Coronavirüs pandemisi nedeniyle evlerimizden çıkmadığımız, sevdiklerimizden uzak kaldığımız şu günlerde en çok da ihtiyacımız olan şey birazcık moral. Bunun için de belki dinleyeceğimiz bir şarkı belki izleyeceğimiz bir film bizi bulunduğumuz ortamdan bambaşka yerlere götürebilir.
Hayatın koşturmacasında izlemek isteyip izleyemediğimiz filmleri de günlere dağıtıp bu süreçte izleyebilir, verimli ve eğlenceli zaman geçirebiliriz. Biz de sizlerin moral seviyesini birazcık da olsa yükseltecek romantik komedi filmlerini listeledik. İşte o filmler...
UMUT IŞIĞIM (2012)
Matthew Quick’in aynı isimli çok kaliteli kitabından beyaz perdeye aktarılan filmin yönetmenliğini David O. Russell üstleniyor.
Filmde, eski bir tarih öğretmeni olan Pat Solitano(Bradley Cooper) temiz kalpli karısına aşık bir adamdır. Bir gün karısının kendini aldattığını gören adam yaşadığı ciddi bir travma yaşar ve 8 ay rehabilitasyon merkezinde tedavi görür.
Tedaviden sonra Pat anne babasının yanına taşınır ve karısının istediği bir adam olmaya çalışır. Bir yemekte, aile dostu Tiffany ile karşılaşan Pat, genç kadınla eski eşine ulaşmak için yardım ister. Bir 'iyilik' karşılığı Pat'e yardım teklif eden Tiffany, her ikisi içinde umut ışığı olacak yeni bir kapı açacaktır.
KEŞKE 30 OLSAM (2004)
Gary Winick'in yönettiği Keşke 30 Olsam, doğum gününde içten dilenen bir dileğin neden olacağı komik olayları sinemaseverlere sunuyor. İnsanların ne istediklerini sorgulamalarını sağlayan filmde 13 Yaşındayken hoşlandığı çocuk olan Matt’in önünde kötü duruma düşen Lucy içten bir şekilde 30 yaşına kadar saklanmayı ve ortadan kaybolmayı diliyor. Bu dileği ise gerçekleşiyor. Hayatında herşeyi dört dörtlük olan Jenna, istediğinin bu olmadığını fark eder. Bunun için de eski aşkı olan Matt’i bulmaya karar verir. Onun yetişkin hali ile karşılaştığında ise tanıdığı eski Matt olmadığını fark eder.
TATİL (2006)
Nancy Meyers tarafından yazılıp yönetilen filmde, Iris Simpkins Londra’da yaşayan bir köşe yazarıdır ve meslektaşı Jasper Bloom’a aşıktır. Jasper’ın nişanlandığını ve başka bir meslektaşı ile evlenmek üzere olduğunu haber aldığında Iris’in tüm dünyası yıkılır. Diğer yanda Los Angeles’da yaşayan Amanda Woods, kendisine ihanet eden sevgilisinden henüz ayrılmıştır ve onu unutmaya çalışmaktadır. Kader bu ikiliyi karşılaştırır ve hikaye burada başlar.
BRIDGET JONES'UN GÜNLÜĞÜ (2001)
Helen Fielding’in aynı adlı romanından Sharon Maguire tarafından beyazperdeye aktarılan İngiliz yapımı filmde artık otuz iki yaşına gelmiş olan Bridget, halen hayatını rayına oturtamamış; aradığı kişiyi bulamamıştır. Bir şekilde kim olduğunu kendine hatırlatması ve tüm hareketlerini kontrolü altına alabilmesi için bir günlük yazmaya başlar. O noktadan itibaren kendisini aşık olduğu iki erkeğin arasında kararsız bir vaziyette bulur. Bunlardan birisi dürüstlüğüyle ve doğru seçimleriyle göz kamaştıran bir erkektir. Diğeri ise, güvenilmez ancak bu nedenle çekici olan bir adamdır. Bridget Jones, ne yapacağını şaşırmıştır.
BİR ERKEK 10 GÜNDE NASIL KAYBEDİLİR (2003)
Michele Alexander, Jeannie Long’un aynı isimli kitabından beyaz perdeye aktarılan filmde Benjamin, bütün hayatını kadınlar üzerine kuran bir çapkındır ve ilişkileri en fazla bir gün sürer. Bir gün patronuyla bir iddiaya giren Benjamin yeni ilişkisinin on günden daha uzun sürebileceğini savunur. Barry, her ne kadar kendisi için çok zor olacaksa da, bu iddiayı bir şekilde kazanmaya kararlıdır. İddia ve macera tam da burada başlar.
AŞK ENGEL TANIMAZ (1999)
Roger Michell'in yönettiği filmde William Thacker, Batı Londra'daki Notting Hill'de yaşamaktadır. Eşinden boşanmış olan William, Pazar caddesindeki Portobello Road'da bir kitapevinin de sahibidir. Bir gün dünyaca ünlü film yıldızı Anna Scott'un dükkanına gelmesi ile William'ın yaşamının akışı değişir. İkisininde aklında geçen son şey aşktır fakat birbirini takip eden komik olaylar sonunda Anna ile William çıkmaya başlarlar.