Haber 365 (Kültür - Sanat Servisi) Mevlana Aşkın Dansı, Yunus Emre Aşkın Sesi, Somuncu Baba: Aşkın Sırrı gibi yapımlarıyla tanıdığımız başarılı yönetmen Kürşat Kızbaz ile sinema sektörünü ve yeni projelerini konuştuk.Yönetmen Kızbaz, yeni projesi Hacı Bayram Veli ile ilgili tüm detayları Haber 365 okurları için anlattı.
Çoğu yönetmen gişe kaygısından dolayı beşeri aşka yönelirken siz, Yunus Emre Aşkın Sesi, Somuncu Baba: Aşkın Sırrı gibi yapımlarınızda ilahi aşkı anlatan yapımları yönettiniz. Filmlere ilgi nasıldı? Sizce bu tür ticari amaçla yapılmayan filmler bir risk mi?
Ben hayatta herkesin bir sebeple bu dünya için yaratıldığına inanıyorum bu vesileyle yüce Allah’ın aslında herkese var olma nedenini ruhuna üflediğini düşünüyorum. Benim de var olma nedenim inanç değerlerimizin temellerini oluşturan eserleri, fikirleriyle yüzyılları aşan bu denli eşsiz düşünce insanlarının yaşam öykülerini filmleştirmek diye ümit ediyorum. Bu bağlamda tarihimizin önemli değerlerini anlatan hikayeler benim çok ilgimi çekiyor. Böylesi önemli kişilerin hayatlarını filme almak bana son derece heyecan veriyor. Bu vesileyle yapmış olduğum Mevlana, Yunus Emre, Somuncu Baba filmleri şükürler olsun her seferinden birbirini aşan sinematografik ve sanatsal değer açısından gelişen işler oldu. Böylesi filmler Türkiye’de çok fazla yapılmamasına ve çok fazla yatırımcılar, filmciler tarafından ticari görünmemesine karşın aldığımız ödüller ve filmlere olan ilgi beni fazlasıyla memnun etti. Bu tür filmleri yapmak bir risk çünkü ticari değil , sizler ilahi aşkı anlatıyorsunuz, çağları aşan düşünce insanlarının yaşam öykülerini anlatıyorsunuz.. Popüler değil ancak çok daha fazla kalıcı, çok daha fazla etkileyici ve çok daha fazla kalplere ulaşan filmler oluyor. Filmler 60’a yakın ülkede gösterildi. Dünyanın birçok ülkesinde galalarda, festivallerde ayakta alkışlandı. Bu tür filmler daha uzun vadeli yaşıyor. 2008 yılında yaptığım Mevlana projesi hala televizyonlarda yayınlanıyor. yunus Emre ve Somuncu Baba projesi özellikle ramazan aylarında gündeme geliyor bu da beni çok mutlu ediyor. Bu filmlerin yaşayacağını dair uzun vadede izleneceğine dair umudumu da artırıyor.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir pandemi süreci yaşandı uzun bir süre evlerimizden çıkamadık. Siz bu süreci nasıl değerlendirdiniz?
Aslında pandemi dönemi yazmayı ve okumayı seven kişiler için oldukça kıymetli. Ben de bu süreci oldukça yoğun geçirdim. Hem yeni filmlerim hem çalışmak istediğim kitaplar ve izlemek istediğim yapımlarla çok yoğun bir süreç geçirdim. Günde 14-15 saat istediğim şeyleri okuyabildim, yazabildim. Hem film senaryolarına yoğunlaştım hem de doktora çalışmalarıma ağırlık verdim. Pandemi dönemi benim için çok verimli ve keyifli geçti.
Pandemi dönemi sinema salonları geçici bir süreyle kapandı, filmlerin vizyon tarihleri ertelendi. Sizce bu dönem sinema sektörünü nasıl etkiledi?
Coronavirüs maalesef sinemayı çok etkiledi. Özellikle halen sinemaların birçoğunun açılmamış olması, tamamen salgın bittikten sonra anca sinema salonlarının açılacağını düşündüğümüzde şuan sektör bir krize girdi. Sektör, sinema salonlarındaki izlemeler dışında bireysel izlemelere kaydı. Netflix gibi popüler yayın portalları sinema izleyicisini özellikle bu dönemde kendisine çekiyor. Maalesef bu dönemde toplu gösterimler çok fazla ilgi çekmiyor. Açık hava sinemaları, arabalı sinemalar nostaljik olduğundan biraz seyirciyi çekse de pandemi dönemi bitmeden sinemalarda çok yoğun bir izleyici sayısı olacağını düşünmüyorum. En azından eylül ekim belki de kasım. Bu tabi ki sektörü çok fazla sıkıştıracak ve yeni yapımların önünü tıkayacak. Umut ederim sektör daha fazla yara almadan bu dönem sona erer. Dijital platformlar olsa da hiçbir şey sinema salonunun eşsiz atmosferinin yerini tutamaz.
Türk sinemasının gelişim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz. Sizce Türk sineması nereye gidiyor?
