Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı A. Burak Dağlıoğlu, İstanbul'da düzenlenen 'Akşam Future&Trends Summit' etkinliğinde açıklamalarda bulundu. Akşam Gazetesi ve Future&Trends dergilerinin 19. yıl etkinliği kapsamında düzenlenen zirveye, kamu, finans ve iş dünyasından üst düzey yöneticiler ile sektörün paydaşları katıldı.Başkan Dağlıoğlu'nun yaptığı açılış konuşması, sektörlerin gelecek yüzyılını kapsamlı bir şekilde ele alarak Türkiye'nin yatırım potansiyeli ve ekonomik geleceği hakkında önemli bilgiler sunmayı amaçlıyor.
"İsrail Gazze’ye orantısız bir güçle saldırıyor!"
Burak Dağlıoğlu koşmasına şu sözlerle başladı:
“2023 yılı maalesef dünyadaki merkez bankalarının para politikalarıyla biraz tüketici talebinin daraldığı yatırımların yavaşladığı bir yıl oldu. Yine jeopolitik gelişmelerin etkisiyle maalesef dünyada ticaretin küresel tedarik zincirlerin aksadığı yavaşladığı durumlar yaşadık. Şu anda da maalesef Türkiye'nin güneyinde İsrail'in Gazze'ye orantısız bir güçle saldırdığı bir dönemi yaşıyoruz. Dualarımız Gazze'deki insanlarla beraber. Umarız kalıcı ve adil bir çözüm bulunur. Nasıl Ukrayna Rusya için talep ettiler aynısını Gazze'de de önümüzdeki dönemde görürüz diye ümit ediyoruz. Bir diğer önemli küresel gelişme, muhafazakâr ticaret politikaları. Bunu farklı isimlerle de adlandırmak mümkün. Maalesef bu pandemi dönemi öncesinde başlayan dünya çapındaki daha muhafazakar eğilimler, geçmişte kural koyucu ülkelerin şu anda kurallara uymadığı bir tabloyu görüyoruz. Bu da maalesef dünyadaki yatırımları şekillendiren gelişmelerden biri. Hepimizin sıklıkla bahsettiği dünyadaki dijitalleşme ve sürdürülebilirlik eğilimleri. İkiz dönüşüm diye bahsettiğimiz süreç buna da değinmiş olacağız. Hepimizin gördüğü üzere dünyadaki ticareti tüketici davranışlarını yatırımları şekillendiren dinamikleri olarak görüyoruz. Bütün bunların hepsini maddeleri artırmak mümkün ama dünyadaki tedarik zincirlerini tekrar şekillendiriyor. Pandemi ile beraber tartışmaya başladık. O zaman daha yakından tedarik gibi kavramlar kullandık.”
"Dünya tedarik zincirinde yeni gelişmeler sağlandı”
“Jeopolitik gelişmeleri de etkilemeye başlayınca dost ülkeden tedarik gibi kavramları kullanmış olduk. Geleceğinde tam olarak nereye gideceğini bilmemekle beraber şöyle bir gerçeklik var dünyadaki tedarik zincirleri şekilleniyor, küreselleşmenin biraz tersine bir süreçle beraber bölgeselleşme eğilimlerinin olduğunu görüyoruz. Ülkemizin de çok doğru politikalarla gelecek adımları daha erken öngörülebilir şekilde daha erken attığı adımlarla uyguladığını görüyoruz. Neyden bahsediyoruz, bölgeselleşme deyince Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki diplomatik atılımlarla aslında ülkemizin çevresinde daha istikrar bölgesi olabilecek ticaretin daha kesilmeden devam ettiği, iş dünyası temsilcileri için baş ağrısının az olduğu bir ortamda ticaret yapmak, ekonomik faaliyet yürütmek için ciddi bir diplomatik çalışmalar olduğunu hep birlikte gözlemliyoruz. Bu arka plan içerisinde biraz böyle görsellerle beraber verilere girerek değerlendirmelerimizi yapalım.Biz son 20 yılda dünyadaki uluslararası doğrudan yatırımları UDY kısacası bu trendleri görüyoruz. Artık 2006 yılı bizim için kritik bir yıldı. Çünkü dünyadaki uluslararası doğrudan yatırımları bir trilyon doları aşmıştı ve sonraki yıllarda da hep böyle gitti. Ta ki pandemi yılına kadar. Pandemi yılında tekrar 2006 yılından önceki seviyeye dönerek 1 trilyon doların altına düşmüştü. Hemen sonrasında tekrar yatırımlarda artış oldu 2022 yılında tekrar bir düşüş gördük yüzde 10 kadar bir düşüş. 2023 yılı için tabloda maalesef çok parlak değil. Türkiye bu tabloda nasıl bir performans gösterdi. 2003 yılından önceki dönemde 1970'ten 2003 yılına kadar veri var elimizde. Türkiye dünyadaki yatırımların ortalama yılda binde 2'sini çeken bir ülkeyken artık kabaca yüzde 1'ini çeken bir ülke haline gelmiş. Yani performansımızı 5 kat artırdığımızı söyleyebiliriz.”
