Haber365ÖzelDosya-Ekonomi Servisi
Anımsanacağı üzere, Almanya Şansölyesi Merkel, Aralık’ta, Türkiye ile vize serbestisini görüşüp, Gümrük Birliği Anlaşmasını güncellemeye hazırlanıyor.
Türkiye’yi 57 yıldır kapıda bekleten AB, mülteciler sorunu, AB’ye göç gibi ertelenmiş sorunlar çözülmeden, ne oldu da, yeniden AB’nin, bir başka deyişle, Almanya Şansölyesi Merkel’in gündemine girdi.
Konuyla ilgili olarak, önceki gün Haber365’e bilgi veren, önde gelen AB uzmanlarından Can Baydarol, TANAP projesine dikkat çekmişti.
Baydarol, 1. Dünya Savaşı koşul ve pozisyonunun aynen tekrarlandığına işaret ederek, Türkiye-Almanya’nın yükselen ittifakına işaret etti.
Rus doğalgazına olan bağımlılığından kurtulup, enerjide özgürleşmek isteyen Almanya, bu noktada, Azerbaycan üzerinden Türkiye’nin Avrupa’ya getireceği gaz projesine güveniyor.
Bir taraftan, ayrışan ilişkilerine bağlı olarak, Fransa ile uzaklaşan Almanya, orta uzun vadede tam anlamı ile örtüşen ilişkileri nedeniyle, Türkiye ile ittifak oluşturuyor.
ALMANYA TÜRKİYE İLE İTTİFAK HALİNDE
Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği Başkan Yardımcısı Can Baydarol, Türkiye’ye Gümrük Birliği güncellemesi’ ve vize serbestisi ile Türkiye’ye özel ortaklık teklif edileceğini kaydetti.
TÜRKİYE’YE ÖZEL ORTAKLIK TEKLİF EDİLECEK!
Baydarol, Şansölye Merkel’in, orta, uzun vadede hedef birliği içinde gördüğü Türkiye ile ilişkilerini kalıcılaştırmak için, Aralık ayında yapılacak zirve sonrası, vize serbestisi ve Gümrük Birliği konularını görüşürken, Türkiye’ye, bir teklif daha sunulacağını, kaydetti.
Gümrük Birliği güncellemesi ile Türkiye’nin AB ile ekonomik entegrasyonunun derinleştirmeyi hedefleyen Almanya’nın, özel ortaklık statüsü’ teklif edeceğini vurguladı.
ÖZEL ORTAKLIK NE GETİRİR?
Türkiye’ye Yeni Üyelik, konusunda çalışmaların devam ettiğine işaret eden, Baydarol, kısıtlı dolaşım ile güncellenerek derinleştirilmiş Gümrük Birliği antlaşması ile donatılmış, özel imtiyazlı üyelik teklifi getirileceğini söyledi.
PANDEMİYLE AB HUKUKU, TÜRKİYE’YE UYDU!
Koronavirüs krizi, AB hukuk sistemini değiştirirken, Türkiye’ye 2021’de AB kapılarını açabilir!
Almanya’nın ABAD (AB Adalet Divanı) kararına şerh koyarak, Birliğin yargı sisteminde başlattığı dönüşüm, Türkiye’nin AB üyeliği önündeki hukuki engeli kaldırıyor.
Türkiye’nin, bir süredir dondurulan AB’ye tam üyelik görüşmeleri, dünyanın başına bela olan yeni tip koronavirüs pandemisinde yeniden canlanmaya başladı.
Fransa Başbaşkanı Macron’un, Avrupa’nın güvenliğiyle ilgili olarak, Avrupa Ordusu kurulması teklifine Almanya yeşil ışık yaktı. Burada Nato’dan bağımsız bir gücün tesis edilmesinde kilit rolün Türkiye’ye verilmesi bekleniyor.
Birbirlerinden ne ayrılan ne de birleşen sevgililer gibi, dondurulan Türkiye AB ilişkileri, son olarak pandemi döneminde Türkiye’nin 57 ülke kapsamında, AB ülkelerine ulaştırdığı, tıbbi desteğin de etkisiyle çözüldü.
Aslında Türkiye ile ilişkilerini her zaman özel statüde sürdüren Avrupa Birliği’nin kapalı kapılar ardında, Birlik’ten ayrılan İngiltere’nin yerine, Türkiye’ye ile özel statülü üyelik teklifi üzerinde çalıştığı belirtiliyor.
Hatta tarih de belirlenmiş.
