Biz nasıl bir medeniyetmişiz eskiden. Nasıl bu hale gelebilmişiz! Osmanlı Cellatları öldükten sonra bile rahat bırakılmıyor. Her toplumda cellatlar korkulan hatta kimilerince lanetlenen kişiler olmuşlardır. Peki Osmanlı'da cellatlar nasıl seçilirdi? Onlar neden böyle bir mesleği seçerlerdi? Cellat mezarlarının yerinde şimdi apartmanlar ya da başka insanların mezarları yer alıyor. Tüm bu soruların cevabını Yaşar Karaduman'ın araştırmasında bulabilmek mümkün.
Osmanlı'da adam asmak, boğmak ve kelle kesmek, bir ceza şekliydi ve bunun için de sarayda her zaman cellatlar bulundurulurdu. Bir grup cellat, padişah ve diğer yüksek rütbeliler için her an hazır durumda beklerlerdi. Sarayda verilen ölüm cezaları, Topkapı Sarayı bahçesinde bulunan bir çeşmenin önünde infaz edilirdi. Cellatlar infazdan sonra kanlı baltalarını ve ellerini burada yıkarlardı, bu çeşmenin sağında ve solunda kesilmiş kafaların teşhir edildiği kelle taşları vardı bu taşlara ibret taşları da denirdi. Bu çeşmenin bir adı da cellat çeşmesi veya siyaset çeşmesi idi, cellatların kaldığı yer ise çeşmenin bulunduğu duvarın arkasındaydı. Bu çeşme halen Topkapı Sarayı'nın ön bahçesinde bulunmakta, her gün önünden ne olduğunu bilmeden yüzlerce kişi geçmektedir. İnfazlar bazen de Yedikule Zindanları'nda yapılırdı.
Osmanl'da adam asmak cellat işiydi
İnfaz edilecek kişi halktan biri ise, kelle kesme şekli uygulanırdı. İstanbul dışında, imparatorluğun uzak vilayetlerinde idam edilen devlet adamlarının öldürüldüklerini ispat etmek için, kesilen başları meşin bir kırbaya (torba) konur, torba balla doldurulur, İstanbul’a getirilir, gümüş bir tepsinin içinde padişaha sunulur, beden ise öldürüldüğü yere gömülürdü. Bu nedenle, başı başka yerde, bedeni başka yerde gömülü iki mezarı olan devlet adamları, sadrazamlar çoktur. Bunlardan en meşhuru Viyana kuşatmasındaki başarısızlığı ile başı kesilen ve bir bal torbası içinde İstanbul’daki sultana gönderilen ve sonrada denize atılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idi. Bu kesilen başlar bazende Topkapı Sarayı’nın ilk giriş kapısına asılır halka gösterilirdi. Bu kapı sarayın en dıştaki ilk kapısıdır, kesik başların konulduğu oyuklar halen durmaktadır. Kafalar üç gün kalırdı burda, bazen yüzlerce kafa olurdu. Cellatlar, Müslüman olan kişilerin infazdan sonra başlarını, cesedi sırt üstü yatırarak koltuğunun altına , Müslüman olmayanları ise yüzü koyun yatırarak, başlarını kalçalarının üzerine koyardı. Öldürülen kişinin cesedi ve üzerindeki kıymetli eşya, para ve giyecekleri cellatın malı sayılırdı. Cellat cesedi isterse atar, isterse ölünün sahiplerine mevki, rutbe ve konumuna göre parayla satardı.
Detaylar galerimizde...