Haber365 Özel Dosya / Hasan Birgül
Soğuk Savaş sonrası dönemde, Rusya Federasyonu sancılı bir geçiş dönemi yaşamıştır. Bu süreçte ekonomik, sosyal ve siyasi alanlarda birçok sıkıntı ortaya çıkmıştır. Bu sancılı süreç sonucunda ülkenin ekonomisi gerilemiş, iç ve dış politikasında ise bir takım belirsizlikler baş göstermiştir. Böylece Rusya için dışarıda olumsuz bir ülke imajı oluşmuştur.
Pragmatist bir güzergah takip eden Putin yönetimi ise öncelikli olarak Rusya’nın ekonomik durumunu düzeltmiş ve iç politikada merkezi idarenin gücünü arttırıcı önlemler almıştır. Böylelikle içeride güçlenen Rusya dışarıda da etkin bir dış politika izleme etkisine kavuşmuştur.
Rusya’yı uluslararası arenada bölgesel süper güç ve enerji gücü haline getirmeye çalışan Putin yönetimi, Rusya’nın yakın çevre Balkanlar, Uzak Doğu ve diğer bölgelere yönelik politikasını yeniden belirlemiştir. Putin yönetimi Gorbaçov-Yeltsin döneminden farklı olarak Batıyla ilişkileri ortaklık yerine pragmatizm ekseninde yürütmeye özen göstersede Rusya'nın sert dış politikasından açıkçası herkes nasibini almıştır.
Karabağ’daki çatışmaların nereye kadar süreceğine dair ciddi endişeler vardı. Böylesi bir belirsizlik çağında bu tür çatışmaların devletler arası savaşa dönüşme ihtimali hiç de uzak bir ihtimal olmamıştır. Karabağ’daki çatışma bir anda Ermenistan-Azerbaycan arasında daha kapsamlı bir savaş eksenine doğru giderken taraflar bugün Lavrov öncülüğünde masaya oturdu. Neden? Çok basit Rusya bu tartışmadan çok sıkıldı. Bütün oklar Çarlık Rusya'sını gösteriyordu. Ermeni işgalcilere yolu açan güç Rusya'dır.
Uluslararası Diplomasi artık bu kavram konusun da çok net Rusya bu coğrafyayı arka bahçesi olarak görüyor. Herhangi bir hareketliliğin kendi ulusal güvenliğine yönelik hayati bir tehdit olduğunu düşünür yüzyıllardır. Takıntı mı dersiniz ,Putin Küresel Politikası mı dersini bilmem ama Rusya her yere salça olmaya bayılıyor. Rusya'nın yakın zamanda yaptıklarına bir göz atalım;
KREMLİN'İN ARKA BAHÇESİ
Rusya’nın Kırım,Ukrayna, Gürcistan, Karadeniz, Doğu Akdeniz ve Suriye’deki saldırgan tutumunun bölgenin güvenliği ve istikrarı için ciddi bir tehditdir. Ukrayna’nın başkenti Kiev’de 2013-2014 yıllarında, Rus yanlısı Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç’in Avrupa Birliği Ortaklık Anlaşması'nı imzalamaması üzerine düzenlenen protestoların ardından Batı yanlısı siyasetçiler yönetimi devraldı.Kiev’deki olayların ülke geneline yayılması üzerine Kırım Yarımadası'nda da askeri üniformalı, üzerlerinde hiçbir sembol veya simge bulunmayan silahlı kişiler kamu binalarında kontrolü ele aldılar.
Yeşil adamlar (WAGNER) olarak adlandırılan Rus yanlısı bu milis güçler kısa sürede hükümet binalarının yanı sıra Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu’nu da ele geçirdi.Kiev’deki yönetimin değişmesine karşılık Rus yanlısı silahlı grupların baskısı altındaki parlamentoda Kırım, Ukrayna’nın bir parçası olarak kalsın mı yoksa Rusya’ya mı bağlansın sorusunun yarımada sakinlerine yöneltileceği zorlu ve baskıcı bir referandum kararı alınmak istenildi.
Eli silahlı yeşil adamların gölgesinde 6 Mart'ta toplanan Kırım Özerk Cumhuriyeti Parlamentosu, Kırım'ın Rusya'ya bağlanması için referandum yapılması kararı alındığını ilan etti.Bu süreçten itibaren yeşil adamlar, Kırım Tatarlarına ve Ukraynalılara baskı yaparak onları yarımadadan uzaklaştırmak için sert bir tutum izledi.