Türkiye’ye AB'nin kapıları 2021’de açılabilir.
AB Adalet Divanı’nın, AB Merkez Bankası’ndaki parayı kullanmasındaki hukukiliği sorgulayan ve AB bütçesinin yaklaşık dörtte birini karşılayan Almanya, 60 yıllık AB tarihinde, Birliğin yargı sistemini de tanımamış oldu.
AB tarihinde ilk kez görülen bu durum, AB ülkelerinin kendi ulusal bağımsız hukuk sistemlerine izin verirken, Birlik de, yeni bir yapıya doğru eviriliyor.
Ve Türkiye’nin bugüne kadar AB üyeliğinin önündeki en büyük engel olan, hukuk faslının, ulusların bağımsız hukuk sistemine imkân tanıyan dönüşümünden sonra, üyelik yolunda önemli bir sorunun daha kalkması anlamına geliyor.
TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, Türkiye’nin, İngiltere yerine AB’ye özel statülü üyeliğinin tekrar gündemde olduğunu ve bu durumun, pek çok artısı olduğunu kaydediyor. Türkiye’nin ünlü AB Uzmanı Dr. Can Baydarol ise geçmişte olduğu gibi Türkiye’nin, bu teklifi reddetmemesi gerektiğini belirtiyor.
Akdeniz Üniversitesi Vizesiz Avrupa Araştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Harun Gümrükçü, Türkiye’ye geçmişte önerilen özel statülü üyelik teklifinin ardında, hukuki engeller olduğuna işaret ederek, dönüşümle birlikte, tam üyeliğin gündeme geldiğini belirterek, ‘Değişen koşullar, AB Hukukunu Türkiye’ye uydurdu. Artık gündemimiz, tam üyelik’ görüşünü savunuyor.
TAVAK (Türk- Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı) Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, AB’nin hedeflerine ulaşmasında önemli bir figür olarak gördükleri Türkiye’ye özel statülü üyelik konusunda bir çalışma olduğunu kaydediyor.
Birlik’ten ayrılan İngiltere’nin de özel statülü üye olduğuna işaret eden, Prof. Şen, Türkiye için de AB’nin teklifinin olumlu sonuçlar getireceği görüşünde.
‘ÖZEL STATÜNÜN BİR ÖRNEĞİ YOK’
Prof. Dr. Şen, AB’ye özel statülü üyeliğin resmi bir örneği olmadığını, fakat bu duruma en yakın örneğin, 31 Ocak 2020’de AB’de ayrılan İngiltere, olduğu tespitini yapıyor.
Şen, İngiltere ve AB arasında özel bir statü olduğunu önermesini şu savlarla destekliyor:
- AB üyesi olarak İngiltere, hiçbir zaman para birliğine girmedi;
- Schengen sınırlarına uyum sağlamadı;
- AB bütçesine ödediği paralar ve aldığı yardımlar ile AB’nin diğer ülkelerinden daha farklı bir konumdaydı.
Türkiye AB ARASINDA ÖZEL STATÜ
Prof. Şen, AB’nin beş ayağından hareketle, Türkiye’ye özel statü tanınmasının getirilerini de şöyle değerlendiriyor:
AB’YE POLİTİK KATILIM VE POLİTİK SÖZ HAKKI
Türkiye AB’ye tam üye olursa AB Konseyi’nde 29 oy hakkı olacak ve 4. büyük ülke konumuna girecek. Ayrıca AB Parlamentosu’na da 76 parlamenter gönderebilecek. Türkiye, AB politik katılıma sıcak bakmıyor.
AB BÜTÇESİ
AB bütçesine ülkeler KDV gelirlerinin yüzde 1,9’nu ödüyorlar ve aynı zamanda GSMH’nin de yüzde1,8’ni Avrupa Birliği’ne sunuyorlar. Buna karşılık 155 milyar Avro’luk AB bütçesinin tarımsal garanti fonu, sosyal yapılanma ve bölgesel kalkınma fonlarından para alma şanslarına sahipler. AB bu konuda Türkiye’ye İngiltere’ye uygulanan yakın bir statüyü uygulayabilir. Türkiye’nin bu fonlara koyacağı ve alacağı paralar konusunda sınırlamalar getirilebilir.
