Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan Doğu Avrupa’daki dar kapsamlı çatışma, adım adım içinden çıkılmaz bir savaşa döndü. Rusya geçtiğimiz yıl şubat ayında Ukrayna’yı işgale başladığında, Rus ordusunun yetenek, stokları, stratejisi ve doktrinini göz önünde bulundurarak, katıldığım konferans ve televizyon programlarında savaşın bir buçuk yıl civarında süreceğini tahmin etmiştim.
Tabi o günkü koşullarda benimle birlikte bu programlara katılanlar dudak bükmüş hatta küçümser bakışlara bile maruz kalmıştım. Bu “herbokolog” uzmanlar(!) Ankara’dan aşağısına inmemiş, yumuşak koltuklarında ve internetten okuduklarının özetini hayatın gerçeği sanıyorlardı.
Oysa son 30 yılda Rusların iki vekâlet iki de direk savaşını görmüş, gözlemlemiş bizzat cephelerde yaşamış bir gazeteciydim. Rus ordusunun savaş taktik konsept ve stratejisini bir çok cephede incelemiş, general düzeyinde cephede subaylarla görüşme imkanım olmuştu. Tabi Suriye’deki vekalet savaşını saymıyorum bile.
Bizim tv stratejist(!) ve askeri uzmanları(!), Suriye’deki muharebeleri mehaz alarak Rus ordusunun bir hafta içerisinde Ukrayna’nın içerisinden geçeceğine inanıyorlardı.
Rus ordusunun Suriye’deki pozisyonu, dünyanın en adaletsiz çatışmasıydı. Yerel unsunlar, İran ve Suriye ordularının yanısıra tamamen hava üstünlüğü ve ağır tank ve topçu birliklerine sahip olan Rus ordusu, aralarında birlik beraberlik olmayan ellerinde sadece piyade tüfeği, küçük çaplı havan ve RP roket atarlarına sahip milislerle savaşıyordu. Ve günümüz dünyasının savaş ahlakından yoksunluk bakımından Amerikan ordusunu kat be kat geçen Rus ordusu, sivil, hayvan veya doğa demeden her şeyi yakıp yıkan bir savaş anlayışına sahip.
Böylesine vahşi bir savaş taktiği uygulayan bir ordu, toplumsal birlikteliğin güçlü olduğu bir ülkede düzenli ordu olmazsa bile tutunması veya ilerlemesi oldukça zordur.
Bosna savaşında da buna şahit olduk. Dünyanın en barışçıl ve hayatı dolu dolu yaşamayı seven Boşnak halkının topraklarını savunmak için nasıl birer savaş makinasına döndüğüne bizzat şahit olduk. Ama ne hikmetse Türk televizyonlarının herbokolog uzmanları bu yaşanmışlıkları çoktan unutmuşlardı.
Boşnaklar gibi kendi halinde işinde gücünde olan Ukrayna toplumu da Rus işgaline karşı tam bir yıldır destan yazıyorlar. Ve o masum toplumdan bir savaş makinasının oluşmasına sebep oldu Rus ordusu. Rusların işlediği vahşet, Ukraynalı sivilleri birer çelikten oluşmuş savaş aracına dönüştürdü.
Rusların füze ve hava saldırıları haricinde kara ordusu olarak Ukrayna’da bir varlık gösteremedi. Dünyanın en başıbozuk bir ordu sistemine sahip Ruslar, harekât, anlık taktikler ve cephe stratejilerini dahi Moskova’nın onayı olmadan hayata geçirilemez. Bunun yanısıra Rus ordusunun kendine aşırı olan güveni, Afganistan felaketini onlara unutturmuştu.
Bunların yanında Rus kara kuvvetlerinin savaş yeteneğinden yoksunluğu ile birlikte kullandığı zırhlı araç ve gereçlerin neredeyse tamamının 20 yüzyıl teknoloji ürünü olması ayrı bir zafiyet ve handikaptı. Bütün bunlar bir araya gelince Rus ordusu için durum kelimenin tam anlamı ile felaket oldu. 200.000 civarında Rus askeri cephede öldü. Savaşın maliyeti on milyarlarca doları aştı ve Rus ekonomisi büyük bir tıkanmanın eşiğine geldi.
Bu arada yaklaşık 15 yıllık bir maziye sahip Ukrayna ordusu, batıdan günümüz teknolojisine ait savaş araç gereçleri ile desteklendi. Tabi Kırım’ın Ruslar tarafından işgal edilmesi ile birlikte Ukrayna ordusu 2015 yılından bu yana başta İngiltere ve Türkiye olmak üzere NATO üyesi bazı ülkelerinden askeri eğitim aldı Böylece Ukrayna ordusu, soğuk savaş/Rus savaş konseptinden uzaklaşıp NATO savaş konseptine doğru evrilmiş oldu. Ve dünyadaki bütün askeri gözlemciler ve uzmanlar, (Türk Tv uzmanları hariç) NATO savaş konseptinin Doğu Bloku/Rus Savaş konseptinin çok ilerisinde olduğunu biliyorlar.
