Kızının kanser hastalığı sebebiyle öz kızı ile bakım sözleşmesi yapan baba, vefat etmeden önce kendisine bakan kızına bir daire verdi. Bunu gören diğer kardeş, dairenin mal kaçırmak için kız kardeşine verildiğini belirterek dava açtı. Yerel mahkeme, erkek kardeşi haklı bularak babanın mal kaçırmak amacıyla daireyi kızına verdiğine hükmetti. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi kararı bozarak yerel mahkemeye gönderdi ancak yerel mahkeme kararında direndi.
Çorum'da yaşayan ve maddi durumu iyi olan M.Y., kanser olduğunu öğrenmişti. Hastalığını öğrendikten sonra kendisine yardımcı olması için öz kızı L.Y. ile 'ölünceye kadar bakım sözleşmesi' imzaladı. Başka bir şehirde yaşayan L.Y., kanser hastası babası ve kalp hastası annesi ile yıllarca yakından ilgilendi. Sonrasında baba M.Y., sözleşme gereği kızı L.Y.'ye bir daire verdi. Fakat M.Y. öldükten sonra diğer mirasçı olan kardeşi H.Y. mahkemeye başvuru yaptı.
TAPU İPTALİ İÇİN DAVA AÇTI
H.Y., M.Y.'nin 14 Haziran 2011'de vefat ettiğini, geriye mirasçı olarak tarafların kaldığını, miras bırakanın mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla bir daireyi kızı L.Y.'ye ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile devrettiğini, evli ve çocuklu olan L.Y.'nin başka şehirde oturan babasına bakmasının mümkün olmadığını, ayrıca miras bırakanın eşinin hayatta ve sağlıklı olması nedeniyle ona bakabilecek güçte olduğunu, gerçek amacın bakım sağlamak değil bağış olduğunu ileri sürerek miras payı oranında tapu iptali ve tescil isteğinde bulunarak dava açtı.
L.Y. ise babasının kanserden dolayı vefat ettiğini, annesinin de kalp hastası olduğunu ve her ikisine birlikte baktığını, Çorum'da bizzat anne ve babasının evlerine giderek bu şekilde iki yıl baktığını, bazen de Ankara'da babası tedavi görmeye geldiğinde kendi evinde baktığını, böylece babaya yedi yıl boyunca bakıp ilgilendiğini, buna bağlı olarak babasının da kendi isteğiyle taşınmazı adına tescil ettirdiğini savunarak davanın reddini istedi.
TAPUNUN İPTALİNE KARAR VERDİ
Yerel mahkeme, L.Y.'nin evlat olarak hasta babasına bakmasını Türk örf ve adetlerine bağlayarak, miras bırakanın mal kaçırma amacının olduğunu sabit bularak tapunun iptaline karar verdi. Mahkemenin kararı sonrasında hüküm temyiz edildi. Temyiz istemi sonrasında dosya Yargıtay 1. Hukuk Dairesine geldi. Daire heyeti kararında, kanser baba ile L.Y.'nin ilgilendiğini, ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin karşılıklı sözlerden olduğunu, L.Y.'nin bakım borcunu yerine getirdiğini, baba M.Y.'nin mal kaçırma amacı olsa idi tüm malvarlığını devredebilecekken bunu yapmadığını, taşınmazın L.Y.'ye verilmesinin gerçek bakım karşılığı olduğunu belirterek, bu olaylarda mal kaçırmanın amaçlanmadığının anlaşıldığını kaydetti. Daire, yerel mahkemenin kararını bozdu.
AMACI MİRAS KAÇIRMAK DEĞİL
Bozma sonrasında yerel mahkeme verdiği ilk kararda direniş gösterdi. Direnme sonrasında karar Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna geldi. Kurul, kendisine baktığı için kızı L.Y.'ye daire veren M.Y.'nin amacının miras kaçırmak olmadığına hükmetti. Kurulun kararında, babanın 73 yaşında vefat ettiğine, geride sağ eşi ile kendisinden önce vefat eden oğlunun çocukları ile öz oğlu ve öz kızının mirasçı olarak kaldığı açıklandı.
SÖZ KONUSU DAİRENİN BAKIM KARŞILIĞI DEVREDİLDİĞİ AÇIK
Kararda, baba M.Y.'nin ölmeden önceki son yedi yılını kanser hastası olarak geçirdiği, L.Y.'nin kendisi ile ilgilendiği, hem hastanede hem de evde kalarak babasına baktığı, bu sırada kalp ameliyatı olan annesine de bakıp ilgilendiğinin anlaşıldığına değinilerek, baba M.Y. tarafından kızının sağladığı bakım ve ileride de kendisine bakıp gözetmesi amacıyla taşınmazın devredildiğinin açık olduğu açıklandı.
AMAÇ MAL KAÇIRMA OLSAYDI BÜTÜN MALINI DEVREDEBİLİRDİ
Maddi açıdan durumu iyi olan baba M.Y.'nin kızına verdiği daire dışında iki farklı şehirde konut niteliğinde 4 ayrı bağımsız bölüm ile 300 dönüm kadar arazi sahibi olduğunun anlaşıldığına yer verilen kararda, mal kaçırma amacı taşıması halinde baba M.Y.'nin başka taşınmazlarını da devredebilecekken bunu yapmadığının açık olduğu ifade edildi.