Deprem Uzmanından Uyarı! 'Fay Hattı 10 Kat Daha Fazla Stres Biriktiriyor'

Marmara Bölgesi’nde gerçekleşmesi beklenen olası İstanbul depremi endişeyle takip edilen konuların başında geliyor. Uzmanlar, olası bir deprem öncesinde yapılması gerekenlerin planlanması gerektiğine dikkat çekiyor.

10.02.2022-16:07 - (Son Güncelleme: 10.02.2022-16:49)

Milyonlarca nüfusa sahip Marmara Bölgesi,  uzun zamandır beklenen deprem endişesi ile karşı karşıya. Vatandaşların korku içinde takip ettikleri deprem söylemlerine bir yenisi daha eklendi. Bilim Akademisi Üyesi, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, ‘Deprem beklediğimiz fayın güney alanları neredeyse 10 kat daha fazla stres biriktiriyor’ demesinin ardından Prof. Dr. Şener Üşümezsoy ve Prof. Dr. Erçin Kasapoğlu ise çarpıcı uyarılarda bulundu. 

HERKES KUZEYE BAKIYOR, GÜNEY KOLDA DA BİRİKİM VAR

Marmara Bölgesi'ndeki fay hattının sürekli takip edildiğini ifade eden Bilim Akademisi Üyesi, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, ‘Şimdi herkes kuzey koluna bakıyor oysa Marmara’daki stres birikimi sadece kuzey hattında gerçekleşmiyor. Marmara’nın güney hattında da stres birikimi var. Depremi kuzey kolda beklememiz doğru, bilimsel veriler bize büyük bir olasılık payı ile bu bölgeyi işaret ediyor ama bu, Marmara’nın güney bölgesi emniyettedir anlamına gelmiyor. Marmara Denizi'nde stres birikimi asimetrik şekilde, bu anlamda bakarsak eğer halkımız ve yöneticilerimizin 'Deprem nasılsa kuzeyde olacak' şeklinde bir rehavete kapılması yanlış. Deprem beklediğimiz fayın güney alanları neredeyse 10 kat daha fazla stres biriktiriyor’ ifadelerini kullandı.Fay hattının 10 kat daha fazla stres biriktirmesinin güney bölgelerde büyük bir hasar taratma ihtimalini ortaya çıkardığını söyleyen Prof. Dr. Naci Görür, ‘Bu ihtimali göz önüne alarak güney kısımda bulunan yerleşimlerin yani Bursa, Balıkesir, Bandırma, Mudanya, Gemlik özetle Marmara’nın güneyinde deprem önlemleri özellikle de deprem odaklı kentsel dönüşüm çalışmaları ihmal edilmemeli’ dedi. Yetkililere bu konuda büyük görevler düştüğünü ifade eden Prof. Dr. Görür şunları kaydetti; ‘Deprem öncesinde alınabilecek önlemleri masada belirleyemezsiniz. Masada yapılacak planlamalar ancak deprem sonrasında yürütülecek çalışmaları içerir. Afetler yaşandıktan sonra müdahale etmek konusunda oldukça başarılıyız ama bu yetersiz. Deprem olduktan sonrasını değil, depremden öncesini planlamalı ve kayıplarımızı en aza indirmeliyiz.’ 


Deprem uzmanı Bilim Akademisi Üyesi, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, ‘1939 yılından yani Erzincan depreminden bu yana bu strateji değişmiş olsa 1999'daki Marmara depreminde 100 bin insan ölür müydü? Biz hep deprem olsun sonrasına bakarız diye beklemişiz. Bu konuda artık değişmemiz gerekiyor. Doğru olan bir afetin nereden geleceği, nereleri yıkacağı, ne kadar insanı etkileyeceği gibi sorulara cevaplar bulup bu doğrultuda önlemler almak. Bu bilimsel olarak mümkün. Depremi durdurmazsınız ama vereceği zararı belirleyebilirsiniz. Son dönemde bu doğrultuda çalışmalar yapılıyor ama bu daha ciddi şekilde ele alınmalı’ uyarısında bulundu. 

MİKRO BÖLGELEME ÇALIŞMASI ŞART

Olası depremlere karşı tüm dünyada oldukça etkili bir planlama tekniklerinin olduğunu ifade eden Prof. Dr. Görür, ‘Depreme karşı yapılacak planlama tüm ülkeyi kapsamalı. Sadece şehirler değil, tüm yerleşim alanları önlem kapsamına dahil edilmeli. Deprem bölgelerimiz belli. İlk etapta buralarda tehlike analizi yapılmalı, bu başlı başına yıllarca sürecek bir çalışma. Tüm yönetim birimleri sorumlu olduğu alanlarda yapmalı. Bu analiz her bölgedeki fay hatlarının ayrıntılı olarak incelenmesine olanak sağlar ve oradaki fayların derinlikleri, boyları, deprem üretme süreleri ve diğer özelliklerinin belirlenmesini sağlar. Önce yaşam alanlarımızın ne gibi bir tehlike ile karşı karşıya olduğunu tespit etmemiz lazım. Tehlike analizi yapıldıktan sonra yapılacak ise bu tehlike gerçekleştiğinde oluşabilecek zararların belirlenmesi gerekiyor. Bunların tümüne mikro bölgeleme çalışması diyoruz’ diye konuştu. 

