Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısından sonra önemli açıklamalar yaptı. Karadeniz'in kuzeyindeki savaşla beraber üretim ve tedarik zincirlerinin yeni tehditlerle sarsıldığını söyleyen Erdoğan, “Ülkemizde kendi kısır ve küçük hesapları içinde kaybolup dünyada olup bitenleri fark edemeyecek kadar hayattan kopuk bir kesim var. Milletin felaketini siyasi çıkara tahvil etme peşinde koşanları ihtiraslarıyla baş başa bırakıyoruz.” açıklamalarını kaydetti.
Türkiye'nin yaşadığı sarsıntılı dönemi geçerek bir an önce amaçlarına ulaşması için ülkenin olan potansiyelini harekete geçirmenin gayreti içinde olduklarını söyleyen Erdoğan şöyle dedi:
"Ukrayna-Rusya savaşı ile yeni boyutlar kazanarak devam eden küresel krizi fırsata dönüştürecek adımları da atıyoruz. Bugün Türkiye savaşın her iki tarafı ile yakın ilişkilerini sürdürebilen tarafları bir araya getirerek sorunların çözümü yolunda somut adımlar atılabilmesini temin eden bir ülkedir. Siyasi ve diplomatik alandaki kazanımlarımızın ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirme hedeflerimizin itici gücüne dönüştürmek için çalışıyoruz."
Türkiye ekonomisine adeta savaş açanlarla verilen mücadelenin devam ettiğini söyleyen Cumhurbaşkanı, "Önce ekonomimizi çökertmek için döviz kuru ve faiz üzerinden başlatılan saldırıların ardından, küresel krizin ülkemize etkileri halen sürüyor. Enerji ve gıda fiyatları başta olmak üzere Rusya-Ukrayna krizinin sonuçlarını da derinden hissediyoruz. Burada şu gerçeğin unutulmaması gerekiyor; Petrol, doğalgaz ve kimi madenler gibi ülkemizin küresel piyasalardan tedarik ettiği ürünlerin fiyatlarının döviz cinsinden katlanarak yükselmesini bizim tek başımıza önleyebilmemiz mümkün değildir. Aynı şekilde gıda sektörünün kullandığı hammaddelerin fiyatlarındaki artışlarda ithalatımıza da ihracatımıza da olan etkileri sebebiyle bizi yakından ilgilendiriyor. Mevsim şartlarının sebze ve meyve fiyatlarının yükselmesindeki etkisini de göz ardı edemeyiz. Esasen Türkiye'nin sorunu kendi vatandaşlarının ihtiyacı olan buğdayı, unu, yağı, eti, sütü sebzeyi, meyveyi üretmek değildir. Kendi insanımızı asla temel gıda maddelerinden mahrum bırakmayacak üretim kapasitesine ve gerçekleşmesine sahibiz" ifadelerini kullandı. Erdoğan, "Küresel sisteme entegre açık bir ekonomide sadece sizin kendi kendinize yeterli olmanızla iş bitmiyor. Siz elinizdeki ürünlerin bir kısmını dışarıya satarken tüketim veya ihracat amacıyla da dışarıdan ürün alıyorsunuz. Küresel düzeyde ürün arzındaki denge bozulduğunda fiyatlar her yerde fahiş bir şekilde yükseliyor. Bugün Amerika'da açıklanan son 40 yılın en yüksek enflasyon fiyatları, sorunun ulaştığı noktayı göstermektedir. Teknolojik ürünler ve enerji yanında insanlarımızın günlük hayatını yakından ilgilendiren yağdan şekere, undan ete, pek çok konuda böyle bir durum ortaya çıkmıştır. Bizim bu süreçte önceliğimiz en pahalı malın, olmayan mal olduğu gerçeğinden hareketle vatandaşlarımızın temel ihtiyaç maddelerine kesintisiz ve en uygun şartlarda erişimini sağlamaktır." dedi.
