Osman Ateşli, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği enerji hamlelerine ilişkin bir yazı kaleme aldı.
Enerji arz güvenliğine dikkat çeken Osman Ateşli yazısında:
“Dünyada enerji ihtiyacının zirve yaptığı bir dönemden geçiyoruz. Daha da ötesi enerji ihtiyacının bu derece yoğunlaştığı bir dönem yakın tarihte yoktur. Enerji tedariki, dünyanın birinci gündem maddesi haline geldi. Batı’da ciddi enerji sıkıntısı yaşanıyor. Petrol, doğalgaz, kömür fiyatları almış başını gitmiş durumda… Bu olumsuzluklara rağmen Türkiye arz konusunda herhangi sıkıntı yaşamıyor olsa da enerji konusunda, dışarıya bağımlı bir ülkenin vatandaşları olarak enerji fiyatlarından ciddi etkileniyoruz.
Salgın sonrası güçlü talep artışı, küresel üretimde yaşanan aksaklıklar, navlun maliyetleri gibi sıkıntılarla küresel enerji emtia fiyatları eşi görülmemiş seviyelere ulaştı. Tüm ülkelerde enerji maliyetleri katlanmaya devam ediyor. Çekişmeler, çatışmalar ve krizler de cabası…
2020’de 42 dolar olan petrol varil fiyatı ortalaması, 2021’de 70 dolar ve 2022’de 89 dolar olarak gerçekleşti. Petrol fiyatı şu günlerde 100 dolar seviyesine yaklaşmış durumda… Petrol fiyatlarındaki dalgalanma tüm dünyada akaryakıtın pompa fiyatlarında büyük artışları da beraberinde getiriyor.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’i dinleme imkânı bulduk:
Tablonun olumlu tarafına bakarsak; Ülkemiz, günden güne artan enerji talebine rağmen, arz güvenliğini kaliteli, kesintisiz bir şekilde sürdürülebilen ülkelerden biri olarak dikkat çekilmeyi hak ediyor. Sürdürülebilir tedarik zinciriyle, rekabetçi ve şeffaf bir piyasa önemli bir kazanım. Batı’ya giden enerji hatlarının ülkemizden geçiyor olması da önemli bir avantaj diyebiliriz.
BU İYİMSER HAVAYI DAĞITMAK İSTERSEK;
Son yıllarda yürütülen yoğun çalışmalara rağmen ülkemiz enerji bağımlısı, ithalatçısı bir ülkedir. 2020 yılı rakamlarına göre enerji tüketiminde dışa bağımlılık oranı yüzde 70’i bulmuştur. 2021 yılında toplam enerji ithalatımız için 55 milyar dolar ödeme yapmış bir ülkeyiz. 2022 yılında da toplam enerji ithalatı için 75-80 milyar dolar bandında bir ödeme yapılacağı öngörülmektedir. Gayri safi milli hasıla içinde tartışmasız çok ciddi bir rakam.
BARDAĞIN DOLU TARAFINA BAKMAYI SÜRDÜRECEK OLURSAK;
Türkiye'nin 2002 yılında 31.846 megavat kurulu gücü vardı. Bugün ise elektrikteki kurulu gücü 100 bin megavata yakalamış durumda… 20 yılda elektrik kurulu gücümüz 3,1 katına çıkarmışız ki iyi bir başarı… 2021 yılı sonu itibarıyla mevcut kurulu gücün yüzde 65’i yerli, yüzde 54’ü yenilenebilir kaynaklarla sağlar hale gelmişiz. Mevcut kurulu güçte yüzde 21'i Elektrik Üretim AŞ tarafından, yüzde 79'u da özel sektör eliyle üretiliyor. Diğer taraftan, 2002 yılında 17 milyon varil olan petrol üretimimiz 2021 yılında yüzde 41 artışla yaklaşık 24 milyon varile çıktığını öğreniyoruz.
Türkiye, arz güvenliğini güvence altına almak için enerji kaynaklarını çeşitlendirme konusunda önemli adımlar atmaya devam ediyor. Bu sayede bir kaynak türünde sorun yaşanınca enerji üretiminde diğer kaynaklara yönlenebiliyor.
Bunun en somut örneği olarak 2021 yılında yaşanan kuraklığı verebiliriz. Kuraklıkla birlikte azalan yağışlar nedeniyle hidroelektrik kaynaklı elektrik üretiminde önemli bir düşüş yaşanmıştı. Buna rağmen oluşan açık doğal gaz santralleri ile kapatılarak elektrik arzının kesintisiz devem etmesi sağlanabildi. Bu durum 2021 yılında elektrik üretiminde 6 milyar metreküplük fazladan doğal gaz kullanımına sebebiyet verdi.
Bununla birlikte son yıllarda yenilenebilir enerji konusuna da önemli bir eğilim olduğunu görüyoruz.
Önümüzdeki tabloya Türkiye’nin kısa ve uzun vadede enerji planlaması olarak bakmakta fayda var.
Kısa vadede, iç talebi kesintisiz sürdürürken, temiz ve alternatif enerji kaynaklarına yönelerek üretimin yerlileşmesine sağlama hedefi çiziliyor.
Uzun vadede ise enerjide kendi kendine yetebilen bir ülke haline gelebilmenin senaryoları ortaya koyuluyor.
Doğalgaz arama ve çıkarma faaliyetlerine hız verilmesi, HES’lerin sayısını artırarak daha verimli hale getirilmesi, nükleer santraller, rüzgâr ve güneş enerji santralleri ile alternatif enerji kaynaklarına yönelmeyi bu plana dahil edebiliriz.
KARADENİZ GAZ DEPOSU
Karadeniz’deki Sakarya Sahasından 540 milyar metreküplük doğalgaz rezerviyle tarihimizin en büyük keşfinin müjdesi gelmişti. Keşfedilen bu rezervin 2023 yılının başında vatandaşın kullanımına sunulması hedefleniyor. Aktartılanlara göre çalışmalar planlanan takvime göre ilerliyor.
Gelişmeyi önemli kılan şu; 2026’da sahadaki gaz üretiminin plato değere ulaşılmasıyla birlikte konutlardaki doğal gaz tüketiminin tamamını kendi gazımız ile karşılayabilir hale geleceğiz.
Bir taraftan bu gelişmeler olurken öte yandan Karadeniz karış karış taranmaya devam ediyor. Karasu-1 kuyusunda yeni bir keşif beklentisi var. Yeni bir müjdenin eli kulağında… Doğu Akdeniz’de de benzer ümitler taşıyoruz.
NÜKLEERE DÖNÜŞ
Dünyada yeniden nükleer güç santrallerine yönelimi artıracak gelişmeler yaşanıyor. AB Komisyonunda görüşülen taslakta yeşil etiketleme kapsamına nükleer enerji de dahil edildi.
Halihazırda 32 ülkede 439 reaktör faaliyet gösteriyor. 19 farklı ülkede de 52 adet nükleer güç reaktörünün inşasına devam ediliyor. Ülkemizde de nükleer enerji alanında 4 reaktörün inşası sürüyor. Akkuyu NGS, ülkemizin ilk nükleer güç santrali olacak. Tesiste birbirinden bağımsız dört tane santral inşa ediliyor. Yaklaşık 20 bin kişi çalıştığı tesis, ülkemizde bir alanda yapılmış bugüne kadarki en büyük yatırım. Tamamlandığında tesiste yaklaşık 4000 bin kişinin istihdam edilmesi bekleniyor. 2023’te ilk reaktörü devreye alınırken, her yıl bir reaktör devreye alınarak tesis tamamlanacak. Reaktörlerin her biri 1200 megavat elektrik üretecek. Dört reaktör çalışmaya başladığı zaman ülkemizde üretilen elektriğin yüzde 10’u bu tesisten sağlanacak.
Hedeflenen ikinci ve üçüncü nükleer santrallerin hemen arkasından gelmesi… Sinop’ta Japonlarla birlikte ikinci nükleer santralin yapılması planlanıyordu. Teklif edilen fiyat yüksek çıkınca ihale iptal edilmişti. ÇED’den olumlu rapor çıkmış. Projenin kısa süre içinde yeniden gündeme gelmesi bekleniyor.
Üçüncü santral, yapılacağı alanla ilgili araştırma aşamasındaymış. Tabi her ikisi için de önce 2023 sınavını geçmemiz gerekecek.
GÜNEŞ ENERJİSİ SİSTEMLERİ İHRAÇ EDİYORUZ
Türkiye güneş enerjisi ekipmanları üretiminde yüzde 70'lik yerliliğe ulaşmış durumda… Avrupa’dan, Afrika’ya, Asya’dan Ortadoğu’ya bu sistemleri satmaya başladık. Yakın bir gelecekte rüzgâr jeneratörlerini de ülke olarak üretmeye başlayacağız.
KULLANDIĞINIZ ENERJİNİN NE KADARI DEVLET TARAFINDAN KARŞILANIYOR?
Avrupa’da 1000 metreküp doğal gazın yıllık ortalama fiyatı 2020 yılında 115 dolar iken, 2021’de 569 dolar, 2021’in son çeyreğinde ise 1.138 dolara ulaşmıştı. 2022’deki ortalama fiyat ise 980 dolar olarak gerçekleşti. Bu artışlardan Türkiye de ciddi manada etkilendi. Vatandaşın faturaları da doğal olarak katlandı.
Enerji fiyatlarındaki öngörülemez artışlar karşısında devlet, vatandaşları korumak adına ilk etapta vergi gelirlerinden vazgeçti. Akabinde ürün maliyetinde ilk kademe elektrikte yarısını doğal gazda ise yüzde 75’ini üstlendi.
Devlet tarafından sağlanan destekler sayesinde Türkiye’nin şu an Avrupa’da vatandaşlarına en ucuz elektrik sunan üçüncü, doğal gazda ise en ucuz fiyatı uygulayan ülke durumunda olduğu ifade ediliyor.
Ayrıca, elektrik ve doğal gaz tüketim maliyetlerinin asgari ücret içindeki payına bakıldığında Türkiye birçok Avrupa ülkesinden çok daha iyi durumda olduğu söylenebilir. Geçen yıl devletin elektrik ve doğal gazda 100 milyar liralık bir sübvansiyon yapıldığı kaydedildi. 2022’de bunun üzerinde bir rakamın sübvansiyon yapılacağı öngörülüyor. Bunun faturalarda özellikle vurgulanması noktasında bir çalışmanın yapıldığını da aktararak bitirelim. Yerli enerji meselesi çok önemli…” ifadelerine yer verdi.