SERBEST DOLAŞIM HAKKI
Avrupa Birliği’nin üye ülkelerinin birçoğu tam üye olduktan sonra serbest dolaşım hakkını belirli bir süreden sonra kullanabildiler. Böyle bir durum Türkiye’ye de uygulanabilir ve böyle serbest dolaşım hakkını Türkiye’ye 20 yıl tanımaz veya aniden son pandemiden ölümler nedeniyle Türkiye’ye olan sınırlarını açabilir.
TÜRKİYE GÜMRÜK BİRLİĞİ’NE TAM ÜYE DEĞİL!
Türkiye Gümrük Birliği’ne, hiçbir zaman tam üye olamadı. Gümrük Birliği’nin kurallarını yerine getirdi, fakat karar mekanizmasında yer alamadı. İlk olarak Gümrük Birliği’nin iyileştirilmesi konusunda Türkiye’nin önü açılabilir. Avrupa’daki uzmanların büyük çoğunluğu, Gümrük Birliği’nin iyileştirilmesinin sadece Türkiye için değil, AB içinde olumlu olduğuna yönelik sinyaller veriyorlar.
AVRUPA GÜVENLİK VE İŞ BİRLİĞİ TEŞKİLATI’NDA TÜRKİYE’NİN ROLÜ
Balkanlarda savaş sürecinde eski Almanya Başbakanı Gerhart Schröder 60 bin kişilik vurucu bir ordu kurulmasını önermiş ve Türkiye bu güce 6 bin askerle katılmıştı, yalnız bu kuruluşta sadece AB üyelerinin söz hakkı vardı.
Şimdi Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’na yeni bir çehre verilebilir ve Türkiye, bu oluşumda ciddi bir şekilde yer alabilir.
Son zamanlarda Fransa ve Almanya’nın ABD’nin etkisiyle bir ordu kurması düşünülürken Türkiye’nin de bu orda da aktif bir rol alması beklenebilir.
AB, PARA İLİŞKİLERİNDE TÜRKİYE’YE ÖZEL STATÜ TANIYABİLİR
Baktığınız zaman Avrupa ve Türkiye arasındaki özel statü bütçeden para alma ve para verme konusunda Türkiye’ye özel bir statü tanınabilir.
Gümrük Birliği’nin iyileştirilmesi gerçekleşebilir.
Schengen Vizesi Türk vatandaşlarına kaldırılarak AB’ye yönelik bir adım atması sağlanılabilir.
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nda Türkiye daha aktif bir rol alabilir.
TAM ÜYELİK DIŞINDA BİR ÖZEL STATÜ GEREKSİZ
AB ile Türkiye arasında özel statü tartışmasının birçok açıdan çelişkili olduğunu savunan Argüden Yönetişim Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Bahadır Kaleağası, itirazını 7 maddede topluyor.
Dr. Kaleağası, pandemi krizinden geçerken, tarafların ilişkilerinin geleceğine yön verecek uygun koşulların olmadığını savunuyor.
AB hukukunda özel statü olmadığını vurgulayan, Dr. Kaleağası, tam üyelik veya ekonomik anlaşmaların olduğunu kaydediyor.
‘TÜRKİYE DE KOŞULLARI YERİNE GETİREREK BU GENİŞ AB İÇİNDE YERİNİ ALABİLİR’
AB’nin önümüzdeki dönemlerde farklı entegrasyon çemberleri ve eksenlerine dayalı bir evrime girdiğini tespitini yapan, Dr. Kaleağası,
Federal Euro çekirdek bölgesi dışında daha konfederal bir AB geniş çemberi olduğu saptamasını yaparak, ‘Türkiye de koşulları yerine getirerek bu geniş AB içinde yakın gelecekte yerini alabilir.’ saptamasını yapıyor.
Tam üyelik dışında özel statünün gereksiz, olduğunu belirten, Dr. Kaleağası, hâlihazırda fiilen özel bir statü olan Gümrük Birliği'nin güncellenmesi konusunun, Türkiye için daha öncelikli olduğunu vurguluyor.
Türkiye’den TÜSİAD ve TİSK’in üyesi oldukları, Avrupa İş Dünyası’nın güçlü temsil kuruluşu BusinessEurope da AB’nin ekonomik toparlanma stratejisi için önerilerinde Türkiye ile Gümrük Birliği'nin yenilenmesini talep ettiğine işaret ediyor.
Dr. Kaleağası, bu yenilenme kapsamında Gümrük Birliği'nin hizmetler, tarım, kamu ihaleleri ve anlaşmazlıkların çözümü gibi alanlara genişlemesi gerektiğinin altını çiziyor.
