Kısa surelerden biri olan Fatiha Suresi’nde genel olarak Allah varlığı birliği ve tekrar ona dönüleceğinden bahsedilir. Özellikle ölülerin ardından okunmasına alışık olduğumuz Fatiha Suresi faziletleri sayılamayacak kadar çoktur. İşte okunuşu ve meali…
OKUNUŞU
Bismillahirrahmânirrahîm.
1. Elhamdulillâhi rabbil'alemin
2. Errahmânir'rahim
3. Mâliki yevmiddin
4. İyyâke na'budu Ve iyyâke neste'în
5. İhdinessirâtal mustakîm
6. Sirâtallezine en'amte aleyhim
7. Ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn
MEALİ
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
1. Hamd, Alemlerin Rabbi
2. Rahman, Rahim
3. Hesap ve ceza gününün maliki Allah'a mahsustur.
4. Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
5. Bizi doğru yola,
6. Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine ve sapkınlarınkine değil.
FAZİLETİ
Fatiha Suresinin faydaları birçok şekilde karşımıza çıkıyor. Buna göre;
"Zikrin en üstünü 'lâ ilâhe illallah', duanın en yücesi 'elhamdülillâh'tır" (Tirmîzî, "Duâ", 9). "Allah'a hamd ile başlamayan her önemli işin sonu güdüktür" (İbn Mâce, "Nikâh", 19). Allah'ın resulü, Ebû Saîd b. Muallâ isimli sahâbîye, Kur'an-ı Kerîm'deki en büyük sûreyi mescidden çıkmadan bildireceğini ifade buyurmuş, sonra da bunun Fâtiha olduğunu açıklamıştır (Buhârî, "Fezâ'ilü'l-Kur'an", 9).
Yine birçok sahih hadiste Fâtiha sûresinin şifa özelliği ile ilgili açıklamalar yapılmıştır (meselâ bk. Buhârî, "Fezâ'ilü'l-Kur'ân", 9).
TEFSİRİ
Surede Allah'tan nelerin isteneceği, ayrıca istemenin usul ve âdâbı da öğretilmektedir. Buna göre istemenin şartları önce ne istediğini bilmek, sonra ona gerçekten ihtiyacı olduğunu belirtmek, daha sonra da onu elde etmek için yapılması gerekeni yapmaktır. Böylece gerçek dua, nimeti hayal ve arzu etmek değil o nimete ulaşmanın doğru yoluna girmek ve o yolda sebat edip ilerlemektir. Fâtiha suresi inanan insana kesin bir düstur ve şaşmaz bir formül halinde hidayetle ibadetin önemini ve ebedî nimetin elde ediliş yöntemini bildirmektedir. Böylece sureyi okuyan mümin Allah'a kul olduğunu ifade ve ikrar ettikten sonra kendisiyle yaratıcısı arasında hiçbir aracı bulunmadan doğrudan doğruya ona seslenir. Ebedî saadete ve nihayetsiz nimetlere ulaştıran doğruluk ve dürüstlük yolunda ilâhî lutfa nâil olmuş iyilerin izini takip ederek ilerlerken gazaba uğramışların, şaşırmış ve sapmışların durumuna düşmemek için Allah'tan hidayet ve yardım ister.
Allah ile kul arasında bir tür sözleşme ve antlaşma olarak da değerlendirilen Fâtiha suresi Allah-insan ilişkisinin mahiyetini ortaya koyar ve bunun hangi kurallara bağlı olarak sürdürüleceğini öğretir. Ayrıca söz konusu ilişkinin tek taraflı olarak kulun gayretiyle değil mutlaka Allah'ın hidayet ve yardımıyla sağlanacağını vurgular. Surenin ilk yarısı kulun Allah'a hamd ve övgüsünü, ikinci yarısı da onun Allah'tan isteklerini dile getirir. Ṣaḥîḥ-i Müslim'de yer alan şu hadis bu diyalogun önemine dikkat çeker: "Fâtiha'yı okuyan kul, 'Âlemlerin rabbi olan Allah'a hamdolsun' dediğinde Allah, 'Kulum bana hamd etti' der. Kul, 'Allah esirgeyen ve bağışlayandır' deyince, 'Kulum beni övdü' der. Kul, 'O din gününün hükümdarıdır' deyince, 'Kulum beni yüceltti' der. Kul, 'Biz ancak sana ibadet eder, yalnızca senden yardım dileriz' deyince, 'Bu benimle kulum arasındadır, artık kulum ne isterse olacaktır' der. Kul, 'Bize doğru yolu göster, nimet verdiklerinin yolunu; gazaba uğramışların ve şaşırıp sapmışların yoluna değil' deyince Cenâb-ı Hak, 'İşte bu yalnızca kulum içindir, isteği yerine gelecektir' der" ("Ṣalât", 38, 40).
Suredeki ifadeler çoğul sîgasıyla olup müslümanlar için toplum hayatının ve toplumsal dayanışmanın önemini, cemaat ve ümmet şuuruyla birlik ve beraberlik içinde "sırât-ı müstakîm" üzere hareket etmeleri gereğini ortaya koyar. Bu amaca yönelik olarak cemaatle kılınan namazda imamın kıraatinin aynı zamanda cemaatin kıraati yerine geçmesi Fâtiha'daki bu kapsamlı ifade özelliğinden dolayıdır.
Fâtiha suresi önce Allah'ı en belirgin nitelikleriyle tanıtmakta ve insanı sağlam bir imanla O'na yöneltmekte, yaratıcıya ve yaratılmışlara karşı sorumluluk duygusuyla hareket etmeyi dinin ve dindarlığın temeli olarak belirlemektedir. Surenin, insanoğlunu yaratıcısıyla ve hemcinsleriyle uyum içinde yaşatmak şeklindeki evrensel hedefi gerçekleştirmeyi gaye edindiği dikkate alınırsa onun sadece Kur'an'ın özü değil aynı zamanda bütün hak dinlerin de özü olduğu sonucuna varılabilir.