Kırım Tatarları parlamentonun bu kararına karşı çıkıp boykot kararı alsa da 16 Mart 2014’te yarımadada sözde referanduma gidildi.
Rus yanlısı silahlı güçlerin kontrolündeki referandum sonucunda Kırım’ın Rusya’ya bağlanması yönünde karar çıktığı bildirildi.
Referandumun ardından Rus yanlısı olmayanlara uygulanan baskılar neticesinde pek çok Kırım Tatarı ve Ukraynalı topraklarını terk etmek zorunda kaldı.
Referanduma başta Birleşmiş Milletler BM olmak üzere uluslararası kuruluşlar ve pek çok ülke karşı çıktı ve referandumu geçersiz saydı.
RUSYANIN DİPLOMASİ ÇIKMAZI
Güney Osetya Savaşı: birbirini takip eden bir dizi çatışmanın sonucu olarak; Ağustos 2008’de Rusya, Gürcistan, Güney Osetya ve son olarak Abhazya’nın da taraf olduğu 5 gün devam eden bir savaştır. Görünüşte Gürcistan ile Güney Osetya arasındaki statü anlaşmazlığından kaynaklandığı ifade edilen savaşın; Batı ile Rusya arasındaki rekabetin bir yansıması olarak ortaya çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Güney Osetya Sorununun başlangıcı Çarlık Rusya’sı dönemine kadar gitmekte olup Rusya-Gürcistan ilişkileriyle yakından ilgilidir. Osetya, Gürcistan’la birlikte, Kafkasya’nın diğer bölgeleri gibi 1917’ye kadar günümüz Rusya’sının kontrolü altındaydı.
Lukaşenko'nun konuşması, eski SSCB üyesi iki ülke arasındaki siyasi gerilimin arttığı bir döneme denk geldi.
Rusya ile Belarus, 1997'de Birlik Devleti Anlaşması imzaladı.
Söz konusu anlaşma, iki ülke arasında yakın siyasi, ekonomik ve askeri iş birliği öngörüyor ancak tam bir birleşmeyi kapsamıyor.
Kremlin ise iki 'müttefik' arasındaki ilişkilerin ve entegrasyonun daha da derinleştirilmesi için bastırıyor.
Ermenistan ile Azerbaycan Karabağ’da baş başa kaldığında Rusya bunun bir Azerbaycan zaferiyle sonuçlanacağını bilir. Hatta bu iş bir anda bambaşka bir aşamaya kadar evrilip bölgedeki tüm statükoyu sarsacak bir yöne doğru gidebilir. Mesela Laçin Koridoru’nda Azerbaycan lehine gelişmeler olursa ciddi bir dönüşüm yaşanması anlamına gelebilir. Bu nedenle Rusya ancak belli bir süre kenarda kalabilir.
RUSYA KONTROLSÜZ GÜÇ UYGULUYOR
Bunun sebebi de Ermenistan ve özellikle Paşinyan ile belli bir süredir yaşadığı gerilimde bulunabilir.
Eski Sovyet coğrafyasının tümünde olduğu gibi Ermenistan’da Batılı eğilimler öne çıkmaktadır. Doğu Avrupa’da renkli devrim gördük. Ermenistan’da da Paşinyan bu çizgiyi temsil ediyor.
Rusya aslında Paşinyan’a hiç güvenmiyor. Azerbaycan’la yapılan görüşmelerin tümünde Ermenistan neredeyse her türlü teklifi düşünmeden reddediyor. Rusya kendini sadece Ermenistan’ın değil aynı zamanda Azerbaycan’ın da rızasını gözetmek zorunda hissediyor.
Otuz yıldır süren çözümsüzlük Azerbaycan’da ciddi tepki yaratmış durumda. Hep tek taraflı Ermenistan’a verilen destek Azerbaycan’ı daha stratejik adımlar atmaya ve özellikle bugün itibariyle süreç farklı bir kaosa gidecek gibi gözüküyor.
Bu nedenle Rusya Ermenistan’dan da çeşitli tavizler koparmanın peşinde. Mesela işgal altındaki 7 bölgeden beşinde işgalin sonlandırılmasına Rusya sıcak bakıyor ama Ermenistan bu teklife yaklaşmıyor bile.
Rusya için Azerbaycan’ın bu beş bölgeyi askeri yöntemlerle ele geçirmesi de bir seçenek olarak beliriyor. Böylece hem Paşinyan’ın burnu sürtülür hem de Azerbaycan’ın beklentileri biraz olsun karşılanmış olur gözüyle bakması tamamen tansiyonu düşürüp kendini aktif hale getirmesi olarak okunabilir.