Küresel Gıda Güvenliği, Tarım ve Siber Saldırılar gündemimizi önemli ölçüde meşgul etmektedir. Özellikle Küresel salgında Dünyada Küresel Gıda ve Tarım ne durumda bunların cevaplarının haricinde Ekonomiye siber saldırıları konuştuk.
Dünyada Küresel Gıda Güvenliği Ne Durumda?
Öncelikle küresel gıda güvenliğini, iyi bir şekilde tanımlamak gerek, yani bugünün sorunlarını iyi bir şekilde analiz edebilmek veya çözüm önerileri sunabilmek için küresel gıda güvenliğini tarihsel bir perspektif ile doğru tanımlamak lazım. Aslında insanlığın bugün yaşamını sürdürebilmek için gıdaya ve gıda ürünlerine ihtiyacı var. Yani gıdada sürdürülebilirlik önemli, günümüzde dünya ise Kovid-19 denilen bir küresel salgın ile karşı karşıya. Bu salgın bize, gıda güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu çok iyi bir şekilde gösterdi. Nasıl gösterdi? Bugün devletler, hepimizin yaşadığı 3-4 aylık eve kapanma süreçlerinde, yaşamımızı sürdürebileceğimiz ve bu süreci atlatabilmemizin tek bağlantısı veya bununla alakalı savaşabilmemizin en önemli sebebi iyi beslenmekti. Ve gıda lazımdı, gıdaya ulaşım elzem idi. Tedarik hattının ve tedarik zincirinin bozulmaması kritikti. Limanlardaki ticaretin sürdürülmesi gerekliydi. Gıdanın hızlı bir şekilde ülke limanlarına gelip, oradan iç piyasaya dağıtılması ve üreticiden, tüketiciye hızlı bir şekilde gitmesi önemliydi. Bu süreci bazı ülkeler sağlıklı bir şekilde gerçekleştiremediler. Türkiye’yi ise bu konuda tebrik etmek lazım, tedarik zincirini hiçbir zaman koparmadı ve çok hızlı bir şekilde güvenli gıdaya ulaşabildik. Tabi ki bunun sağlıklı olması, mikroplara maruz kalmaması veya GDO’lu olmaması yani hepsi aslında Kovid-19’a karşı bize bir mücadele alanı açtı. Küresel bir salgında veya yaşamımızı ve yaşam süremizi uzatmak için gıda güvenliği çok önemli, bunu sadece ticaret anlamında veya dengeli, sağlıklı beslenme anlamında söylemiyorum. Gelecek nesillerin devamlılığı sağlıklı bir hayat sürdürülebilmeleri, kaliteli bir hayata kavuşmaları veya ülkelerin kalkınmasıyla da yakından alakalı yani bugün sağlık alanında problemleri olan toplum yani ülke kalkınabilir mi? Mesela gerekli yerlerde gerekli paraları harcayabilir mi acaba? Yani sonuçta devletler bugün, kişilerin gelirleri üzerinden vergi alıyor. Ve bu vergi üzerinden yatırım yapıyor. Sağlıklı bir birey sağlıklı gıda tedarik zincirinden gelir. Bu gıda tedarik zincirini sağlamakta devletlerin asli görevi burada hem üreticilere hem bireylere çok önemli görevler düşüyor. Sonuç olarak Kovid-19 süreci mevcut durumu yeniden bize hatırlattı ve devletler başta olmak üzere bütün piyasa yapıcılara gıda güvenliğinin vazgeçilmez olduğunu gösterdi.
Küresel Gıda Güvenliği Nasıl Sağlanabilir?
Küresel gıda güvenliği salgın hastalıklar, yeterli gıdaya ulaşamama veya dünyada pek çok insan bugün kendi hayatını idame ettirebilecek kadar gıdaya ulaşamıyor. Bu durumun sağlanması ise basit düzeyde gıda güvenliği olarak tanımlanabilir. Bunun sayıları, milyonlar veya milyarlarla ifade edilebilir. Peki çözüm ne? Bu nasıl sağlanabilir. Birincisi uluslararası örgütlerin birçok projesi var ve destek olabilirler. Devletler arasındaki koordinasyon arttırılabilir. Bireyler ve dernekler arasındaki koordinasyon arttırılabilir. Ve en önemlisi bilinçli nesil, bunun eğitimlerinin ilkokul düzeyinden başlayıp ortaokul ve lise düzeyine kadar verilmesi sağlanabilir. Belki bugün telefon olmadan yaşayabiliriz. Bilgisayar olmadan yaşayabiliriz. İnternet olmadan yaşayabiliriz. Araba olmadan yaşayabiliriz. Ama gıda olmadan veya gıdada sürdürebilirlik sağlanmadan insan hayatı zor bir patikaya evrilir ve ardından ciddi sağlık problemleri gelir. Bu durum kamunun diğer alanlara yapılacak yatırımları sağlık sektöründe değerlendirmesine neden olur ki, mevcut süreç ülkelerin kalkınma dönemlerini uzatabilir.
Türkiye Gıda Güvenliği Açısından Koronavirüs Döneminde Ne Gibi Çalışmalar Yaptı?
Şimdi Kovid-19 sürecinde, Türkiye özellikle gıda tedarik zincirini tamamen sağlam bir şekilde tutmayı ve insanlara ürünleri sunmada diğer ülkelere kıyasla daha iyiydi. Çünkü bir panik ortamı yaratılmadı. Kovid-19 sürecinde Amerika’da, İngiltere’de ve Fransa’da marketler yağmalandı. İnsanlar marketlere hücum ettiler. Türkiye’de biz bunları görmedik. İnsanlar sakin bir şekilde ihtiyaçlarını karşıladılar. Çünkü tüketicinin bir üreticiye ve kamuya güveni vardı bu konuda. Gerçekten de kamuda bu güveni boşa çıkarmadı ve insanlar çok rahat bir şekilde gıdaya ulaşım sağladılar. Bazı marketlerde; Rusya’da örneğin insanlara sınırlama getirildi. İşte 500 rubleye, 1000 rubleye kadar alışveriş yapabiliyorsunuz. Ama Türkiye’de böyle sınırlama yoktu. Bu aslında insanların veya tüketicinin kamuya olan ve kamunun gıda tedarik zinciri hattını koparmayacağını gıdaya ulaşımın zorlanmayacağının inancıyla geliyor. Aslında birey ve devlet arasındaki, ilişkinin Türkiye’de nasıl bir seyir izlediğini görüyoruz. Olumlu yönde tabi ki.
Küresel Süreçte Tarım Ne Seviyede?
Yine aslında küresel gıda güvenliği başlığı altında tartıştığımızda insanların gıda ihtiyacı var. Bu sorgulanamaz bir ihtiyaç, bu ihtiyacın giderilmesi lazım. Günümüzde 2 milyardan fazla kişinin yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşımı sınırlı. Bu ihtiyacı giderebilmek içinde bir güç merkezinin veya kamunun kaynakları kontrol edebiliyor olması lazım veya o kaynaklara sahip olması gerekir. Tarih boyunca birçok devlet bu yüzden yani örnek veriyorum; ürün hasat olduğu dönemde yağmalar olmasın diye veya insanlar ürettiklerini koruyabilsinler diye yakın doğuda, yani batı Asya’da devletler ilk zaman Dicle nehrinin kenarlarında; Sümerler, Urartular veya başka medeniyetler ortaya çıkmış. Bu medeniyetlerin ortaya çıkma sebebi tarımsal üretimi korumak çünkü başka yağmacı kabileler geliyor. Burada aslında güven duygusunun inşasını gerektirir. Devlet niye vardır? İşte güvenlik için vardır. Yeterli gıdaya ulaşım için vardır. Bireysel özgürlükleri korumak için vardır. Ekonomik sürdürebilirlik için vardır. Aslında en temel nokta tarım ve bugün örnek veriyorum. Dünya ekonomisi işte 80 Trilyonluk devasa bir hacimde, Kovid-19 öncesi 85 Trilyondu. Kovid-19 sonrası 80 Trilyona gerilemiş durumda, ama tarıma bakıyoruz. Tarım olduğu yerde duruyor. 3 veya 3,5 Trilyon dolarlık hacimle ciddi oranda bir hacimde büyüme gösteriyor. Dünya ekonomisi ne kadar büyükse aslında, tarım sektörü de onun peşinden sürekliniyor diyebiliriz. Veya yeni istihdam sahaları oluşturabilecek, bir sektör ama tabi her devlet ve her ülke aynı üretim seviyesinde değil. Örnek veriyorum bugün ABD’de bir çiftçiyi istihdam ettiğinizde 80 bin dolarlık üretime ulaşıyor ve üretim yapıyor. Ama örnek veriyorum bugün Japonya’da bir çiftçiyi istihdam ediyorsunuz. Kişi başına 35 bin dolarlık bir üretim yapıyor. İşte Brezilya’da 7 bin dolarlık üretim yapıyor. Hindistan’da 1500 dolarlık, Çin’de 3000 dolarlık, Türkiye’de 10 bin veya 11 bin dolarlık üretim yapıyor. Bir çiftçi kişi başına vurduğumuzda, bu aslında teknolojiyle de alakalı fakat vazgeçilmez bir sektör yani insanlığın doğumundan itibaren, hayatını sürdürebilmek için veya yerleşik hayata geçtikten itibaren bir ihtiyaç, bugün insanlar birçok ihtiyaçtan vazgeçebilirler fakat gıdadan ve tarımdan asla vazgeçmeyecekler. Bugün devletlere bakıyoruz; işte Güney Kore gitmiş Madagaskar’da büyük devasa tarlalar kiralamış. Türkiye; Sudan’da kiralamış, İngiltere; Nijerya’da kiralamış işte farklı ülkelerin tarım arazileri kiralanmaya başlanmış. Devletler gidip bununla ilgili yatırım yapıyorlar. Farklı bir alana doğru geçiyoruz aslında, örnek veriyorum teknolojiyle birleştirdiğimizde bunu Çinliler mesela uydular aracılığıyla izliyor. Uydular aracılığıyla tarım sahalarını izliyorlar. Ordan ne kadar üretim alabiliriz verim ne kadar, iklim nasıl etkileyecek bir daha ki sene nasıl bir planlama yapalım gibi çalışmalar yapıyorlar.
