06.07.2021-13:41 (Son Güncelleme:06.07.2021-16:14)


1

KAMPLUMBAĞA TERBİYECİSİ TABLOSU Tabloda elinde ney olan derviş görünümlü kişi Osman Hamdi Bey’dir. Resim yaparken kendi fotoğraflarını çektirip daha sonra bu resme bakarak resmini çizeceği ortamı çizmeye başlayan Osman Hamdi Bey, Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosu da bu şekilde çizilmiş bir resimlerden biridir. Tablodaki resmedilen mekan, Bursa’daki Yeşil Cami’dir. Osman Hamdi Bey ilk çizime burada başlamış, daha sonra çekilen fotoğraf yardımıyla kendi atölyesinde resmi bitirdi. Tabloya baktığımız da kırmızı kaftan giymiş, derviş kıyafetleri içinde sakallı, kambur yaşlı bir adam görülüyor. Bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağaları incelediğine görüyoruz. Fakat resimdeki düşünceli kişinin gözlerinde yorgunluk, karamsarlığı ilk bakışta görebiliyor. Kaplumbağa terbiyecisinin sırtında Mevlevi müziğinin dört temel çalgısından biri olan bir nakkare adı verilen çağrı asılı ve buna bağlı mızrabın boynundan aşağıya sarktığını görüyoruz. Tabloda elinde ney olan derviş görünümlü kişi Osman Hamdi Bey’in bizzat kendisidir. Resim yaparken kendi fotoğraflarını çektirip daha sonra bu resme bakarak resmini çizeceği ortamı çizmeye başlar Hamdi Bey. Kaplumbağa Terbiyecisi Tablosu da bu şekilde çizilmiş bir resimlerden biridir. Elinin içinde bir ney ve beline kavuşturmuş gördüğümüz kişinin kaplumbağaları eğitmek için ney üfleyerek, nakkare çalarak bir çeşit musiki ile terbiye etmeye çalıştığını fark ediyor. Osmanlı döneminde buna benzer su terapilerinin yapıldığının bilinmesi de resme ayrı bir anlam katıyor. Osman Hamdi Bey’in, bu tabloyu yaparken esinlendiği kaynak ise; Fransız Le Tour du Monde’nin 1869 yılındaki bir sayısında çıkan gravüre baktığımız da esin kaynağının tam olarak bu olduğu biliniyor. KAPLUMBAĞA TERBİYECİSİ TABLOSU HAKKINDA BİLİNMEYENLER Osman Hamdi Bey, 1869 yılında Bağdat Valisi Mithat Paşa’nın hizmetinde çalışan babasına gönderdiği mektupta, Le Tour de Monde dergisini severek okuduğundan bahsetmiştir. Dolayısıyla Osman Hamdi Bey’in Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunu yaparken bu çalışmadan esinlenmesi gayet olası gözüküyor. Bugün Pera Müzesi’nde sergilenen Osman Hamdi Bey’in resmi ilk kez 1906 mayısında Paris’te sanatseverlerle buluştu. Fransız Sanatçılar Derneğinin düzenlediği sergide tablonun adı, ‘L’homme aux Tortues’ (Kaplumbağalı Adam) diye yazılıydı. Sergideki İngilizce katalogda ise ‘Tortoises’ (Kaplumbağalar) olarak geçiyordu. Yani aslında tablonun adı ‘Kaplumbağa Terbiyecisi’ değildi. Ama tablo yıllar yılı bu isimle anıldı. Osman Hamdi’nin bir yıl sonra aynı tabloyu bazı değişikliklerle bir kez daha yapmasıydı. Bu yeni tablo daha küçüktü, kaplumbağa sayısını artırmıştı. Dahası, duvara üzerinde ‘Allah’ ve ‘Muhammed’ yazan bir tablo ile pencere önüne bir testi yerleştirmişti. Ne var ki bu resim, ilki kadar çarpıcı değildi.



