Osmanlı-Rus Savaşı olan 93 Harbinde gösterdiği kahramanlıkla anılan Nene Hatun kimdir? Erzurumlu Nene Hatun'un nasıl yılın annesi seçildi?
En zorlu Osmanlı-Rus savaşlarından biri olan ve ’93 Harbi’ olarak adlandırılan 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda Nene Hatun büyük kahramanlıklar göstermiştir. 19. yüzyılda Osmanlı ve Rusya arasındaki gerilimin tırmanış noktası olarak gösterilen 93 Harbi’nde Erzurumlu Nene Hatun, 22 yaşında gencecik bir anne olmasına rağmen vatanına ve milletine olan bağlılığını göstermekten esirgememiştir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nin en önemli kahramanlarından ve simgelerinden biri olan Nene Hatun, beşikteki bebeğini bırakıp vatanının kurtulması için Erzurum halkıyla birlikte cepheye koştu.
NENE HATUN KİMDİR?
Erzurum kent merkezine 25 kilometre mesafede yer alan Çeperli köyünde 1857 yılında doğan Nene Hatun’un annesinin adı Zeliha, babasının adı Hüseyin’dir. Nene Hatun, 16 yaşındayken Erzurumlu Mehmed Efendi ile evlenerek Erzurum Taşmescit Mahallesi'ne gelin gitti. Nene Hatun, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşına 22 yaşında gencecik bir anne olmasına rağmen "Bu bebeği bana Allah verdi, ona Allah bakar." Sözleriyle akkılara kazınan Nene Hatun, bebeğini beşikte bırakıp Erzurum halkıyla cepheye koştu.
Genç yaşta Aziziye savunmasında gösterdiği büyük kahramanlıkla gönüllerde taht kuran ve Türk kadınının kahramanlığının simgesi olan Nene Hatun'un bugün de dillerden düşmeyen bu cesareti nesilden nesle aktarılıyor. Rus ordusunun Pasinleri’ işgal edip Erzurum'a doğru ilerlemesi üzerine düşman işgali altında kalma endişesinden ötürü bir çokları gibi eşi ile birlikte Erzurum'a göç etti. Ruslar'ın Deveboynu savaşından sonra Erzurum'un varoşlarındaki tabyaları da işgal etmesi üzerine Nene Hatun, 3 aylık oğlunu evde bırakarak şehrin savunmasına katıldı ve yararlılık gösterdi.
NENE HATUN İLK ANNELER GÜNÜ KUTLAMASINDA YILIN ANNESİ SEÇİLDİ
Osmanlı tarihinin en önemli savaşlarından 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı, Osmanlı açısından büyük bir mağlubiyetle sonuçlanmıştı. Doğu Anadolu bölgesinde yapılan bu önemli savaşta, Rus ordusunun baskınla aldığı kent merkezi yakınındaki Aziziye Tabyaları, Erzurum halkının da yardımıyla yapılan karşı baskınla Ruslardan geri alınmıştı. 93 Harbinde Erzurum halkıyla birlikte büyük kahramanlıklar gösteren Nene Hatun, Erzurum’un ve Aziziye savaşlarının da simgesi oldu.
Geçim sıkıntısı çeken Nene Hatun, 1943 yılında ulusal kadın kahramanlardan Nâme Hanım ile birlikte cumhurbaşkanına bir dilekçe yazarak yardım istemiştir. Nene Hatun, 1952 yılından itibaren Aziziye Anıtı yapılması çalışmaları sırasında yeniden gündeme geldi. 9. Kolordu Komutanı Korgeneral Refik Koraltan ve karargahı Erzurum’da bulunan Üçüncü Ordu’nun Komutanı Nurettin Baransel Paşa, dönemin belediye başkanı, Erzurum valisi ile TBMM’nin Nene Hatun’a sahip çıkmıştır. 1952 yılında 30 Ağustos Zaferi kutlamalarında kendisine “3. Ordunun Nenesi” unvanı verildi. Türk Kadınlar Birliği’nin girişimi ile Türkiye’de ilk defa Anneler Günü’nün kutlandığı 1955 yılında Birlik kendisine ‘Yılın Anası’ unvanı verdi.
DÖNEMİN NATO KOMUTANI TARAFINDAN ZİYARET EDİLDİ
Dönemin NATO Orduları Başkomutanı Amerikalı General Matthew Ridgway'in Erzurum'da Nene Hatun'u cesaretinden dolayı ziyaret ederek elini öpmesi, kahraman Türk kadınının vatanı için tüm fedakarlığı yapabileceğini gösteren Nene Hatun isminin çok daha fazla tanınıp bilinmesini sağladı.
