Coronavirüs salgınıyla mücadelede alınan önlemlerin ekonomik aktiviteyi yavaşlatarak küresel karbon emisyonlarında tarihi bir düşüşe sebep olması beklenirken, bu düşüşün kalıcı olması ve iklim değişikliğini önlemek için etkin politikalara gerek duyuluyor.
Coronavirüs salgınıyla mücadelede alınan önlemlerin ekonomik hareketliliği yavaşlatarak küresel karbon emisyonlarında tarihi bir düşüşse sebep olması beklenirken, bu düşüşün kalıcı olması ve iklim değişikliğini önlemek için etkin politikalara ihtiyaç doğuyor.
Bütün dünyada coronavirüs salgınının dağılımını engellemek için alınan karantina önlemleri, petrol talebinde ciddi bir düşüşe neden oldu. Pek çok kişinin evlerinden uzaktan çalışması, elektrik talebindeki azalma, kömür santralleri başta olmak üzere pek çok sanayi kuruluşunun çalışmalarının yavaşlaması, seyahat sınırlamaları ve araç trafiğinin de azalmasıyla karbon emisyonları inişe geçti.
İngiltere merkezli Carbon Brief verilerine bakıldığında, coronavirüs sürecindeki ekonomik durgunluk neticesinde bu sene küresel karbon emisyonları neredeyse % 5,5 düşüşle 2 milyar ton azalacak. Bu rakam, küresel karbon emisyonlarında karşılaşılan en fazla düşüş olarak kaydedilecek.
Diğer taraftan, Uluslararası Enerji Ajansı verilerine bakıldığında, 2008 finansal krizin peşinden 2009 yılında karbon emisyonları 400 milyon ton azalsa da ülkelerin karbon yoğun altyapı projelerine sağladığı büyük yatırımlar sonrasında emisyonların 2010 yılında 1,7 milyar ton artmasıyla tarihteki en büyük artış meydana geldi. Bu kapsamda, coronavirüs salgını sonrasında ülkelerin ekonomilerini hareketlendirmek için yapacağı yatırımlar, iklim farklılığının geleceği açısından oldukça önemli bir rol oynayacak.
Norveç merkezli CICERO Uluslararası İklim Araştırma Merkezi Kıdemli Araştırmacısı Robbie Andrew, açıklamasında, karbon emisyonlarındaki tarihi düşüşün devleyetlerin iklim politikaları nedeniyle değil coronavirüs salgınına karşı alınan önlemlerle olacağını belirtti. Pek çok kurumun uzaktan çalışmaya geçmesinin emisyonlardaki eksilmede oldukça etkisi olacağını belirten Andrew, "Emisyonların azalmasında araç trafiğindeki düşüş ve elektrik üretimindeki gerileme en büyük etkenlerden biri olacak. Görece daha pahalı bir kaynak olduğu için kömürden elektrik üretimi de aynı şekilde azalacak. Özellikle ABD ve Hindistan'da bu trendi şimdiden görüyoruz. Asıl mesele ise Kovid-19 şoku sonrasında emisyonların gelecekte nasıl bir seyir izleyeceği." şeklinde konuştu.
Andrew, küresel sıcaklık yükselişinin 1,5 dereceyle kısıtlanması için emisyonların senelik bazda % 7,6 düşmesi gerektiğini belirtti.
Bağımsız düşünce kurumu EMBER Elektrik Analisti Dave Jones da sıcaklık yükselişinin 1,5 dereceyle kısıtlanması için yapılan faaliyetlerin bir maraton olduğunu ifade ederek "Emisyonlar ancak yıl bazında kademeli olarak gerilerse bu tarihi düşüş iklim değişikliğiyle mücadele için anlamlı olabilir." dedi.
Ülkelerin coronavirüs sonrası için düzenlediği kalkınma politikalarının oldukça öneme sahip olacağını belirten Jones, şu ifadeleri kullandı:
"Dünya bu süreçten çok farklı çıkacak ve bu çıkışın nasıl bir yol alacağı da henüz belli değil. Çin ve ABD gibi büyük ülkelerin kalkınma politikaları netleşmedi. Avrupa Birliği yeşil kalkınma açısından biraz daha umut vadetse de Hindistan henüz sahneye çıkmadı. Tüm bu ülkelerin kalkınma paketlerindeki parayı nereye harcayacağı belirsizlikle dolu. 2008 krizi sonrası çevresel endişeler çok belirgin değildi fakat şimdi insanların bu konuda çok derin endişeleri var ve aslında bu süreç birçok şeyi değiştirmek için de bir fırsat sunuyor. Bu yüzden, her adımın çok dikkatli atılması gerekiyor."