Tin Suresi Okunuşu ve Anlamı Nedir?

Kuran-ı Kerim’in 95. Suresi olan Tin Suresi, ismini incir ağacı anlamındaki “tin” kelimesinden alıyor. Surede incire ve zeytine yemin edilir. Peki, surenin Türkçe ve Arapça okunuşu ne, meali, tefsiri ve fazileti nedir?

17.01.2022-10:32 - (Son Güncelleme: 03.02.2022-13:03) Tin Suresi Okunuşu ve Anlamı Nedir?

Allah'ın hikmetlerinden ve İslam'ın delillerinden bahseden Tin Suresi Mekke döneminde inmiştir. Toplamda sekiz ayetten oluşan sure, Kuran’ın kısa sureleri arasında yer alıyor. İşte okunuşu ve meali…

OKUNUŞU

Bismillahirrahmânirrahîm.

1. Vettiyni vezzeytuni

2. Ve turi siyniyne

3. Ve hazelbeledil'emiyni

4. Lekad halaknel'insane fiy ahseni takviymin

5. Sümme redednahü esfele safiliyne

6. İllelleziyne amenu ve amilussalihati felehum ecrun gayru memnuun

7. Fema yukezzibuke ba'du biddiin

8. Eleysallahu bi ahkemil hakimiyn

MEALİ

Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.

1. Andolsun o incire, o zeytine,

2. Sinin (Sina) dağına

3. ve bu güvenli beldeye ki,

4. Biz insanı en güzel biçimde yarattık.

5. Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına kaktık.

6. Ancak iman edip yararlı işler yapan kimseler başka; onlar için kesilmez bir mükafat vardır.

7. O halde artık sana dini ne yalanlatabilir?

8. Allah hakimlerin hakimi değil mi?

Tin Suresi

FAZİLETİ

Diğer surelerde olduğu gibi Tin suresinde de birçok fazilet bulunuyor. Buna göre bu sureyi okuyan kişiler tehlikelerden, kazadan beladan korunur. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) her kim bu sureyi okumaya devam ederse, Allah o kişiye dünya hayatı boyunca afiyet ve iman verir. 

Söylenene göre 70 defa bu sureyi okuyan kişiler dışarıya güzel ve sevimli görünür. Ayrıca yolculuğa çıkacak kişi bu sureyi okur ya da bir kağıda yazıp üzerinde bulundurursa tekrar evine dönene kadar emniyette olur.

TEFSİRİ

Yüce Allah kendisinin ilim, sanat ve kudret sıfatlarını gösteren dört önemli varlığa yani insanın maddî gıdalarından olan incire, zeytine, mânevî gıdası olan vahyin indiği Sînâ dağına ve “emin belde”ye (Mekke), insanların muhtaç oldukları maddî ve mânevî ikramların mükemmel örneklerine yemin ederek insanı en güzel biçimde yarattığını, hem bedenen hem de ruhen yükümlülük alabilecek yeteneklerle donattığını ifade buyurmuştur (insanın seçkin yaratılışı ve üstünlüğü hakkında ayrıca bk. İsrâ 17/70).

Bir görüşe göre incir ve zeytin, mecaz olarak bu ağaçların çokça bulunduğu toprakları, yani Akdeniz’in doğusunda bulunan Filistin ve Suriye’yi simgelemektedir. Kur’an’da adı geçen peygamberlerin çoğu bu topraklarda yaşadıkları ve tebliğde bulundukları için bu iki ağaç cinsi bu peygamberlerin dile getirdiği dinî öğretilerin hayır ve bereketlerinin sembolü olarak kabul edilmektedir. Kezâ “tîn” ve “zeytûn” kelimeleri hakkında, ilkiyle Mekke’deki Mescid-i Haram’ın, ikincisiyle Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’nın kastedildiği gibi daha başka sembolik izahlar yapılmıştır. Ancak Şevkânî’nin de haklı olarak belirttiği gibi bu tür yorumların aklî ve naklî dayanağı yoktur (V, 545-546).

Âyette Sînâ dağı için kullanılan sînîn kelimesinin Habeşçe veya Nabatça olduğu ve “verimli, bereketli, bol ağaçlı” veya “mübarek” anlamına geldiği belirtilir (Râzî, XXXII, 10; İbn Âşûr, XXX, 421). Mekke’nin “güvenli belde” olarak anılmasının sebebi ise gerek İslâm’dan önce gerekse İslâmî dönemde buranın bir barış kenti olarak tanınması ve orada her türlü kan dökmenin yasaklanması , hatta şehre ticaret amacıyla gelen yabancıların mal veya can güvenliğini sağlamak üzere kabileler arasında anlaşmalar yapılıp uygulanmasıdır.

“En güzel biçim” diye çevirdiğimiz ahsen-i takvîm tamlaması bu bağlamda insana Allah tarafından verilen en güzel ve en mükemmel biçim ve yapıyı, bu sayede insanın, yeryüzü varlıkları içinde gerek fizyolojik gerekse ruhsal ve zihinsel yetenekler bakımdan en mükemmel ve en seçkin canlı olarak yaratılmış olmasını ifade eder. Yaratılmışların en mükemmeli olan insanda bulunan –âyetteki deyimiyle– bu güzelliğin kaynağı, Allah’ın onu kendi eliyle yaratıp ruhundan üflemesi (bk. Sâd 38/72, 75), “kendi sûreti üzere” (kendi sıfatlarından ona –insanlık düzeyinde olmak üzere– lütufta bulunarak) yaratması (bk. Buhârî, “İsti’zân”, 1; Müslim, “Birr”, 115), onu yeryüzünde halife kılması (bk. Bakara 2/30; bilgi için bk. Süleyman Uludağ, “Ahsen-i Takvîm”, DİA, II, 178) vb. lütuf ve inayetleridir. Müfessirler Allah’ın insandan daha güzel mahlûku olmadığı kanaatindedirler. Zira Allah insanı canlı, bilen, irade sahibi, konuşan, işiten, dinleyen, gören, düşünüp tedbir alan, hikmetle hareket eden ve bütün bu özellikleri sayesinde fizik bakımdan kendisinden daha güçlü varlıklar üzerinde bile hâkimiyet kurabilen , kültürler ve medeniyetler geliştirebilen bir varlık olarak yaratmıştır ki bütün bu vb. sıfatlar aynı zamanda ilâhî sıfatların bir kısmının ondaki yansımaları, tecellileridir (krş. Şevkânî, V, 546).

YORUM YAZ..

En Çok Okunanlar

Modal