2

SİLAH TACİRİ TABLOSU Osman Hamdi Bey‘in ressamlık yeteneğinin bir sonucu olan Silah Taciri adlı eserinden söz edeceğim. Yaşam, ölüm ve gençlik, yaşlılık gibi karşıtlıkların bulunduğu eserdeki en büyük zıtlık, baba ile oğuldur. Ön planda yer alan iki ana figürden başlayalım. Genişten sarılmış sarığı ve üzerine taktığı kırmızı fesi, kırmızı beyaz diklemesine şeritli entarisiyle soldaki figür ise Osman Hamdi‘nin kendisidir. Sütun başlık üzerine oturmuş, sağ elinde tuttuğu miğferi dizine yaslamış, sol eliyle ayakta duran figüre öğüt verici bir jest yapmakta. Osman Hamdi‘nin oturduğu sütunun çevresinde tüfek, kılıç, miğfer gibi silahlar görüyoruz. Resmin adından da anlayacağınız gibi konu, silah ticareti. Sağda, ayakta duran mavi entarili, beyaz pelerinli figür, Osman Hamdi‘nin oğlu Ethem‘dir. Ethem, kınından çektiği kılıcı inceliyor ve adeta gözleri parlıyor. Hemen yanında oturan ve ona büyük ihtimalle silahlardan uzak durmasını öğütleyen babasını dinlemediği apaçık ortada. Resimdeki silah alıcısı, yani Ethem ana figür olarak karşımızda. Osman Hamdi Bey deneyimlerine dayanarak oğlunu bu silahlardan uzak tutmak isteyen baba figürü resimdeki en önemli zıtlığı oluşturan unsurdur. Resmin arka planında sağ tarafta yine oturan ve ayakta duran iki figür görüyoruz. Ayaktaki figür ise silah satıcısı olarak resmediliyor. Oturan figüre bir parça bez parçası uzatan tacirin bu hareketi, ölüm alegorisidir. Bu bez, kefendir ve verilen mesajı ‘Herkes ölecek, lakin kazanan, gençliğini silahla heba eden değil, kendini eğiterek geliştiren olacaktır’ şeklinde okuyabiliriz. Tabloda nesil farkı, yaşam, ölüm, sanat, silah gibi zıtlıkları bir arada bulunduran eserdeki mekan, kapalı bir hanın alt katına benziyor. Sol taraftaki merdivenler ve hemen yanındaki geniş kolona şamdanlardan gelen sarı ışığın düşüşü, kusursuz bir şekilde resmedilmiş. Öte yandan oturan baba figürü olarak kendini resmeden Osman Hamdi, bu mekanı yaratırken kurucusu olduğu Mecma-ı Asar-ı Atika Müzesi; yani Eski Eserler Müzesi‘ne bir göndermede bulunuyor.



3

KURAN OKUYAN KIZ TABLOSU Osman Hamdi Bey’in 1880 yılında yaptığı Kur’an Okuyan Kız tablosu 2019 yılında Londra’da 6.3 milyon sterline satılarak en pahalı eser statüsüne erişmeyi başardı. Türkiye’nin en pahalı tablosu unvanına erişen Kur’an Okuyan Kız tablosu Malezya İslam Sanatları Müzesinde sergilendi.



4

İKİ MÜZİSYEN KIZ TABLOSU Osman Hamdi Bey, İki Müzisyen Kız tablosu Bursa Yeşil Cami'deki namazgâh bölümünün girişinde tambur ve def çalan iki genç kız resmetti. Tambur çalan kız ayakta dururken, def çalan ise oturmaktadır. Ayakta duran kızın üzerinde krem rengi üzerine altın sarısı desenler olan bir entari ve aynı kumaştan bir şalvar vardır. Saçlarına ise mavi bir yemeni bağlanmıştır. Oturan kızın üzerinde ise mavi üzerine altın sarısı renginde şeritler olan bir üç etek vardır. Bu kızın saçlarında gene altın sarısı renginde bir yemeni açıkça görülüyor. Eserde camide bulunan halılar, kakmalı ahşap eserler, taş oymacılığı ürünü mermerler ve çini gibi Osmanlı motifleri yer görülmektedir.



5

AB-I HAYAT ÇEŞMESİ (OKUYAN ARAP) Resimdeki erkeğin, giyimi kuşamı ile açık bir şekilde doğulu bir insanı temsil ettiği hemen fark edilmekte. Ancak buradaki erkek gerçekte Osman Hamdi Bey'in ta kendisidir. Ressam resimlerinde genellikle kendini model olarak kullanırdı. Giyinip kuşanıp resme konu olan mekanlarda kendi fotoğrafını çektirip kareleme tekniğiyle resimlerinde gerçekliği daha iyi yansıtırdı. Bir anlamda fotoğraflar, gerçeği yansıtabilme adına yardımcı materyallerdi. Gerçeği bu denli yansıtabilme endişesi, hem Türk kültürünü belgelemek hem de onu korumak için önemli bir adımdı. Resme yansıyan mekan ise İstanbul'daki Çinili Köşk'tür. Bu köşkün Gülhane Parkı'na bakan nişlerinden biri, 1500'lerin son çeyreğinde selsebil çeşmeye dönüştürülür. Selsebil tatlı ve hafif su anlamında olup aynı zamanda Cennet'teki bir çeşmenin de adıdır. Resimdeki erkek, çeşmenin kolay algılanması adına sol ön çaprazda durmaktadır. ‘Resimde sol üst köşede yarısı görünen hat levha, yerdeki halı ve maşrapa, figürün dayandığı ayaklı bir sehpa üzerindeki sedef kakmalı dolap, figürün giysileri ve mimarinin ayrıntıları belgeci bir yaklaşımla, gerçekçi bir üslupla resmedilmiştir.’ Çeşmenin üzerindeki işlemeli duvarlar, duvarlardaki motifler ve hat yazıları mekanın kimliğinin yüzyıllar sonra bile algılanmasını oldukça kolaylaştırıyor. Çinili Köşk'ün bu kısmının bugünkü hâli de bu gerçeği açıkça yansıtıyor.

DNC Medya
DNC Medya

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR