Haber365 Özel Haber/ Hasan Birgül
Tarihteki diğer sömürgeci devletlerin uygulamalarıyla karşılaştırıldığında Fransız sömürgeciliği daha vahşidir. Günümüzde bile ekonomik, kültürel hatta dini açıdan Afrika’daki eski sömürgelerine karşı baskıları devam etmektedir. Türkiye’nin bu vahşeti dile getirmesi Fransız'ları rahatsız ediyor.
Türkiye ve Yunanistan arasında Ege ve Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarını belirleyen herhangi bir antlaşma yapılmış değil. Yunanistan ve GKRY’nin tek taraflı ilan ettikleri deniz yetki alanları maksimalist bir yaklaşım benimsemekte ve Türkiye’yi denizden çevreleme amacını taşımaktadır. Ayrıca mutabakatın BM tarafından kabul edilmesi Fransız'ları iyice çileden çıkarttı. Mutabakatın imzalanması ve kabul görmesiyle başta Yunanistan, Fransa, GKRY,İsrail bölgede kaybetti. Ve kaybetmeye devam edecektir.
Son döneme bakıldığında Macron’un dış politikada ilgi alanını genişlettiğini ve sonuçsuz aktivizm siyaseti yürüttüğünü görüyoruz. Libya ile başlayan yersiz hamleleri Doğu Akdeniz ile iyice görünür oldu ve Macron kaybetti.
Fransa'yı hangi unsurlar sebeb oldu bunlara değinelim.
TÜRKİYE'NİN ÇIKIŞI
Fransa'nın muğlak bir duruşu vardı Libya'da aktivist ve sömürgeci kimliğini kullanıyordu bölgede, Türkiye'nin büyük imkanlarıyla ortaya çıkması, durumu Fransız stratejisine yönelik olumlu bir hamleydi ve Fransa'yı köşeye sıkıştırdı. Türkiye’nin Libya’da siyasi geçişi ve yeniden yapılanma sürecinin önemli aktörü haline gelmesi Paris ve Atina’nın emelleri açısından tam bir kabusa karşılık gelmektedir . AB’nin İrini operasyonunun Ankara’nın Libya’daki askeri varlığını engelleyemediğini gören Paris, NATO’yu hareketlendirmeye çalışıyor. AB Komisyon toplantısında bile Azerbaycan - Ermenistan meselesinde kudurmuş köpek gibi Azerbaycan Türklerine saldırması herşeyi net bir şekilde gösteriyor.
Afrika’daki Türk-Fransız rekabetinin yeni bir döneme geçtiği ve NATO’nun Türkiye’yi sınırlandırmak için kullanılamayacağı açık ve net bir şekilde görülmektedir.
İç siyasette bunalan ve ciddi eleştirilere mazur kalan Macron’un dış politikada popülist bir çıkış aradığından, Avrupa’nın siyasi liderliğine soyunduğunda uzmanlar hem fikir olmuş durumda ülkesinde ki eylemler Dünya siyasetinde ki sömürgeciliği Libya'daki kaybı Fransa'yı kaosa ve başarısızlığa sürüklemeye yetiyor. AB Konseyi toplantısında tüm AB’yi Ankara’ya yaptırım konusunda ortak cepheye çevirmek. Bu işi Macron’un beceriksizliğine ve çaresizliğine bağlama eğilimindeyim. Dünya siyasetine kör bir devlet olarak görüyorum.
Macron olsa olsa Üçüncü Cumhuriyet’in son dönem silik liderlerinin birine benzetebilir.
Fransa’nın Türkiye’ye yönelik düşmanca tavrını sadece Doğu Akdeniz krizinde Yunanistan’ı Türkiye’ye karşı koçbaşı olarak kullanması neticesinde görmemeliyiz. Fransa tabiri caizse patolojik bir hırsla kendisini Türkiye’nin her alanda karşısında durmaya adamış vaziyettedir. Akdeniz, Afrika, Ortadoğu bölgelerinde ve AB, NATO gibi kurumlar nezdinde Türkiye karşıtı meydan okumalarına ve düşmanca tavrına BM mutabakatı onayladıktan sonra daha net bir şekilde göreceğiz ve net olarak Fransa ve Macron kaybetti.
İkinci Dünya Savaşı öncesi Fransa hem siyasi hem de askeri alanda bütünüyle yanlış hesaplara saplanan, gereksiz büyüklenen, ama korkularına engel olamayan buna rağmen de garantör pozu kesen liderlerle doluydu. Çok konuşur az iş yaparlardı. Aynı Macron gibi..