Yapılan çok iyi şeyler var fakat sektörün oluşması ve geleceğin oluşturulması açısından sıkıntılı süreçler yaşıyoruz. Zaten 2019-2020 film üretimlerine baktığımızda bu sıkışmışlık azalan nitelikli filmlerin oluşmasıyla da orantılı. Aslında sektörel anlamda çok ciddi sorunlar yok değil. Umut ederim yakın gelecekte bu sorunlar ciddi şekilde analiz edilip çözüm yolları araştırılır ve bulunur diye düşünüyorum. Dijital dünyanın ortaya çıkmasıyla sinema dünyasının motivasyonu ve şekli de değişti. Buna ayak uyduramayanlarda ya da direkt olarak sanatsal üretim yapmaya çalışanlarda ciddi bir motivasyon farklılığı var. Bu çok derin ve çok araştırılması gereken bir konu. 2000’lerden bu yana gelişen Türk sineması son birkaç yılda ciddi anlamda geriliyor. Son 1-2 yıla baktığımızda uzun yıllar aynı tatla izlenecek 1 ya da 2 film çıkabiliyor. Bu anlamda nitelikli üretimlerin artırılması açısından ciddi bir ihtiyaç var.
Kültür ve Turizm Bakanlığı, sinema sektörüne nitelikli yapımların gerçekleştirilmesi ve sektörün gelişmesi için birçok destek sağlıyor. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz sizce bu destekler yeterli mi?
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteği çok önemli ve çok kıymetli. Devletin bir kurumu olarak bakanlığın bunu çok iyi ve hakkaniyetli bir şekilde sektöre dağıtmaya çalıştığını bizzat biliyorum. Ancak buradaki en büyük sorun sektör temsilcilerinin kendi içlerindeki ciddi rekabet ve kendi içlerindeki anlaşmazlıkları, özellikle meslek birliklerinin. Her meslek birliği kendi temsilcisinin filmlerini bakanlıktan destek alması için lobi yapıyor. İkili bireysel ilişkiler var. Desteklenen yapımlara bakıldığında da niteliksiz, sanatsal değeri olmayan, izleyiciye ulaşmayan, kişisel sanatsal hevesler için üretilen filmler oluyor. Bu da ciddi anlamda araştırılması ve bir sistematiğe oturtulması gereken bir konu. Dünyada pek az ülke kendi sinemasına böylesi bir destek veriyor. Hükümet ve devlet olarak her yıl 50 milyon destek verilmesi çok kıymetli. Ancak bu desteğin kararlaştırılması adına oy veren oyuncu, senarist, yapımcı meslek birliklerinin arasındaki kaos bu desteklerin doğru yerlere gitmesine engel oluyor. Umut ederim meslek birlikleri, kendi bireysel ilişkileri ve çıkarları için değil, hakkaniyetli bir şekilde Türk sineması için oy verirler.
Yeni bir film projeniz var mı?
Evet yeni bir film projemiz var. Bir yönetmen için film çekerken bile yeni şeyler hayal etmemesi, üreticiliğin ve yaratıcılığın bittiği anlamına geliyor. Bu bağlamda Somuncu Baba filmini yaparken bile yeni bir projeyle ilgili düşüncelerim vardı. Birkaç yıldır Hacı Bayram Veli ile ilgili çalışıyorum. İstanbul’un fethinin manevi temsilcilerinden olan Akşemseddin’in hocası olan aynı zamanda Somuncu Baba’nın öğrencisi olan Hacı Bayram Veli’nin yaşam öyküsü ile ilgili çok güzel bir film için hazırlıklar yapıyoruz. Pandemi süreci filmin çekilmesini biraz engellese de inşallah filmografime Somuncu Baba’dan sonra Hacı Bayram filmi girecek diye ümit ediyorum.
Hacı Bayram Veli filminin senaryosu kime ait? Filmin oyuncu kadrosu netleşti mi?
Hacı Bayram Veli filminin senaryosu tamamlandı ve prodüksiyonla ilgili ön hazırlıklar yapılıyor. Tahmin ediyorum 2020 yılının sonunda proje tamamen hayata geçer. Senaryo diğer filmlerimde de olduğu gibi bana ait. Oyuncu konusunda da ön görüşme yaptığım kişiler var ama takvim olarak el sıkıştığımız ve adını açıklayabileceğim şuan isim yok ama her karakter ve her rol için düşündüğüm ve iletişimde olduğum ön anlaşma yaptığım birileri var. Filmlerime bakarsanız hep çok kıymetli isimlerle çalıştım inşallah Hacı Bayram Veli filminde de daha önceki yapımlarımdaki gibi çok değerli isimlerle çalışacağım ve cast olarak çok iyi bir cast oluşturacağız buna inanıyorum.
Somuncu Baba filmini çektiniz, şimdi Somuncu Baba Hazretleri'nin talebesi Hacı Bayram Veli projesi üzerinde çalışıyorsunuz. Peki Hacı Bayram Veli’nin en gözde öğrencilerinden Akşemseddin Hazretleri hakkında bir film düşünüyor musunuz?
Akşemseddin ile ilgili bir film için sanıyorum çok erken öncelikle Hacı Bayram Veli projesine çok iyi konsantre olmak gerekiyor. Sonrasında da Rabbim neyi nasip ederse o proje üzerinde çalışırız. Akşemseddin de hayatı filme yakışacak kadar çok kıymetli birisi. İnşallah nasip olur diyelim.
Film dışımda başka ne işler üzerinde çalışıyorsunuz?
Uzun metraj film dışında, çok sayıda reklam, belgesel, Türkiye’nin tanıtım videolarını yapıyorum. Türkiye’nin bir çok şehri ile ilgili imaj videoları yapıyorum. Yıl içerisinde onlarca belgesel, yüzlerce reklam ve imaj videosu yapıyorum. Bu da sinema yapmamız için gereken hem finansı hem de tecrübenin oluşmasını sağlıyor.