Yeniçeri Ocağı ve İşportacı Mısır Ordusu

Yeniçeri Ocağı, Osmanlı’nın en vurucu gücü idi. Adı bile kendi döneminin ordularının titremesine yeterli sebepti. Her bir Yeniçeri askeri, bugünkü tabirle birer zırhlı muharebe aracı gibiydi. Yeniçeri Ocağı, Osmanlı orduları içerisinde sayısal olarak pek de fazla olmamasına rağmen bu öldürücü gücü ve sürekli payitahtta (başkent) bulunmayı siyası ranta çevirmeye kalkınca artık Osmanlı Devleti’nin sırtında bir kambur, bir yük olmaya başladı. Uzun süre hem savaşçı hem de siyasi güç olmayı sürdürdü. Eli silahlı siyasi olmanın savaşçı olmaktan daha çok rant sağladığını gören Yeniçeri, savaşmayı bırakıp siyasi entrikaların merkezi oldu.

Fitne ve siyasi entrikaların kaynağı haline gelen Yeniçeriyi Sultan II. Mahmut Han kaldırarak devleti bu habis urdan kurtarmayı başardı.

Bugünkü Mısır ordusuna bakınca, Yeniçeri Ocağı kapatılmasaydı acaba Türkiye’nin bugünkü hali ne olurdu diye soramıyor insan.

Mısır ordusu da üç buçuk İsrail askerine yenilince, savaşmayı bırakıp kendi halkına karşı ceberut bir güç almaya başladı. Ordunun namlusu düşmana değil, masum Mısır halkına yöneldi. Darbeler ve entrikalarla ülkeyi yönetiyorlar.

Bugünkü Mısır ordusu, Fırıncılıktan bostanda hıyar yetiştiriciliğine kadar ekonominin her alanında egemen ve tekel. Mısır ekonomisinin üçte ikisi direkt ordunun elinde. Geriye kalan üçte biri de yine orduya bağımlı halde olan bir ekonomik yapı.

Pazarcılık, fırıncılık, işportacılık, bakkallık, otobüs taşımacılığı, oto galericiliği, emlakçılık, mağazacılık gibi hayatın bütün alanlarında mısır ordusu en büyük ve rakipsiz ticari aktör.

Bu yüzden sadece halk tarafından değil, iş dünyası ve esnaf tarafından da Mısır ordusu hiçbir şekilde sevilmez.

Gerçi dünyanın neresinde olursa olsun işportacılık yapan hiçbir ordunun saygınlığı ve sevgisi olmaz halk nezdinde. Ordunun ülkede ticareti tekeli altında tutması Mısırlılar tarafından alışık olunan bir durum ama durumu zayıf esnaf ateş püskürüyor. Kimse bu orduya çocuğunu şehit vermek istemez

Ordu ülke içi iktisadın %80'ini kontrol ediyor. Kontrol ediyor derken doğrudan ve dolaylı olarak. Ordunun mal aldığı yerler genellikle Kıpti yani Mısır Hristiyan azınlığı şirketleri. Azınlık desem de 10-13 milyon insandan oluşur. Rütbeli askerlerin müşteri beklediği ülkedir Mısır

Mısır'da ordu güçlü olsa da yeni ve kalabalık bir deniz kuvvetleri var ve bölgeler arası lojistik problemler var. Örneğin Kızıldeniz donanması, Akdeniz'e, Akdeniz donanması da Kızıldeniz'e kolaylıkla geçemiyor. Kanalın geçişi uzun sürerken arada savunmasız kalabilme riski de var. Bu sebepten Mısır, agresif bir şekilde donanmasına yatırım yapıyor. Cem Gürdeniz'in de geçen gün altını çizdiği şekilde Mısır donanması hala ortada yok. Sisi deyimi yerinde ise ülkede orduyu işporta tezgahlarına döküp donanmaya yatırım yapsa da teknik ve birikim olarak zayıflar.

