Goren, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'un Türkiye’ye yapmış olduğu ziyaret ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılan görüşmenin ikili ilişkiler bağlamında büyük değer taşıdığını ifade etti.
Söz konusu ziyaretin son 15 yıldır İsrail tarafından Türkiye'ye yapılan üst düzey şeklinde değerlendirilebilecek ilk ziyaret olduğunu anımsatan Goren, "Ziyaret başarılı bir şekilde tamamlandı. Ankara'daki sıcak karşılama ve ziyaret süresince mevcut olan pozitif atmosfer, son yıllarda ikili ilişkilerde hüküm süren gerginlik ve olumsuz söylev ile tamamen zıttı." dedi.
Goren, yapılan ziyaretin, aylardır üzerinde çalışılan iki ülke arasındaki karşılıklı güvenin yeniden temini ve yeni siyasi kanallarda temiz bir sayfa açılmasına inanmayanların ikna edilmesini hedef alan çalışmaların bir sonucu olduğunun altını çizdi.
Yapılan bu ziyaretin, olası iş birliği hususlarının konuşulması için de zemin hazırladığını belirten Goren, "Ziyaret, ilişkilerin büyükelçiler seviyesinde yeniden canlandırılmasına yönelik alınması muhtemel bir siyasi karar için bir basamak olmalı. İki cumhurbaşkanı arasındaki görüşmenin bakanlar arasındaki görüşmelerle devam ettirilecek olması önemli. Bu anlamda, hem Dışişleri Bakanı hem de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının İsrail'e yapacağı ziyaretler oldukça olumlu ve gerçekleştirilmeli. Enerji, İsrail ve Türkiye'nin daha önce iş birliği yaptığı ve gelecekte de yapabileceği bir konu." açıklamalarında bulundu.
Goren, öncelikle iklim krizi endişeleri başta gelmek üzere günümüzde enerji sektörünün bir dönüşüm hali içerisinde olduğunu ifade ederek, "Yenilenebilir enerjiler, doğal gazın aleyhine olacak şekilde önem kazanmaya başladı. Bu durum, İsrail-Türkiye enerji iş birliğine de yansımalı. Cumhurbaşkanı Herzog, yenilenebilir enerji ve iklim konularında bölgesel iş birliğine yönelik bir vizyon açıkladı ve bunda diğer Akdeniz ve Orta Doğu ülkeleriyle birlikte özellikle Türkiye'nin katılımını arzu ediyor. İsrail ve Türkiye'den bakanların enerji ve iklime odaklanan kapsamlı bir Akdeniz mekanizması oluşturulmasına çalışması faydalı olacaktır." değerlendirmelerinde bulundu.
İsrail gazının Türkiye aracılığıyla Avrupa'ya ihraç edilmesi fikrinin 2016'daki normalleşme sürecinin kilit maddelerinden biri olduğunu söyleyen Goren, o zaman beklentilerin yüksek olsa da yapılan ikili müzakerelerin herhangi somut bir sonuca varamadığını belirtti.
Goren, o zaman meydana gelen başta coğrafi ve ekonomik şartların, söz konusu projenin ertelenmesine yol açtığını kaydederek, "Bu ihtimal daha çok Türkiye tarafından günümüzde hala dile getirilse de aynı zorluklar hala mevcut. Ayrıca, İsrail'in Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum yönetimi ve Mısır ile stratejik iş birliğine karşı olan bir projede yer alması beklenmiyor. Eğer İsrail ile ilişkilerin onarılmasına paralel olarak Türkiye ve Mısır da ilişkilerini düzeltme konusunda başarılı olursa, kazan-kazan formülüne dayalı yeni yolların açılması söz konusu olabilir. Ancak Kıbrıs'ta ve İsrail ile Lübnan arasında anlaşmazlıkların devam etmesi, doğal gazın ihraç edilmesinde İsrail-Türkiye iş birliği için hala engeller çıkartabilir. Doğu Akdeniz enerji kaynakları, aslında AB'nin Rusya'dan enerji tedarikine bağımlılığında çözümün bir parçası olabilir. Ancak bu potansiyelin tüm ülkelerin yararına olacak şekilde değerlendirilebilmesi için bölgenin anlaşmazlık ve gerginliklere daha az odaklanarak daha çok iş birliğine uygun bir hale gelmesi gerekiyor. Doğu Akdeniz'deki ülkeler, AB'nin kapsamlı bölgesel bir konferans ile bir araya gelinmesi, pozitif bir ajanda benimsenmesi ve ortak çıkarların belirlenerek geliştirilmesi fikrini kabul etmeli ve yeni kapsamlı mekanizmaların oluşturulmasına çalışmalı." değerlendirmelerinde bulundu.
Mitvim Politika Analisti olan emekli Büyükelçi Michael Harari de hem iki ülke arasındaki hem de vatandaşlar arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine dair gösterilen çabaların çok önemli olduğunun altını çizdi.
Harari, özellikle son 10 yıla bakıldığında ikil ilişkilerde kayda değer bir görüşmenin yaşanmadığını ifade ederek "Geçmişte paylaştığımız ortak çıkarlar ya yok oldu ya da azaldı ve bunları yenilemeli, yeniden keşfetmeli ve geliştirmeliyiz. İsrail perspektifinden, Mısır açısı ve ihracat rotası çok önemli. İsrail'in Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi ile ilişkileri ve geliştirilen bölgesel yapı çok önemli. Ancak Türkiye ile ilişkileri geliştirmek bunlara hiçbir tezatlık oluşturmuyor. Açık bir şekilde, Türkiye bunun bir parçası olmalı ancak bu yapıyı nasıl kapsamlı bir yapı haline dönüştürebiliriz ve nasıl iş birliği geliştirebiliriz konusunun gelecek ziyaretlerde konuşulması gereken ana konulardan olması gerektiğini düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Harari, iki tarafın önümüzdeki yıllarda gerçekleştireceği ziyaretlerde Türk şirketlerinin sadece boru hattı değil diğer enerji sahalarına da katılımını konuşabileceğini ve kesinlikle bu konularda Türkiye’nin de pay alması gerektiğini söyleyerek, "Örneğin Türkiye, İsrail ve Lübnan arasında bir anlaşmaya varılabilmesine yönelik sürdürülen çabalarda yapıcı bir rol üstlenebilir ve üstlenmelidir. Bu çabalar, tüm bölgeye değer katabilir ve Doğu Akdeniz'in enerji potansiyelinin faydasına olacaktır." ifadeleriyle açıklamalarını noktaladı.