Ardında gizlenen gerçekler ve derinden etkileyen hikayesiyle sadece gelinleri değil hepimizi ağlatacak "Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar" türküsü...
Geçmişten günümüze uzanan köklü tarihimizde türkülerin önemli bir yeri vardır. Her türkünün ardında mutlaka bir yaşanmışlık buluruz. Bu yüzdendir ki hep derinden etkiler dinleyeni de söyleyeni de. Hiç kuşkusuz her türkünün yürek burkan bir hikayesi vardır. Ama bu türkünün başka bir yeri vardır memleketimizde. Her evlenen genç kızın kına gecesinde mutlaka söylenir. Asıl amaç ağlatmaktır zira taze gelini. Amaca da ulaşılır en nihayetinde. İlk yuvasına vedadır bu, ailesindense ilk kopuşudur belki de. Annesinin kuzusu ayrılıyordur artık başka diyarlara. Tam da bu yüzden kına gecelerinde bu türkü ağıt olarak yakılır bir nevi.
FİLMLERE KONU OLABİLECEK HİKAYE
Gelin şimdi hep beraber bu acıklı türkünün nasıl meydana geldiğine bakalım. Tekirdağ'ın Malkara ilçesinde yaşanan filmlere konu olabilecek, Herkesin bildiği bu türkünün aşırı acıklı hikayesi ise şöyle:
Çok eski zamanlarda Tekirdağ'ın küçük bir köyünde yaşayan Zeynep adında çok güzel bir kız varmış. Güzelliği dillere destan olan 16'sına yeni basmış Zeynep'i köylerindeki bir düğüne gelen Ali isimli bir genç görür ve çok beğenir.
Ali, köyüne döndüğünde hemen ailesini Zeynep'e dünürcü gönderir. Zeynep'i Ali'ye verirler ve hemen düğünleri olur. Zeynep'in gelin gittiği köy ile kendi köyü arasındaki uzaklık üç gün üç gece mesafededir.
DAYANILMAZ HASRET
Zeynep; annesini, babasını ve kardeşini tam 7 yıl göremez. Bu özlem, Zeynep'in yüreğinde her gün biraz daha büyüyerek dayanılmaz bir hal alır. Zeynep, köyün büyük tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi köyüne doğru için için kendi yaktığı türküyü mırıldanır ve gözleri uzaklarda sıla özlemini gidermeye çalışır.
AŞKI ÇABUK BİTEN ZALİM KOCA
Kocası, Zeynep'in özlemine pek aldırış etmez. Kaldı ki eski sevgisi de pek kalmadığından Zeynep'i hor görmeye, ona eziyet etmeye başlar. En sonunda bu özlem ve horlanma Zeynep'i yataklara düşürür. Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep'in düzelmesi için annesinin, babasının çağrılmasını ister. Başka çaresi kalmadığını anlayan kocası, kayınvalidesi ve kayınpederine haber vermeye gider. Altı gün altı akşam süren bir yolculuk sonrası köye ulaşan anne-baba, Zeynep'i yatakta bulur.
SON KAVUŞMA
Perişan bir halde olan Zeynep, annesi ve babasına da türküyü söylemeye başlar. Çevrelerindeki bütün köy kadınları duygulanıp, ağlarlar. Annesi fenalık geçirir. Zeynep, son kez görmüştür ailesini, hasretini giderir ama artık çok geç kalınmıştır. Bayılır, ardından bir daha iyileşemez ve ölür. Herkes Zeynep için gözyaşı döker.
İşte o gün bu gündür bu türkü, ayrılığın türküsü olarak dillerde dolaşır:
Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar. Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler. Annesinin bir tanesini hor görmesinler.
Uçan da kuşlara malum olsun, ben annemi özledim. Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim.
Yıllardır kına geceleri esnasında dökülen gözyaşlarının ardında Zeynep'in gözyaşlarının döküldüğü böylesine acıklı bir hikaye saklı.