15-16 milyar doları döktükleri deniz kuvvetleri de Mısır'ın varını yoğunu yiyor. Tecrübeli personel de yetiştirmiş değiller. Mısır, deyimi yerinde ise gırtlağına kadar borç içerisinde yüzen, halkı içler acısı halde bir ülke. Bu halde bir ülke 2 şey için savaşır.

-Rejimin kendi rüştünü ispatlaması, halkı öz güvenle doyurarak ekonomik çöküntüyü zaferle süslemek. 2-Libya'ya girerek ekonomik açıdan kendisine yetecek bir ek kaynak sağlamak ve Libya'nın doğusundaki Sirenayka bölgesini uydu bir ülke haline getirmek. Bu arada ilave edelim ki Mısır, Arap dünyasının doğal lideri olan bir ülke. Yapılan filmlerde liderdir. Nüfusta liderdir, Ses sanatçılarında, mizahçılarda, İslam bilimleri üniversitesinde liderdir. Mısır'ın iplerini elinde tutan ülkeler ise Suudi Arabistan ve BAE. Bu ikisi, Mısır'ı sürekli fonlamakta.

Mısır'ın en stratejik handikabı, nüfusun dağılımıdır. Ülkenin 100 milyonluk nüfusunun 96,5 milyonu, Nil nehri kıyıları ve Nil deltasında yaşıyor haldedir. Yani toprakların %3'ünde kurulu bir ülkedir Mısır. Aslında karşımızda Sivas kadar bir yerde yoğun yaşayan 97 milyon insan var.

Bu, şu demektir. KKTC'den havalanacak olan uçaklar, Mısır'da birbirine çok yakın olan hedefleri bombalar. Sisi'ye karşı zaten birikmiş öfkeyi zirveye taşır. Ama bu tür durumlarda halkın kayıp vermemesi halkı karşımıza almamak için lazımdır ki bu kadar sıkışık nüfuslu ülkelerde zor

Ayrıca Mısır, sıkı sıkıya Suudi Arabistan ve BAE'ne bağlı bir ülke. Ülkenin malzeme alışverişi İngiltere, ABD ve Çin ve Fransa'dan gelir. Taze para ise Suudiler ve BAE'den. Türkiye ise sessiz sedasız daha Çevik Bir paşadan itibaren 30 yıldır bu sulara yerleşmekte. Burası Mühim…

Kara kuvvetleri ise güçlü bir ülkedir Mısır. Ama Nil Deltasından Libya sınırına dek uzanan upuzun kara yolunu korumak için güçlü ve deneyimli bir deniz kuvvetlerine ve daha güçlü hava kuvvetlerine ihtiyaçları var ve bize göre düz Mısır arazisi, ordusunu yerde açık hedef yapıyor.

Topraklarının büyük kısmı Mars yüzeyine benzeyen Mısır, doğal olduğu üzere fazla yol altyapısı olmayan bir ülke. Ülkedeki yolların 4/5 kadarı asfaltlı olsa da ülkedeki yol ağı, Türkiye'ye kıyasla zayıf. Marmara Bölgesindeki asfalt yollar, Mısır'ın toplam asfalt yol ağından fazla.

Birçok yerde düz arazide bir anda beliren kayalık platolar, yol yapımı maliyetlerini artırırken kum fırtınaları da yol güvenliğini azaltıyor. Yolu ya yükseğe yapmaları ya da duvarla çevrelemeleri gerekiyor. Bu sebepten en işlek yol, Marsa Matruh yolu. Yani Libya'ya giden yol.

Bu yol, kabaca 2. Dünya savaşında Alman ordularının Rommel komutasında İngilizleri El Alameyn'e dek püskürtüp ilerledikleri yoldur. Deyimi yerinde ise bu yolu ele geçiren güç, Mısır'ın kalbi olan Nil deltasına ilerler. Bunu engelleyecek bir Mısır donanması ve hava kuvvetleri yok!

Böylesine yeteneksiz ve teknolojik yoksunu olan bir ordu yabancı bir ülkenin değil askeri gücü ile, en fazla belediye zabıta gücü ile kıyaslanabilir.