Küresel Dünyada Siber Güvenlik Hakkında Yorumlarınız Nedir?
Bu soruyu yine tarım sektörü üzerinden değerlendirelim. İnsan için yemek içmek veya gıda neyse; Devlet için vatandaşlarının bilgi veya siber güvenliğini sağlamak ve ordular için aynı anlama geldiği söylenebilir. Yani bugün devletler AR-GE çalışmalarıyla savunma sanayinde yeni silahlar geliştiriyorlar. Bu silahların üretim bilgilerine başka ülkeler tarafından saldırılar oluyor. Çalma girişimleri oluyor. Sizin 2 milyar dolar harcadığınız projeye, siber saldırıyla adamlar ulaşıyorlar. Onu kaynak ülkeden alıp başka bir ülkeye taşıyorlar. Aslında çok cüzi miktarda paralarla devasa bir teknolojiye ulaşıyorsunuz. Devletler için tabi ki de ön planda olması çok normal. Devletin beyni diyebileceğimiz sahalarda da bunu görmek mümkün bugün Türkiye üzerinden konuşursak vatandaşların bilgi güvenliği diyelim veya sosyal medya aracılığıyla vatandaşlar birçok özel bilgilerini paylaşıyorlar. Doğum tarihleri olsun mail adresleri olsun, düşünceleri olsun aslında bu konuştuklarımızda bir siber güvenlik alanı çünkü vatandaşların eğilimleri sosyal medya araçlarıyla bulmak mümkün, mesela Amerika 2016’daki seçimlerinde Facebook’la alakalı birçok girişimde bulundu. Mesela; Trump’a kim oy verebilir. Toplumlar bu konularda yönlendirilebilir mi? Örnek veriyorum bir siteye, bir haber girdiğinizde haberin doğruluğuna yalan olup olmadığına bakmadan bu haber infial yaratabilir mi? İşte toplumsal olayları yönlendirilebilir mi? Bunların hepsi siber veya bilgi güvenliğinin alt yapısını oluşturur. Ekonomide siber güvenliği nasıl sağlarız. Bu konu ise toplumların yıllarca kazandığı refahı dış saldırılara karşı korumakla mümkün. Toplumlarda infial yaratabilecek siber saldırı olayları önlenebilir mi? Bankalara saldırılar, hesaplara saldırılar olabilir. Veya sizin en özel dediğiniz bireysel bilgilere, hak ve özgürlüklere müdahale olabilir. Amerika mesela Huawei neden engelliyor. Acaba bir bilgi güvenliği veya bilgi sızdırılması olabilir mi? Huawei’in internet alt yapısını kurmasından neden rahatsız oluyor bazı ülkeler, bunların hepsi aslında siber güvenlikle alakalı yani bugün devletler, 21.YY’ın ikinci, üçüncü çeyreğine hazırlanırken geriden takip etmiyorlar. İleriden takip etmek için çabalıyorlar. Siber güvenlikte bu alanın önemli bir dalı artık olmazsa olmaz diyebiliriz. Genel çerçeveyi özetlemek gerekir ise kamu yani insan yaşamının güvenliğini, sürdürülebilirliğini ve iyileşmesini sağlayan sistemi koruma günümüzde bilgi güvenliğini sağlamaktan geçiyor. Teknolojik yarış da mevcut güvenlik yaklaşımlarının temel konusu.