Zilzal Suresi, kıyamet zamanındaki dehşet verici hallerin bildirilmesi için indirilmiştir. Sure büyük bir sarsıntının evrene hakim olacağını söyler. Sureye ismini veren "zilzal" kelimesi de sarsıntı anlamına gelmektedir. Yerin içindeki ağırlıkları dışarı atacağını ifade eden surenin birçok fazileti bulunuyor. İşte Zilzal Suresi okunuşu ve meali…
OKUNUŞU
Bismillahirrahmânirrahîm.
1. İza zülziletil erdu zilzaleha
2. Ve ahracetilerdu eskaleha
3. Ve kalel insanü ma leha
4. Yevmeizin tühaddisü ahbaraha
5. Bienne rabbeke evha leha
6. Yevmeiziy yasdürun nasü eştatel li yürav a'malehüm
7. Fe mey ya'mel miskale zerratin hayray yerah
8. Ve mey ya'mel miskale zerratin şerray yerah
MEALİ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
1. Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
2. Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,
3. Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.
4. O gün yer, bütün haberlerini anlatır.
5. Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.
6. O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.
7. Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.
8. Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.
FAZİLETİ
Zilzal Suresi ile ilgili bir hadise göre, bir sahâbî Resûlullah'ın huzuruna gelip kendisine Kur'an okutmasını istemiş, Hz. Peygamber "elif lâm râ'", "hâ mîm" veya tesbih kavramıyla başlayan sûrelerden okumasını söylemiş, sahâbî bunların her biri için, "Yaşım ilerlemiş, kalbim sıkıntılı hale gelmiş, dilim de kalınlaşmış" şeklinde mazeret beyan ederek kendisine özlü bir sûre okutmasını talep etmiştir. Resûl-i Ekrem ona Zilzâl sûresini okutmuştur. Sahâbî okumasını bitirince, "Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki hayatımın sonuna kadar buna başka bir şey ilâve etmeyeceğim" demiş ve oradan ayrılmıştır. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle demiştir: "Bu adam kurtuluş yolunu bulmuş, kurtuluş yolunu bulmuştur" (Müsned, II, 169; a.e. [Arnaût], XI, 139-141; Ebû Dâvûd, "Şehru ramażân", 9; İbrâhim Ali, s. 302-303, 360-361).
Abdullah b. Abbas'tan rivayet edilen bir hadiste de Resûlullah, Zilzâl sûresinin Kur'an'ın yarısına, İhlâs'ın üçte birine, Kâfirûn sûresinin de dörtte birine denk geldiğini söylemiştir (Tirmizî, "Feżâʾilü'l-Ḳurʾân", 10; İbrâhim Ali, s. 360-363; Kâfirûn sûresiyle ilgili beyanın sıhhati hakkında bk. DİA, XXIV, 149). Şehâbeddin Mahmûd el-Âlûsî, Zilzâl sûresinin Kur'an'ın yarısına denk gelişini onun içerdiği hükümlerin dünyaya ve âhirete dair olmasına, sûrenin âhiret ahkâmını kısaca içermesi özelliğine bağlamıştır.
TEFSİRİ
Zilzâl sûresi yerin büyük bir sarsıntı ile sarsılacağı ve içindeki ağırlıkları (eskāl) dışarıya atacağı günü hatırlatılmakla başlar. Diğer âyetlerde sûra üfürülmekle vuku bulacağı ifade edilen bu olayın (ez-Zümer 39/68) ikinci üfleyişle meydana geleceğini söylemek mümkündür. 2. âyette yer alan "eskāl" kelimesi Taberî ve İbn Kesîr'e göre yerin karnındaki (kabirlerdeki) ölüleri anlatır. Buna yer küresinin kendi içinde sakladığı çeşitli maden ve hazineler de eklendiği takdirde bu yer sarsıntısını birinci ve ikinci üfleyiş olarak kabul etmek gerekir. Ardından, tasvir edilen durum karşısında inkârcılar veya bütün insanlar hayrete düşüp, "Arzın bu hali nedir?" diyeceklerdir. O gün Cenâb-ı Hakk'ın ilhamıyla yer küresi, üzerinde işlenen bütün amelleri haber verecektir. Dünyada peygamberlerin tebliğlerine doğrudan veya dolaylı biçimde muhatap olan insanlar tek başlarına ve dağınık şekilde hesap yerine geleceklerdir. Zerre kadar iyilik yapan da zerre kadar kötülük yapan da karşılığını bulacaktır.
Sûrenin tefsiri hakkında rivayet edilen hadislerden biri şöyledir: Abdullah b. Ömer'den nakledildiğine göre sûre nâzil olurken orada bulunan Ebû Bekir ağlamaya başlamış, Hz. Peygamber bunun sebebini sorunca sûrenin kendisini ağlattığını söylemiş, bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: "Siz hiç hata etmez, günah işlemez olsaydınız Allah Teâlâ sizden sonra hata edip günah işleyen bir ümmet yaratır ve -tövbe etmeleri üzerine- onları affederdi" (Vâhidî, s. 368; Heysemî, VII, 141). Resûl-i Ekrem, yerin içinde sakladığı haberlerden bahseden 4. âyete atıfta bulunarak yerin sakladığı haberlerin ne olduğunu sormuş, yanındakiler bunu Allah ve resulünün bildiğini söyleyince şöyle demiştir: "Yerin içinde barındırdığı haberler, Allah'ın her erkek ve kadın kulunun yer üzerinde işlediği amellere şahitlik edip şöyle demesidir: 'Benim sırtımda filân ve filân günde şu ve şu amelleri işledin; evet yerin haberleri bundan ibarettir" (Müsned, II, 347; Tirmizî, "Ṣıfatü'l-ḳıyâme", 7; "Tefsîrü'l-Ḳurʾân", 99).