Öncelikli olarak, konuşmasında toplantı kapsamında yapılan çalıştaylarda ortaya konan yol haritasının, iklim krizinden çıkılmasına vesile olması temennisinde bulunarak başlayan Emine Erdoğan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı başta olmak üzere, emeği geçen herkese ve tüm katılımcılara şükranlarını dile getirdi.
EMİNE ERDOĞAN: 2020 YILININ FELAKETLERLE ÇEVRELENDİĞİNİ SÖYLEDİ
Pandemi sürecinin hayatları olumsuz yönde etkilediğini işaret eden Emine Erdoğan, "Bununla beraber, iklim değişikliğine bağlı felaketler, bizleri gerçekten nefessiz bıraktı. Eskiden bir felaket olduğunda, durup soluklanacak, kendimizi toparlayacak bir aralık bulabiliyorduk. Ancak, şimdi daha yaşadığımız şeyi tüm boyutlarıyla anlayamadan, yeni bilinmezliklerle karşılaşıyoruz. Büyük resmi çoğunlukla göremiyoruz. Yangın olduğunda söndürmeye çalışıyor, sel olduğunda verdiği hasarı tamir etmeye gayret ediyoruz. Ama yangınların, sellerin ve diğer afetlerin esas nedenlerine inip, tam anlamıyla mücadele edemiyoruz." dedi.
Geçtiğimiz yıllarda Avrupa ve Afrika'da yaşanan ve ülkeleri büyük zarara uğratan bu felaketleri hatırlatarak, Avustralya, "Kendi ülkemizde, rekor düzeyde sıcaklıklar gördük. Anadolu'da ilk kez kum fırtınası tecrübe edildi. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün verilerine göre, 1990 yılından itibaren aşırı hava olayları sürekli artış halinde. 2019 yılı 935 olay ile en fazla afetin yaşandığı yıl olarak kayda geçti." diyerek sözlerine devam etti.
Uzun zamandır ülkemizde yaşanan kuraklığın korkutucu olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, Yağışların ve karların biraz da olsa rahatlatıcı olduğunu söyledi
Ancak bu ve buna benzer doğal felaketlerin bittiği anlamına gelmediğini de vurguladı, Emine Erdoğan; "Biz insanların şöyle bir özelliği var, stresle ve endişeyle başa çıkmak için bazı gerçekleri göz ardı ediyoruz. Üzülerek ifade ediyorum ki artık böyle bir lüksümüz yok. Son dönemeçteyiz. Elimizde gidişatı olumlu yönde değiştirebilecek son on yılımız var ve bu fırsatı değerlendirebilecek son nesiliz." ifadelerini kullandı.
"Maske ve plastik eldivenler yepyeni bir kirlenmenin kapısını açtı"
Emine Erdoğan, korona virüs salgınının tüm olumsuz getirilerin yanında çok önemli bir gerçeğin daha altını çizdiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Maalesef, iklim değişikliğiyle ilgili yürütülen işler, gerileme kaydetti. Gerek ülkemizde gerekse tüm dünyada tek kullanımlık malzemelere karşı büyük bir bilinçlenmenin fitili yakılmıştı. Ancak maske ve plastik eldivenler yepyeni bir kirlenmenin kapısını açtı. Birleşmiş Milletler, salgınla ilişkili atığın neredeyse yüzde 75'inin çöp sahalarına ve sulara karışacağını ön görüyor. Buradan çıkartmamız gereken sonuç, bugün korona salgını yarın beklenmedik başka bir felaketle yüzleşebiliriz. İşte bu noktada, dünyayı değiştirmek için elimizde kalan sınırlı vakitten taviz vermemeliyiz. Tabii şunu da unutmamak gerekir, iklim değişikliğiyle mücadele, yalnızca Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızın meselesi değildir. Tüm kurumlarımızın görev alanına düşen sorumluluklar var. Eğitimden ulaşıma, belediyecilikten turizme kadar, hayatı tüm yönleriyle yeniden tasarlamak için el ele vermeliyiz."
HER DEĞİŞİM BİREYDEN BAŞLAR
Emine Erdoğan, "Kaçınılmaz olana adapte olmanın, yönetilemez olanı azaltmanın, yollarını da aramalıyız. Yani saatlerimizi yeniden ayarlamalıyız." dedi.
Bu durumda çift yönlü bir çalışma hazırlanması gerektiğini dile getiren Emine Erdoğan, "Bunun ilk ayağı, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak. Yani, orman alanlarını çoğaltıp, farklı enerji kaynaklarına geçmek. İkinci ayağı ise iklim adaptasyonuna yönelik acil önlemler almak." dedi
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TÜM DÜNYAYI ETKİLİYOR
Dünyadaki iklim değişikliği konusunun bütün insanları ilgilendirdiğini belirterek, 2020'de yapılan bir araştırmanın verilerine göre, "iklim değişikliği konusunda endişeli misiniz?" sorusuna her 10 kişiden 7'sinin "endişeliyim." şeklinde cevap verdiğini söyledi.
Artan iklim değişikliği felaketlerinin herkesin, bizzat ortak kullanımından yaşanıyor olmasından kaynaklandığına vurgu yapan Emine Erdoğan, şöyle devam etti:
''O halde, krizle mücadelede endişe hisseden bu büyük kitleyi işin içine nasıl katacağız, işte bunu da düşünmemiz gerekiyor. Halihazırda yapılması gerekenler A'dan Z'ye ortada, 'yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmek, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmak, şehirleri yeniden tasarlamak' gibi nice adım... Ancak tüm bunlar o kadar büyük başlıklar ki bu hedeflerin yerine getirilmesinde bireylerin yeri maalesef gözükmüyor. Vatandaşımız, iklim krizinden haberdar ama sanki bu krizi bir başkası onun adına çözecekmiş gibi düşünüyor. Unutmayalım, değişim bireyden başlar. Eğer iklim değişikliği ile mücadele edilecekse zafer, yeni yaşam kültürleri inşa etmeden kazanılamaz. Bu noktada sosyologlara, psikologlara, iletişimcilere de çok büyük iş düşüyor. Yani fen bilimleri kadar, sosyal bilimlerin de iklim değişikliği ile mücadelede büyük bir sorumluluğu var. Çünkü seçilen yeni yol, yeni bir yaşam tarzı demek."
Mücadelenin çok yönlü olduğunu ifade etti.
Bireylerin alacağı basit önlemlerin başarıyı getireceğini ve unutulmaması gerektiğine dikkati çeken Emine Erdoğan, "Mesela, gereksiz ışıkları kapatmanın, elektrikli cihazları bekleme konumunda bırakmamanın önemini anlatalım. Isı kaybının önüne geçmenin çift camlı pencerelerle mümkün olduğunu anlatalım. Klima yerine, vantilatörle serinlemenin, enerji tasarrufu sağlayacağını izah edelim. Mutfakta, banyoda, temizlikte, çamaşırda ve ev atıklarının yönetilmesinde püf noktalarını topluma taşıyalım. Tüketim alışkanlıklarının, düşük karbonlu bir yaşam tarzı ile ilişkisini daha çok konuşalım." önerilerinde bulundu.
Emine Erdoğan, yaşanan son felaketlerin tüm dünya için büyük bir uyanışın vesilesi olması dileklerini iletti.