NENE HATU’UN SON GÜNLERİ
Cumhuriyet döneminde soyadı kanunun gelmesiyle birlikte Kırkgöz soyadını alan Nene Hatun'un 4'ü erkek, 2'si kız 6 çocuğu dünyaya geldi.
İlk çocuğu Nazım'ı ve sonradan doğan iki oğlunu 1. Dünya Savaşı'nda şehit veren Nene Hatun, yakalandığı soğuk algınlığı ve zatürre nedeniyle kaldırıldığı Numune Hastanesinde 22 Mayıs 1955'te vefat etti.
NENE HATUN HAKKINDA BİLİNMEYENLER
Erzurum Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu, Osmanlı tarihinin en önemli savaşlarından "93 Harbi’nin Osmanlı açısından mağlubiyetle sonuçlandığını söyledi. Bu savaştaki en önemli başarının Erzurum'daki Aziziye zaferi olduğunu ifade eden Küçükuğurlu, "Bu zafer, asker ile halkın birlikte kazandıkları önemli zaferdir. Diğer taraftan bu zafer bir bakıma kadın ve çocukların zaferidir. Nitekim zaferden sonra Erzurumlulara bizzat teşekkür eden dönemin padişahı Sultan 2. Abdülhamit, 12 Kasım 1877 tarihinde 'Haysiyetli ve Onurlu Erzurum Ahalisine Telgraf' başlığıyla bir telgraf göndererek halkın onurlu duruşunu takdir etti." diye konuştu.
Küçükuğurlu, "Aziziye" denilince akla gelen ilk ismin Nene Hatun olduğunu belirterek, 8-10 Eylül 1952'de Erzurum ve çevresinde incelemelerde bulunan NATO Orduları Başkomutanı Amerikalı General Ridgway'in Erzurum'da Nene Hatun'u ziyaret ederek elini öptüğünü dile getirdi. Prof. Dr. Küçükuğurlu, Ridgway'in bu ziyaretinden yaklaşık bir yıl sonra ABD'de Saturday Evening Post gazetesinde yazdığı makalede Nene Hatun hakkında şu görüşleri yazdığını aktardı:
"1952 Eylül ayında o sırada 97 yaşında bulunan dermansız ihtiyar bir kadıncağızı ziyaret maksadıyla buradan çok uzaklarda mütevazı bir eve gitmiştim. 1877 Kasım ayında Nene henüz birkaç aylık çocuğunun annesi, 22 yaşında genç bir kadındı. Rusya ile Türkiye harp halinde idiler. Bir Rus piyade alayı Erzurum'u henüz kuşatmamıştı. Şehirde bulunan az sayıda Türk kuvvetleri son bir gayretle tutunmaya çalışıyorlardı. Şehir sakinleri Türk kumandanına gitmişler ve ileri gelenleri vasıtasıyla şehirde bulunan kadın erkek genç ihtiyar herkesin istilacıları imha etmek için bir gece baskını konusunda kendisine yardıma hazır olduklarını söylemişlerdi. Komşuları, Nene Hatun'a bu işe katılmamasını söylediler çünkü onun yeri bebeğinin yanıydı. Nene, 'hayır' diye cevap vermişti. 'Bu bebeği bana Allah verdi, ona Allah bakar. Ben de onu Allah'a emanet edip sizinle baskına iştirak edeceğim.' O gece erkekler kadınlar ve hatta çocuklar tırpan, bıçak ve sopalarla silahlanıp Rus kuvvetlerine hücum etmek için askere katıldılar. Taarruz muvaffak oldu ve Rus alayı imha edildi."
Küçükuğurlu, Ridgway'in Nene Hatun'u ziyaretinden sonra "Birçok millet kahramanlarını sadece kahramanlık sanatı olan ordularının içinde arar ve ancak böylelikle bulur. Türklerde ise hakiki kahramanlar akla gelmeyen mütevazı köşelerin iddiasız sakinleridir çünkü onlar kahramanlık iddiasında da değillerdir. Buna ihtiyaçları da yoktur çünkü kahraman olarak yaratılmışlardır. Nene Hatun'un elini bu hisle öpüyor ve onu tanımış olmaktan iftihar ediyorum." ifadelerini kullandığının kayıtlara geçtiğini belirtti.