Bu fıkralara okurken, gülmelere doyamayacaksınız
Okuyunca gülmelere doyamayacağınız fıkralar
Bu fıkralara okurken, gülmelere doyamayacaksınız...
Ateist bir adam bir gün ormanda geziyor ve etrafındaki güzelliklere bakıyormuş. "evrim ne güzellikler yaratıyor!" diye düşünüp mest oluyormuş. birden arkasında kocaman bir ayı belirmiş ve onu kovalamaya başlamiş. adam bütün gücüyle kaçıyormuş ama her arkasına bakışta ayının daha yaklaşmış olduğunu farkediyormuş. dakikalarca süren bir kaçışın sonunda adamın ayağı yerdeki dala takılmış, ayi adamın üzerine atlamış, pençesini kaldırmış. tam vurmaya hazırlanırken adam "tanrım!!!" diye bağırmış. bir anda zaman durmuş, ayı donmuş, ormandaki nehir bile akmaz olmuş. bir anda orman kararmış ve gökyüzünden bir ışık hüzmesi adamın üzerine parlamiş. çok derinden gelen ilahi bir ses adama: - "yıllarca bana inanmadın, yaratılışı kozmik bir kazaya bağladın, sana bu durumda yardım etmemi mi istiyorsun? seni sevgili bir kulum mu saymalıyım?" demiş. adam utanç içinde: - "biliyorum bunca yıldan sonra dindar biri olmayı istemem haksızlık, ama belki ayıyı dindar yapabilirsiniz." demiş. ses: - "peki." diye karşılık vermiş ve ışık kaybolmuş. nehir tekrar akmaya baslamis. herşey eski haline dönmüş. ayı pençesini indirmiş, iki pençesini de göğe doğru çevirmiş, ve konuşmaya başlamiş: - "tanrım, senin rızkınla orucumu açıyorum, hamdolsun verdiğin nimetlere."
Adam kumsalda yürürken ayağı birşeye takılmış, bir de bakmış bir lamba.. "hahahaa" demiş; "bu da içinden cin çıkan sihirli lambalardan olmasın?" lambayı biraz ovalamış vee... birden etrafı dumanlar kaplamış, derken kocaman bir cin ortaya cıkmış : - benden üç şey dileyebilirsin, dile bakalım! adam "harika!" demiş.. "ilk olarak 1 milyar dolarım olsun istiyorum" cin parmaklarını şıklatmış ve kumsal baştan aşağı silme banknotlarla dolmuş... adam gözlerine inanamamış ve ikinci dileğini söylemiş : - hawaii'de okyanusu gören lüks bir villa istiyorum cin yine parmaklarını şıklatmış ve adam birden elinde lambayla kendini hawaii'de muhteşem bir evin önünde bulmuş. cin sormuş: - evet, son dilegin nedir? adam düşünmüş düşünmüş ve: - kadınlar icin dayanılmaz, karşı konulmaz olmak istiyorum. cin yine parmaklarini şıklatmış veeeee... adam bir kutu çikolataya dönüşmüş..
Geçen sene 100 metre derinliğe kadar kazdıktan sonra, rus bilim adamlari 1000 yıllık bakır tel artıkları buldular ve bundan, atalarının bin yıl önce bir telefon ağına sahip oldukları sonucuna vardılar. onlardan aşağı kalmamak için, takip eden haftalarda amerikalı bilim adamları 200 metre derinliğe kadar kazdılar ve gazeteler şu manşetle çıktı: "amerikan bilim adamları 2000 yıllık optik kablo artıkları buldular ve atalarının, ruslarinkinden bin yıl önce yüksek teknoloji ürünü dijital telefonları olduğu sonucuna vardılar". bir hafta sonra türk ajansları şu sürmanşeti verdi: "500 metreye kadar yapılan çalışmalarda türk bilim adamları kesinlikle hiç bir şey bulamadılar. bunun üzerine atalarının 5000 yıl önce cep telefonu kullandikları sonucuna vardılar".
Adam, lüks erkek kuaföründe oturmuş bir yandan sakal traşı olurken, bir yandan da elleri manikürlenmektedir. manikürü yapan sarışın fıstık adamın ilgisini çekmekte gecikmez: - güzelim, bu gece benimle çıkmaya ne dersin? kız gülümser: - özür dilerim ama ben evliyim. - "boşversene" der adam, "seninkine telefon et bu gece işin çıktığını eve gelemeyeceğini söyle.." - isterseniz siz söyleyin, şu anda sizi tıraş ediyor...
Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. birden yağmur bastırır. hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. kimyacı, "adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış"; fizikçi, "adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş"; jeolog, "burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış"; matematikçi, "sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış"; antropolog, "adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş". bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., adam cevap verir: - "boru yetmedi."
Uçak fabrikasında yeni bir tasarım. herşey mükemmel. ilk test uçuşu fakat uçağın kanatları gövdeyle bağlantı yerinden kopuyor. tüm ekip enkazın başında. birisi "kanatla gövdenin birleştiği yerlere delik delin" diyor. yeniden hesaplamalar, iki yıllık çalışma, test uçuşu. ne yazık ki akıbet aynı. kanatlar yok. fabrikaya taşınan enkazın başındaki acayip adamdan aynı öneri. "delik delin kardeşim." üçüncü denemenin de akıbeti aynı olunca proje sorumluları acayip adamın dediklerini uygularlar. sonuç tam bir başarı. inanılmaz bir sağlamlık. acayip adamı fabrika içinde bulurlar ve proje müdürünün önüne getirirler. "biz bu kadar profesör ve mühendis, bilim adamı çözemedik, sen çözdün bu sorunu; kimsin sen?" adamcağız sıkılarak: "tuvalet temizleyicisiyim, kahrolası tuvalet kağıtları hiç bir zaman delikli yerlerinden kopmazlar da!".
Fıkra nedir?
Bir yazarın herhangi bir konu hakkındaki kişisel görüş, anlayış ve düşüncelerini kanıtlama gereği duymadan hoş bir üslupla yazdığı, kısa fikir yazılarına “fıkra” denir.
Fıkra türü yazılar türk edebiyatına tanzimat döneminde batı dan geçmiştir. 1908’den sonra bu yazı türü türk edebiyatında görülmeye başlanmıştır. özellikle ahmet rasim fıkralarıyla tanınmıştır.
Daha sonra ahmet haşim, hüseyin cahit yalçın, falih rıfkı atay, refik halit karay, bedii faik, orhan seyfi orhon, refii cevat ulunay, metin toker, peyami safa, burhan felek, ahmet kabaklı, aziz nesin, çetin altan, ahmet kabaklı, ilhan selçuk, sabri esat siyavuşgil de fıkralarıyla öne çıkmıştır.
Sohbette, fıkradan farklı olarak, karşılıklı konuşma üslûbu vardır. yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevaplar verir. fıkralarda yazar serbest bir anlatımla düşüncelerini okuyucuya benimsetmeye çalışır. sohbetlerin dışa dönük bir yapısının olması da onun fıkradan ayrılan yönlerinden bir diğeridir.
Makalelerde ispat esastır. mutlaka bir sonuca varılır.
ciddî, bilimsel bir dil kullanılır. oysa fıkralar daha serbest ve mizahî öğeler de içeren yazılardır.
Yazar ilgi çekici konulardaki düşüncelerini tarafsız olma kaygısı gütmeden açıklar.
makaledeki gibi bir ispat (kanıtlama) zorunluluğu fıkrada yoktur.