Dr. Kaleağası, ayrıca dijital tek pazar, AB Yeşil Anlaşması ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları politikaları odaklı bir yenilenme ve gümrük birliği 5.0’ın olması gerektiğini ifade ediyor.
AVRUPA’NIN AVRASYA MERKEZİ ÖNEM KAZANIYOR
Dr. Kaleağası, pandemi ile hızlanan bir küresel tedarik zincirlerinde değişim dönemini; daha yerel ve daha çeşitli olarak tanımlayarak, bazı ülkelerin büyük yatırım çekeceğini belirtiyor.
Dr. Kaleağası, Türkiye’nin hedefinin, bu ülkeler arasında yer almak, olarak okuyarak, ‘AB’ye üyelik sürecinin sağladığı demokrasi, hukuk devleti, ekonomik alan entegrasyonu ve sosyal ilerleme güvencesi eşzamanlı olarak dünyanın her bölgesine açık bir ‘Avrupa’nın Avrasya Merkezi’ olmak önem kazanıyor.’ diyor.
‘GÜNDEM: TÜRKİYE’NİN TAM ÜYELİĞİ!’
Akdeniz Üniversitesi Vizesiz Avrupa Araştırma Grubu Başkanı Prof. Dr. Harun Gümrükçü, AB’nin dinamosu Almanya’nın, ABAD’a itirazının zamanlamasının, yoksul AB ülkelerine yardım dönemine rastlamasına işaret ediyor.
Gümrükçü, Federal Anayasa Mahkemesi’nin, pandemi krizinde Güney AB ülkelerine yardım sürecinde, vermiş olduğu 5 Mayıs 2020 kararıyla pandoranın kapağının, manidar bir zamanlamayla, açıldığı, görüşünde.
AB’nin 60 yıllık tarihinde bir fikir birliği bulunduğunu ve Birlik Hukuku’yla çelişen yasaların uygulamadan kaldırıldığını anlatan, Prof. Gümrükçü, ‘Federal Anayasa Mahkemesi Avrupa Hukuk tarihinde ilk kez, Avrupa Hukuku’nu yorumlama yetkisini elinde bulunduran ABAD’a cesaretle karşı çıktı.’ diyor.
ABAD KARARININ TANINMAMASININ SONUÇLARI!
Avrupa Merkez Bankası’na para politikası alanında devredilen Avrupa Adalet Divanı kararının tanınmamasının, diğer ülkeler nezdinde de sonuçlarını, Prof. Gümrükçü, şöyle açıklıyor:
‘Avrupa Birliği organları ulusal mahkemelerin verdikleri kararları hakkında yorum yapmazlar.
Ulusal mahkemelerin bir AB organının işlemlerinin hukuku ihlal ettiğine yönelik kararları, AB'nin yargı sistemini tehlikeye atar. Bu yetki ABAD ’a verilmiştir ve en son yorum yapma hakkı ABAD ’dadır. Üye ülkeler düzeyinde ancak bu yöntemle hukuki eşitlik sağlanabilir.
Bir ulusal mahkeme ön görüş almak için ABAD ’a başvurduğunda verilen karar ulusal mahkeme için de bağlayıcıdır. Bu BVerFG içinde aynen geçerlidir.
Bir AB kurumunun- bu durumda Avrupa Merkez Bankası/ ECB'nin - AB yasalarını ihlal ettiğini sadece ABAD belirleyebilir. Aksi takdirde, AB hukuku ve yasal kesinlik birliği risk altında olacaktır.’
Polonya PİS Hükümeti’nin kuvvetler ayrılığı ilkesini gözetmemesi nedeniyle, ABAD kararları ile başı dertteydi. Ancak gelişmeler, Polonya’nın da ABAD’ı göz ardı edebilmesine imkân tanıdığının altı çiziliyor.
Polonya’nın ardından Macaristan ve diğer ülkelerin de Almanya’yı örnek almalarının ise ABAD’ı işlevsiz kılabileceğine dikkat çekiliyor.
‘AB DAĞILMAZ, DÖNÜŞÜR’
Prof. Dr. Harun Gümrükçü, AB Mahkemesi’nin otoritesinin çökmesinin, AB’nin de dağılması anlamına gelip, gelmeyeceğine yönelik olarak, ‘AB asla çökmez, dönüşür.
Ve dönüşüm, Türkiye’yi de içine alacak şekilde gelişir’ diyor. Gümrükçü, bu noktada, Türkiye’nin özel statülü değil, tam üye olabileceğini savunuyor.