'Nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma, yanına otur. Çünkü kötü insanların türküleri yoktur' derdi Neşet Ertaş... Çünkü türkülerin sözleri kalpten çıkar ve yine gönüllere girer. Neşet Ertaş da, gönlünden çıkan unutulmaz türküleriyle yıllarca gönüllerimize taht kurdu. 74 yıllık yaşamına onlarca türkü sığdırmış, milyonlarca insanın dilinde ve kalbinde yer etmiş.
Neşet Ertaş, kendisine verilmek istenen 'Devlet Sanatçısı' rütbesini kabul etmemiş ve neden kabul etmediğini şu sözlerle ifade etmişti: 'O dönem Süleyman Demirel cumhurbaşkanıydı. Devlet sanatçılığı bana teklif edildi. Ben, 'Hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık geliyor' diyerek teklifi kabul etmedim. Ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu. Şimdiye kadar devletten bir kuruş almadım. Bir tek TBMM tarafından üstün hizmet ödülünü kabul ettim. Onu da bu kültüre hizmet eden ecdadımız adına aldım.'
'BABAMLA AYNI RUHUN İNSANLARIYIZ'
Türk halk ozanı, abdallık geleneğinin son büyük temsilcisi Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırşehir'de dünyaya geldi. İlkokula gittiği dönemlerde keman ve bağlama çalmayı öğrendi. Bir tek babası Muharrem Ertaş'tan etkilendiğini söyleyen Ertaş, 'Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız' demiştir.
Kırşehir'in ardından 2 sene de Kırıkkale'de bulunan Ertaş, 1957'de İstanbul'a geldi. İstanbul'a gelişiyle Şen Çalar Plak'ta ilk plağını 'Neden Garip Garip Ötersin Bülbül' ismi ile babası Muharrem Ertaş'a ait bir türküyle çıkarır. Plağın halk tarafından oldukça beğenilmesi ve ilgi görmesi, diğer eserlerinin yolunu açar.
SAHNE HAYATINA ANKARA'DA DEVAM ETTİ
Yeni plaklar, yeni kasetler ve hatta halk konserleri sıradadır. Böylece, birbirinden güzel türküleri birbiri ardına gelmeye başlar. İstanbul'da 2 sene çalışan Neşet Ertaş, Ankara'ya yerleşerek sahne hayatına burada devam eder.
1962 yılında İzmir Narlıdere'de askerlik görevini yapar. Askerliğin ardından Ankara'da çalıştığı gazinoda Leyla isminde bir kızla tanışır ve bunun üzerine hemen evlenir. Babası Muharrem Ertaş, oğlunun bu evliliğine karşı çıkar. Bu olaylardan sonra Neşet Ertaş ve Muharrem Ertaş yıllarca konuşmazlar.
Neşet Ertaş ve Leyla Ertaş'ın bu evlilikten 3 çocukları olur. 7 sene evli kalmalarının üzerine 1970'lerin başlarında ayrılırlar. Neşet Ertaş, 1978 yılında parmaklarından felç geçirir ve bunun üzerine işsiz kalır. Kardeşinin daveti üzerine Almanya'ya gider, orada tedavi olur. Çocuklarının eğitimi ve sanatsal çalışmalarından dolayı yıllarca Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle beraber sahne hayatına geri dönmüştür.
UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kapsamında yapılan ulusal envanterlerden 'Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanteri'ne alındı. Ve bununla beraber 'Yaşayan İnsan Hazinesi' olarak kabul edilen Neşet Ertaş, 25 Nisan 2011'de İTÜ Devlet Konservatuvarı tarafından fahri doktora ödülüne layık görüldü. Bağlama üzerindeki tavrı ve türküleri, konservatuvarlarda ders konusu olarak okutuldu. Ertaş'ın albüm, tekli ve külliyat olmak üzere toplamda 60 çalışması bulunmaktadır.
Neşet Ertaş, prostat kanseri sebebiyle 74 yaşındayken İzmir'de tedavi gördüğü hastanede yaşama gözlerini yumdu. Kırşehir Bağbaşı Mezarlığı'nda babası Muharrem Ertaş'ın kabrinin yanına defnedildi.
'Aşk biterse yorulur insan, ben ne zaman ölürsem Neşet yoruldu desinler.'