecek hazırlayacağım” diyor.
12 yaşında evlendirilen e.r., çocuk gelin olmayı şöyle anlatıyor; “15 günlük gelindim. kayınpederim geldi, ineklerin önüne çağırdı. ben ineklerin önüne hiç gitmemiştim. ineklerin önüne geldiğimde çok korktum. korktuğumdan dolayı inekler kaçtı. kaçtığını gören kayınpederim bana kızdı ve beni dövdü. sonra bu şiddet hep devam etti. senin seçme gibi bir hakkın olamaz onlar seçip önüne koyuyorlar. ilk evlendiğimde ev epey kalabalıktı. çocuktan tut büyüğüne kadar hizmetçilik yaptım.
ben eşimle evlenmedim bütün ailesiyle evlendim. hamile kaldım ve çocuğum oluğunda çocuk nedir bilmiyordum. çocuğuma bakamadığım için hep hastaydı. 1,5 yaşına kadar doktorlarda süründük. çünkü çocuk bakmayı bilmiyordum. annem babam beni okutsaydı bir kitap yazmayı çok isterdim. sürekli rüyamda diploma aldığımı görüyorum.”