Fiyatlarda balon sönecek
Fiyatların yükselmesinde bireysel unsurların da büyük bir payı olduğunu belirten Erdoğan, "Tamahkarlık yaparak insanlarımızın temel ihtiyaç maddelerinin fiyatlarını yükselten aç gözlü bir kesim de vardır. Kimi zaman yalan haberlerle panik oluşturarak kimi zaman ellerindeki ürünleri stoklayarak hatta imha ederek kimi zaman aralarında anlaşıp fiyatları artırarak haksız kazanç peşinde koşanları takibe aldık. Kanunun denetim ve yaptırım yetkilerini kullanarak serbest piyasa sistemi içinde bu tamahkârlar ile mücadele ediyoruz. Sorun çoğu zaman hukuki değil ahlaki olduğu için maalesef arzu ettiğimiz neticeleri almakta güçlük çekiyoruz. Karşımızda zorlu bir tablo olduğu gerçeğini farkındayız. Meseleye üreticilerden tüketicilere çalışanlardan iş verenlere her kesimi gözeten kazanımlarını korumaya kayıplarını telafi etmeye yönelik bir anlayışla yaklaşıyoruz. Belirsizliğin yol açtığı tereddütler ortadan kalktıkça hem içeride hem dışarı ürün arzının yeniden dengeye oturacağını tedarik kanallarının işlemeye başlayacağını, fiyatlardaki balonun söneceğini ümit ediyoruz." ifadelerini kullandı.
2053 yılına kadar 1,94 trilyon dolar
2053 Ulaştırma ve Lojistik Ana Planını duyuran Erdoğan, “Limanlar, hem taşımacılık modlarının entegre edilmesi hem de uluslararası ulaşım koridorlarını birbirine bağlamak bakımından giderek daha da önem kazanmaktadır. Önümüzdeki yıl limanlarımızdan 255 milyon tona yakın yük taşıması yapılacağı öngörülürken, bu rakamın 2053 yılı için yaklaşık 421 milyon ton olması planlanmaktadır. Bu amaçla halen 217 olan liman tesisi sayımız, 2053 yılında 255'e çıkartılacaktır. Kanal İstanbul Projesi ise İstanbul Boğazı'nda yaşanan gemi trafiğini azaltılması ve ülkemizin jeopolitik konumundan kaynaklı gücünün artırılması bakımından kritik ehemmiyete sahiptir.” şeklinde konuştu.
“Türkiye hızla büyüyen ekonomisini ve turizmini destekleyen 56 havalimanına sahiptir, önümüzdeki yıllarda bu sayı 61'e yükselecek. Bayramın ertesinde inşallah Rize-Artvin Havalimanı'nın da açılışını yapıyoruz. Ülkemizin 2053'e kadar olan ihtiyacını karşılayacak seviyeye inşallah kavuşacağız. Halen yıllık 210 milyon olan havayolu yolcusu sayısı 2053 yılında 344 milyona çıkacaktır. Haberleşme alanında ileri teknoloji ile yolumuza devam ederken ülkemizin dört bir yanını fiber ağlarla öreceğiz.” diyen Erdoğan 2053 yılına kadar bu sektörün gelire katkısının 1 trilyon doları geçeceği belirtti ve ekledi: Hedefimiz 2053 yılında mobil geniş bant abone yoğunluğunu yüzde 100'e ulaştırmak, 5-G teknolojisinin de nüfusun yüzde 100'ünü kapsamasını sağlamaktır. Genişleyen uydu filomuz ve uluslararası işbirliklerimiz sayesinde bu alanda küresel ölçekte hizmet verebilen dünyanın lider ülkelerinden biri haline geleceğiz. Netice itibariyle 5'er yıllık planlamalarda 2053 yılına kadar demiryolu, karayolu, denizyolu ve haberleşme için 198 milyar dolar yeni yatırım yapacağız. Sektörün milli gelirimize katkısı 2053 yılına kadar bir trilyon doları geçerek yatırım bedelinin 5 katından fazlasını ülkemize kazandıracaktır.”