Rus ordusu, Ukrayna topraklarında bir müddet ilerledi ve sonrasında durmak zorunda kaldı. Çünkü ordunun levazım eksikliği had safhaya ulaştı. Bazı bölgelerde askerlerin mühimmatı tükendi. Bütün ulaşım yollarının Rusya topraklarından geçmesine rağmen Rus ordusu levazım ve lojistik konusunda tamamen sınıfta kaldı. Düşünsenize Rus ordusuna lojistik destek sağlayan bütün yollar Rusya topraklarında ve bu yollara Ukrayna tarafından bir taş dahi atılamıyor. Bu rahat ortama rağmen Ruslar, ordularını Levazım ve lojistik konusunda takviye edemediler.
Rusların düştüğü bu durum, Avrupa devletleri tarafından da çok net bir şekilde görüldü. Bugünkü Avrupa’nın patronu olan Almanya’nın en büyük kâbusu, Rus ordusu idi. Bu savaşla birlikte Almanlar da Rus kâbusundan uyandılar ve geçtiğimiz gün Ukrayna’ya Leopard 2 tanklarını vermeyi kararlaştırdılar. Almanlardan önce İngiltere Chalenger tanklarını cepheye göndereceğini açıklamıştı. Akabinde, ABD’de Abrahams tanklarını cepheye göndereceğini bizzat Başkan Joe Biden’in ağzından dünyaya ilan etti.
Bütün bunların üstüne NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in “Çok önemli bir dönemeçteyiz. Ukrayna’da ağır savaş sistemlerine ihtiyacımız var” şeklindeki açıklaması gelecek büyük felaketin luna döşenen son taş oldu adeta.
Rusya, Amerika şahsında Batı’nın cepheye sofistike silah ve tankların gönderilmesini topyekûn savaş ilanı olarak kabul edeceğini ve bunun sonucunun bir nükleer savaşa dönüşeceğini daha önce defalarca ilan etmişlerdi. Modern tanklarla ilgili Avrupa ve ABD’nin bu adımlarından sonra gözler Moskova’ya; Kremlin’e döndü.
Kremlin’in aklı başında ve entelektüel kişiliği ile hemen herkesin beğenisini kazanan Sözcüsü Dimitri Peskov, konu ile ilgili yaptığı açıklamada felaketin haberini verdi. Rusların “topyekûn savaş” tehdidinin bir şantaj olmadığını çok net bir şekilde ortaya koydu. En azından ben, bu açıklamayı böyle gördüm.
Peskov, Rusya’nın kaybetmemek için savaşın bütün aparatlarını kullanmaktan çekinmeyeceğini açıkladı ve Batı’yı son kez uyardı.
Batı’nın, Rusya’nın bu tehdidine aldırış etmeyeceği aşikâr. Çünkü Batı başkentlerinin neredeyse tamamı, Rus nükleer tehdidinin kapsamı dışında. Sadece Almanların başkenti Berlin bu tehdide maruz kalabilir.
Rusya, Bat’dan gelen bu modern silahlar karşısında tökezlenir ya da yenilmeye doğru giderse, NATO’ya karşı topyekûn bir savaş ilanı yapması muhtemeldir.
Türkiye, NATO’nun bu yayılmacı politikasına karşı en gaçlü direnç gösteren yegâne ülkedir. Bunu Batılılar, Ruslar ve bütün dünya çok iyi görmektedir. Rusya’nın NATO’ya yönelik yapacağı savaş ilanı Türkiye’yi kapsar mı? Sanmıyorum. Ne var ki, Putin’in altının da sağlam olmadığını çok iyi biliyorum.
Rus devlet bürokrasisinin bazı kilit yerlerinde Ermeniler bulunuyor ve bunların tamamı “Büyük Ermenistan” rüyası ile yatıp kalkıyorlar. Türkiye’ye saldırarak, Rusya’nın güney batısında bir cephe açmanın peşinde olacaklardır. Bu da Ermenilerin çok istediği Batılı silahlı kuvvetlerin Güney Kafkasya’ya inmesinin yolunu açmaktır.
Ermenilerin bu akıl dışı hayalleri, onlara manyakça işler yaptırıyor sürekli. Bundan dolayı Türk devlet bürokrasisi ile Rus devlet bürokrasisi oldukça dikkatli ve koordineli olmak zorundadır. Batılıların Güney Kafkasya’ya inmasi, doğumuzda da yeni bir Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetiminin olması demektir. Böylece ABD, Türkiye’nin dört tarafını kuşatmış olacak.
Büyük felaket kapıda. Ve sömürgeciler bunu istiyor. Bakalım Putin ve Erdoğan bu felaketin kapıya gelmemesi için nasıl bir yöntem uygulayacaklar? Ya da herhangi bir yöntem üzerinde müzakere yapıyorlar mı? Bekleyip göreceğiz. Ama “Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli” maalesef.
*Erdal Şimşek, haber365.com.tr’in Yayın Kurulu üyesi olup 32 yıllık meslek hayatında sadece Savaş ve Terör üzerine çalışmış bir gazetecidir.