Eski ile bağları koparmadan yenileşmeyi savunan daha çok Divan şiirini kaleme alan, bu sebeple "eski Türk edebiyatı"nın son temsilcisi olarak görülen Muallim Naci, 1850 yılında İstanbul'da Saraçhanebaşı'nda dünyaya gelmiştir.
Bir süre Fevziye Mektebi'nde eğitim gören ve Asıl adı Ömer olan Naci, Kur'an-ı Kerim'i ezberlemiştir.
Babasının vefatı üzerine annesiyle gittiği Varna'da medrese eğitimine başlayan şair, hocası Müftüzade Abdülhalim Efendi'nin verdiği "Hulusi" mahlasıyla sülüs levhalarla bir Kur'an-ı Kerim yazmıştır.
Varna'da öğretmenli yaptığı dönemde okuduğu Giritli Aziz Ali Efendi'nin "Muhayyelat" adlı eserindeki bir hikâyenin kahramanının adı olan "Naci"yi duyduğu sevgi dolayısıyla kendisine mahlas seçtmiştir.
10 YIL ÖĞRETMENLİK YAPMIŞ
1867'de Rüştiye Mektebi'nde ikinci öğretmen olarak göreve başlayan Muallim Naci, Farsça ve Arapçanın öğrenmeye başlamış, aruz ve telhis dersleri almıştır. Naci'nin şiir ve makaleleri Tuna gazetesinde yayımlandı.
10 yıldır sürdürdüğü öğretmenlikten Mutasarrıf Süleymaniyeli Mehmet Sait Paşa ile tanıştıktan sonra ayrılan Muallim Naci, 1876'da paşanın özel katibi olarak Rumeli ve Anadolu'nun birçok kentini dolaşmıştır.
1881'de Akdeniz adalarına vali olan Said Paşa'nın özel kalem görevlisi olarak Sakız Adası'na giden Muallim Naci, burada üç sene kalmış ve şiirler yazmıştır. İlk görev gezisinden edindiği izlenimleri ölümsüzleştiren Naci'nin kaleme aldığı "Kuzu", "Nusaybin Civarında Bir Vadi" ve "Şam-ı Gariban" adlı şiirleri Tercüman-ı Hakikat'te yayımlanmıştır.
İLK ŞİİR KİTABI "ATEŞPARE"
1883’te Sait Paşa ile birlikte İstanbul'a döndükten sonra Hariciye Nezareti’nde çalışan Naci, Almanya'ya elçi olarak tayin edilen paşayla gitmeyerek İstanbul'da kalmıştır. Kısa bir süre sonra memuriyetten istifa ederek gazeteciliğe başlayan usta edebiyatçı, Ahmet Mithat Efendi'nin teklifi üzerine Tercüman-ı Hakikat gazetesinde edebiyat sayfasını yönetmiştir.
1884'te Ahmet Mithat Efendi'nin besteci kızı Mediha Hanım ile evlenen Naci'nin aynı yıl ilk şiir kitabı Ateşpare İstanbul'da yayımlanmıştır. Kayınpederi Ahmet Mithat’ın teşviki ile kısa zamanda Fransızca öğrenen şair, Tercüman-i Hakikat’te yayınladığı şiirler ve Fransızca’dan yaptığı çevirilerle kısa sürede şöhrete kavuşmuştur.
İlk şiir kitabı Ateşpare’yi İstanbul’da yayımlayan Naci'nin gazel, şarkı, kıt'a, rubai ve benzeri divan tarzındaki şiirlerini topladığı "Şerrare" adlı kitabı da 1884'te okuyucuyla buluşmuştur.
Ahmet Mithat Efendi’nin yeni edebiyat taraftarı Recaizâde Mahmut Ekrem’in yazılarının gazetede yayımlaması üzerine arkadaşları ile birlikte Tercüman-ı Hakikat'ten ayrılan Naci'nin yazıları 1885'ten itibaren "Saadet" ve "Mürüvvet" gazetelerinde çıkmaya başlamıştır.
KÖYDEN BAHSEDEN İLK ŞİİRİ YAZDI
Usta şairin 23 Kasım 1885’te, yayımlanan İmâdü’l-Midâd’da “Köylü Kızların Şarkısı” adlı şiiri Türk Edebiyatı’nın köyden bahseden "ilk şiir" olarak kabul edilmiştir.
1886'da "Füruzan" adlı şiir kitabını çıkaran Muallim Naci, "Hamiyet-yahut- Masa Bin Eb'il-Gazan" adlı trajediyi de aynı sene okuyucuyla buluşturmuştur.
8 yaşına kadar yaşadığı hatıraları anlatan "Ömer'in Çocukluğu" adlı eseri 1898'de Almancaya, 1914'te ise Rusçaya çevrilmiştir.
Mekteb-i Sultani, Mülkiye ve Mekteb-i Hukuk'ta dil ve edebiyat dersleri veren Naci, haftalık dergi "Mecmua-i Muallim"i 1887'de çıkarmış, 1890'da ise "Sünbüle" adlı şiir kitabını yayımlamıştır.
1889'da Stockholm'de gerçekleşen "8. Müsteşrikler Kongresi"nde Türkçeye hizmetlerinden ötürü ödül alan Naci, "Ertuğrul Bey Gazi" adlı manzum eserini 1891'de Sultan 2. Abdülhamit'e sunarak padişahın takdirini kazanmış ve "Tarih-nüvis-i Selatin-i Al-i Osman" unvanıyla ödüllendirilerek maaşa bağlanmıştır.
2. ABDÜLHAMİD'İN ARZUSUNU YERİNE GETİREMEDİ
2. Abdülhamid'in yönlendirmesi sonucu Osmanlı tarihini yazmaya başlayan Naci, bu arzusunu yerine getiremeden 12 Nisan 1893'de kalp krizi nedeniyle vefat etmiştir.
Cenaze masrafları, 2. Abdülhamid'in emriyle Hazine-i Hassa'dan karşılanan şair, cenaze namazının Ayasofya'da kılınmasının ardından Sultan Mahmut Türbesi'ne defnedilmiştir.
"Eski şiir" ile "yeni şiir" arasında kurduğu köprüyle Tanzimat döneminde birçok taraftar toplayan Muallim Naci, döneminin yeni şiir taraftarı şairleri tarafından eleştirilmiştir.
Türk edebiyatının Batı edebiyatının seçkin eserlerinden de yararlanması gerektiğini savunan ancak yenilikleri kabul ederken Türkçeden ve Türk kültüründen taviz verilmemesi gerektiğini ifade eden Naci'nin Batı edebiyatından yaptığı çeviriler, eski edebiyatın biçim ve içerik özelliklerinin yanı sıra Batı'dan gelen yeni nazım şekillerini kullanması ve Fransızcayı öğrenmesi onun Batı kültürüne karşı olmadığının göstergesi olarak değerlendirilmiştir.