Sel sularıyla birlikte çamurların oluştuğu derelerde soğuk havaya aldırış etmeden altın arayan İbrahim Irgatçı yıllardır bu işi tutkuyla yaptığını belirterek, "Yaklaşık 3 yıldır bu işi yapıyorum. Bu bizim için bir tutku haline geldi. Geçen yıl çok büyük kuraklık oldu. O yüzden bu işe ara vermek zorunda kaldık. Yağmurun ardından derelere su gelmesiyle beraber, altın madeninin hareketliliği başladı. Biz hobimize geri döndük ve bugün birkaç parça altın yakalamayı başardık. Haftalık yaklaşık 7- 8 gram altına bulabiliyoruz. Emeğimiz boşa çıkmıyor ve bizim bu işi yapmamız için çok iyi bir neden oluşturuyor. Topladığımız altınları ay sonu İzmir Sarraflar Çarşısı'ndaki ayar evlerinde eritmesini sağladıktan sonra ayarını belirleyip hurda fiyatından satıyoruz. Çalıştığımız bölgeye göre bazen 22, bazen de 21 ayar denk geliyor. Diğer malzemelerde karışırsa ayarı düşüyor veya saflık derecesi artıp 23 ayara kadar çıkabiliyor. Bugüne kadar en yüksek 23 ayardan altın sattık, 24'ü daha hiç görmedik. Ayar değeri üzerinden emeğimizin karşılığını alıyoruz." ifadelerini kullandı.
Altın aramak bizim için bir hobi
Hobi amaçlı bu işi yaptıklarını ve altın aramak için büyük materyallere gerek olmadığını ifade eden dere yataklarında altın aramak için çok büyük ve pahalı malzemelere ihtiyaç olmadığını belirten Irgatçı, "Yağmurun ardından oluşan alüvyona kapılan maden, kıvrımlara kadar gelip birikiyor. Birikmiş olan altını bir bulup değerlendiriyoruz. Yaptığımız işin adına da 'kırıntı madencilik' deniliyor. Eleyip sınıflandırdığımız kumu, savak dediğimiz metal düzeneğin yardımıyla suyun ayrıştırma gücünü de kullanarak daha konsantre hale getiriyoruz. Örneğin 50 kilogram kumu, 2 kiloya kadar düşürerek fanın içinde sağım yapıp altını ayrıştırabiliyoruz. Su altının dışındaki hafif malzemeyi alıp götürerek işimizi kolaylaştırıyor. Bulduğumuz altınları cam bir saklama kabında muhafaza ediyoruz. En son yapılan bir ayrıştırma işleminin ardından bulduğumuz altınlar satışa hazır hale geliyor." şeklinde konuştu.