22.07.2022-13:08 (Son Güncelleme:04.04.2023-17:07)


1

Hakkında az bilgi sahibi olmak

Hakkında az bilgi sahibi olmak

"Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: "Ruh rabbimin emrindendir ve size pek az bilgi verilmiştir."(İsra Suresi 85. Ayeti)



2

Ruhun özellikleri

Ruhun özellikleri

Ruhların, melekler gibi nurani bir özellikleri ve bağımsız bir yapısı vardır. Cenab-ı Hakk'ın ruhu bedene koymasındaki hikmeti, imtihana tabi olmasındandır. İman açısından ruhların özellikleri farklıdır. Bazı ruhların ruhani, bazı ruhların cismani tarafları daha ağır basar.



3

Ruhun mahiyeti

Ruhun mahiyeti

Ruhun kabul gören mahiyeti, latif, nurani ve semavi olmasıdır. Bu durum aynı zamanda ruhun, bedenin bir parçası olmadığını anlatır.



4

Ruhun gıdası

Ruhun gıdası

Kendisinden bile sakınılan ruhun en önemli gıdası ise ibadettir. Eğer var oluşumuzun bel kemiği olan bu nadide varlık, ibadet ve itaat ile beslenmezse, ruhun kendisinde var olan letafet, nuraniyet ve zerafet niteliklerini kaybetmesine sebep olur.



5

Varlığının kanıtı

  Varlığının kanıtı

İnsanlar doğar, büyür ve ölür. İnsanların bu süreçte bedenleri sürekli değişir. Ancak kişilik aynı kalır. Bu durum ruhun varlığına örnektir.



6

Ölüm

Ölüm

Ölümün gerçekleşmesi aslında ruhun bedenden ayrılmasıdır. Beden ölümden sonra aynı beden olarak kalmasına rağmen canlılık gösteremez. Bedendeki canlılığın ve hareketin kaynağı ruhtur.



7

Kur’an-ı Kerim’de ruh

  Kur’an-ı Kerim’de ruh

Kur’an-ı Kerim’de 21 yerde geçen ruh kelimesi, 4 yerde “er-ruh” şeklinde, 12 yerde Allah’a izafe edilerek, 4 yerde ise “ruhu’l-kuds”, bir yerde de “er-ruhu’l-emin” olarak geçer.



8

Hicr suresi 29. Ayet-i kerime tefsiri

Hicr suresi 29. Ayet-i kerime tefsiri

“İnsan madde ve mâna, beden ve ruh olmak üzere iki yönlü yaratılmıştır. Maddesi topraktan, mânası ise “Ona kendi ruhumdan üflediğimde” (Hicr 15/29) beyânında ifadesini bulduğu şekliyle kendisine Allah tarafından üflenen ruhtandır. Cenâb-ı Hakk’ın, “rûhumdan” buyurarak insan ruhunu kendi zâtına izâfe etmesi, insanın esas şeref, kerem ve üstünlüğünün bedenî cihetinden değil, ilâhî nefha olan ruhî cihetinden geldiğini gösterir. Allah Teâlâ’nın, insana rûhundan üflemesi, temsîlî bir ifadedir. Bu, Cenâb-ı Hakk’ın kendisindeki bâzı husûsiyetleri kuluna onun istîdâd ve iktidârı nispetinde vermesi demektir. İnsan, aldığı bu ilâhî emânetin feyiz, bereket ve gücüyle Rabbini tanır, O’na kul olur. İlâhî sırlara tâkati nispetinde vâkıf olur. Bu vukûfiyetin merkezi ise, kalptir.”

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR