Coronavirüs pandemisi nedeniyle Esenler Belediyesi, ramazan etkinliklerini Şehir Ekranı TV’de online olarak sürdürmeye devam ediyor.
Eğitimci Mehmet Yüksel’in moderatörlüğünü yaptığı “Ramazan Muhabbeti” adlı programın geçtiğimiz günlerde konuğu yazar Sibel Eraslan oldu.
Yazarlık serüvenine dair merak edilenleri ve onu yazmaya iten etkenleri programda anlatan Eraslan,“İnsan vicdanının yaptığı muhakemeler ve karşınızdaki muhatabınızın perspektifini siz vicdanınızla sağlarsınız. Edebiyat ilham kaynağıdır, okudunuz eserler sizin içinde birikmiş bir bellek oluşturur. Bu birikim hukukta sizin karar verme yeteneğinizi ve sezinizi arttırır. Mesleğim hukuktu, siyaset de yürüyüş alanlarımdan birisiydi. Ama üst üste benim üyesi olduğum partiler 28 Şubat sürecinde kapatıldı ve ben 1997’den sonra aktif olarak siyasetin içerisinde yer almadım. Ama 1997’den önce de yazıyordum. İstanbul Hukuk Fakültesi öğrencisi iken Teklif isimli bir dergi çıkarıyorduk, oradaki tek kadın yazar bendim. Yazma serüvenim daha sonra da devam etti.” dedi.
"50 YAŞINDA AVUKATLIK CÜBBEMİ GİYEBİLDİM"
Siyasetle yazı hayatının birbirini ikame ettiğini belirten Eraslan, “1989’da Hukuk Fakültesi’nden mezun oldum, hemen vazifeye başlamam gerekiyordu ama ben 50 yaşında avukatlık cübbemi giyebildim. Bu kadar uzun süre hukuk mücadelesi veren çok az ülke vardır dünyada. Siyaset milli egemenliğin temsil edildiği bir yerdir. Dolayısıyla bu mücadelemizin siyasette de bir izdüşümü olsun diye siyasetin içinde yürüyordum ama o da üst üste gelen darbelerle kesintiye uğradı benim için. O arada da ben yolumu bulmuştum tabi, yazıyordum. Yazmak çok enteresan bir şey, büyük bir yalnızlıktır aslında. Tamamen harflerle baş başasınız. Maraton koşmak gibidir, yalnızlığı göze almak gerekir” şeklinde konuştu.
"AMACIM EDEBİYAT YAPMAK DEĞİLDİ"
Kitap yazmakdaki gayesinin edebiyat yapmak olmadığını söyleyen Eraslan, “Yazılar yazmaya başladığım zamanlarda Müslüman bir kadın olarak kendime bir yol haritası arıyordum. Bu yol haritasını da Peygamber Efendimiz (SAV)’in ‘Cennet Kadınlarının Sultanları’ olarak gösterdiği Hz. Asiye, Hz. Meryem, Hz. Hatice ve Hz. Fatıma benim için bir ışık kaynağı oldu, yolumu aydınlattı. Yeryüzünde adım atacak Müslüman bir kadınsam, İslam’ın annelerini, İslamiyet’in değerli kadınlarına ve onların hakikatlerine bir yolculuk yapmam gerekiyor diye düşündüm. Yaklaşık on yıl boyunca bir okumadan sonra da kitabımı kaleme almaya başladım. Kitabı yazmaktaki gaye edebiyat yapmak değildi. Benim gibi büyük soruları olan, bu sorulara cevap arayan genç kadınlara, İslamiyet’in değerli kadınlarını, annelerini anlatarak bir yol çizgisi oluşturmak amacıyla yola çıktım. Sonra bunun bir edebiyat gerekliliği de çıktı ortaya. Bu yüzden bir edebiyat görüşü içinde kendimi buldum. Halen de yazılarım ve kitaplarım devam ediyor“ dedi.