ÖNLEM ALINMAZSA KAYIPLAR BÜYÜK OLUR

İstanbul’da binaların yüzde 60’ının mühendislik hizmeti görmediğini belirten Prof. Dr. Görür, ‘Yani bu demektir ki gecekondu mantığıyla zemin etüdü doğru düzgün yapılmayan veya imara aykırı inşa edilmiş çok sayıda yapı var. İstanbul’da toplam yapı stoğu 1 milyon 100 bin kadar. Biz 1 milyon olarak alalım. Bu 1 milyonun diyelim ki yüzde 1’i çok zayıf olsun. Yüzde 1’i 10 bin bina yapar, her bina dört katlı olursa 40 bin kat yapar, her bir kat 2 daire olursa 80 bin daire demek, her daireye 4 kişi koyarsan 320 bin insanın hayatı tehlikede demek. Bu sadece yüzde 1 üzerinden yola çıktığımız ihtimâl’ dedi. 

MARMARA SÜREKLİ TAKİP EDİLİYOR

Marmara Bölgesi’ndeki fay hattının da devamlı olarak takip ettiklerini söyleyen deprem bilimci Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, ‘Marmara’da gerçekleşen her deprem hem AFAD tarafından hem Kandilli tarafından hem de uluslararası otoriteler tarafından kayıt altına alınıyor. Bu anlamda tansiyonu ölçülen bir hasta gibi sürekli olarak Marmara'da yaşanan hareketlilikler ölçülüyor’ diye konuştu. 


Kumburgaz çukurundaki fay hattına işaret eden Prof. Dr. Üşümezsoy, ‘Yapılan çalışmalar bize Kumburgaz çukurunda bulunan faya dikkat etmemiz gerektiğini gösteriyor. Bu benim ortaya attığım tez. Bana karşı olarak sunulan tez ise Kumburgaz’da bulunan fay hattının Silivri-Yeşilköy arasında bulunan fay ile birleşmesi üzerinden ilerliyor. Bu durumda 7.2 ila 7.6 büyüklüğü arasında bir deprem gerçekleşeceği üzerine tespitler yapıldı. Ben buna katılmıyorum. Yani Adalar’dan gelip Bakırköy’e kadar uzanan, oradan da Büyükçekmece bölgesine kadar giden fay ölü bir fay. Ancak bütün senaryolar Adalar’ın önünde bulunan fayda deprem olacağı üzerinden şekillenmişti. Mudanya’da yaşanan son depremler bu konuda herkesin dikkatini o bölgeye topladı ve yıllardır anlatılan senaryonun sorgulanmasına sebep oldu’ dedi. Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, ‘Biz yaptığımız araştırmalarda Marmara’nın güney bölgelerinde de risk olduğunu daha önceden ifade etmiştik ama bu o dönem çok dikkate alınmamıştı. Depremin kuzey hattında yaşanacağını düşünenler, Adalar güneyinden geçen fay üzerine yoğunlaşmışlardı. Yeşilköy’den başlayıp Gaziköy’e kadar giden fayın kırılacağı üzerine çalışmalar yapılıyordu. Oysa bunun da hatalı olduğu ortaya çıktı. 1912 yılında Tekirdağ ve Silivri’de bulunan fay kırılmış. Kumburgaz’da bulunan fay hattı ile Avcılar açıklarında bulunan fay bir düşünülerek senaryolar yapılıyordu ama bizim son çalışmalarımıza göre Avcılar açıklarında bulunan bir fay yok’ ifadelerine yer verdi.  

MUDANYA HATTINDAKİ FAY FAAL

Marmara Bölgesi’nin güney kısmında yer alan Mudanya’da fay hattının halen daha faal olduğunu belirten Prof. Dr. Şener Üşümezsoy, ‘Son depremler bize gösterdi ki buradaki fay çok faal olmasa da hâlâ aktif olarak çalışıyor. Benim çalışmalarım gösteriyor ki Kuzey Anadolu fayının güney kolu dediğimiz İznik’te bulunan fay, 1999’da enerjisini boşalttı ama Esenköy’de batıya doğru giden hatta stres var. Fay bu noktada Armutlu bölgesinden dönerek batıya doğru seyrediyor’ değerlendirmesinde bulundu. 

BEKLENEN DEPREM KUZEY KOLUNDA OLACAK

Marmara’da üç farklı fay hattının geçtiğini ifade eden Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. K. Erçin Kasapoğlu da, ‘Depremin kuzey kolunda Adalar'ın bölgesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bu deprem gerçekleşirse özellikle Marmara’nın kuzey kısımlarında ciddi şekilde hissedilecek. Güney bölgesinde de hissedilmesi oldukça muhtemel ama ben güney hattında ciddi bir hasar beklemiyorum. Benim tahminlerime göre beklenen depremin büyüklüğü 7.4’ten küçük olacak. Ben 7.0 büyüklüğünde bir deprem yaşanacağını düşünüyorum’ ifadelerine yer verdi. 

YORUM YAZ..
Modal