"Dünya yatırım oranları yüzde 36 daraldı"
“Bu tabi Cumhurbaşkanımızın sağladığı siyasi istikrar ortamında yapılan reformlarla, yapılan altyapı yatırımlarıyla sağlanan liberalleşme politikaları uluslararası ticaret mekanizmalarına tedarik zincirlerine entegre olmayla beraber gerçekleşen bir performans. Dünyadaki yatırımlardan bahsetmiştik nasıl bir tablo var diye. Dünyada yılın ilk 6 ayının verisi var elimizde yatırımların yüzde 36 oranında daraldığını görüyoruz. Bu G-20 ülkelerinde yüzde 38'e, AB ülkelerinde maalesef yüzde 80'in üzerinde bir daralmadan bahsediyoruz. Bu bahsettiğimiz dünyadaki trendlerin merkez bankası politikaları başta olmak üzere sonuçlarından biri. Ticaretteki yansıması olduğu gibi yatırım hareketlerinde de yansıması var. Bizim biraz rekabet halinde olduğumuz muadilimiz ülkeler diye baktığımızda bir daralma olduğunu görüyoruz. Özellikle doğu Avrupa ve orta Avrupa bizim rekabet halinde olduğumuz ülkeler. Buralarda da daralma olduğunu görüyoruz. Diğer gelişmekte olan ülkelerde de bu daralmanın devam ettiğin görüyoruz. Çin'deki yatırımların azalması çok keskin bir düşüş var yani yılın ilk 9 aylık verisini kapsıyor geçmiş yıllarda 150 milyar Dolar yatırım çeken Çin bu dönemde maalesef 20 milyar dolara ulaşamamış. Yüzde 80-90 civarında yatırımlarda azalma görüyoruz. Türkiye'ye baktığımızda yılın ilk 11 aylık verisi var elimizde. Ödemeler dengesinden takip ediyoruz, Merkez Bankası'nın verisi kabaca yüzde 25 oranında bir düşüş var. Yaklaşık 9,2 milyar dolar yatırım çekti Türkiye. Yatırım yapan ülkelere baktığımızda Hollanda, Almanya, BAE, Katar Rusya Fransa gibi bir listemiz var. En çok yatırımı imalat, toptan ve perakende ticarette, finans sektöründe, enerji ulaştırma dediğimiz bilgi iletişim teknolojileri gibi bir listeyle devam ediyor. Toptan ve perakende ticaret dediğimiz sektörün çevresinde bizim başarılı teknoloji girişimlerimiz de var. Özellikle bu e-ticaret alanında faaliyet gösteren ve bazı sanayi şirketlerinin buradaki yürütmüş olduğu ticaret faaliyetlerini içeriyor. Bu sadece perakende aktivitesi değil dijitalleşmeyi de içeriyor.”
"Avrupa en büyük yatırımcımız"
“Geçmiş 20 yılı tekrar hatırlamak adına Türkiye hangi sektörlerde yatırım çekti. Finans, imalat, enerji, bilgi ve iletişim teknolojileri, toptan ve perakende ticaret gibi devam eden bir sektör dağılımımız var. Coğrafi dağılım olarak ise Avrupa ülkeleri bizim en büyük yatırımcımız. Yüzde 70'e yakın yatırımın Avrupa'dan geldiğini görüyoruz. Amerika yüzde 8 civarında körfez ülkeleri yüzde 7'nin azı üzerinde ve diğer Asya ülkeleri. Azerbaycan başta olmak üzere Çin, Japonya, Kore, Malezya, Singapur ve Rusya'yı kapsıyor.İlk 20 yatırımcı ülkenin kimler olduğuna baktığımızda lik 10 sıralamada Avrupa ülkelerini ve Amerika'yı görebiliyoruz. Devamında da körfez ve Asya ülkelerini görmemiz mümkün. Uluslararası ve doğrudan yatırımlardan bahsedince bir ekonomiye katkıları literatürde zaten genişçe konuşuluyor. Ülkelerin kalkınma politikalarına destek olur, ihracata katkı sağlar, istihdama katkı sağlar. Biz Türkiye özelinde bunu biraz rakamlarla analiz etmeye çalışıyoruz. Geçtiğimiz 20 yıllık dönemde 2003-2022'ye kadar çalışılabilir veri bu olduğu için inşallah en kısa sürede 2023'de elimizde olacak. Türkiye'nin cari açığının yüzde 40'ını uluslararası doğrudan yatırımların finanse ettiğini görüyoruz. Bu bizim gördüğümüz diğer rakip ülkeler açısından iyi bir performans. Hani sıcak para soğuk para dediğimiz bir tabir vardır, uluslararası doğrudan yatırım dediğimiz daha kalıcı yatırımlar. Türkiye'de fabrika kurulması, alt yapı yatırımları, üst yapı yatırımları, turizm, hizmet, teknoloji sektörüne yapılan yatırımlardan bahsediyoruz. Bunlar bizim için kalıcı ve uzun vadeli yatırımlar olduğu için kıymetli bir katkı. Bir diğer önemli boyutu istihdam... Uluslararası doğrudan yatırımların istihdama katkısını tek bir veriden sağlamamız mümkün değildi. Yakın dönemde bakanlıklarımızın verilerinden ve TÜİK verilerinden analizler yaparak yeni verilerimizle geldik. Özel sektör istihdamının yüzde 8,8'inin uluslararası yatırımcılar tarafından sağlandığını görüyoruz. Bu veri tabanında 2006 ve 2021 yılları arasındaki veriye sahibiz. Bu yaklaşık 15 yıllık dönemi kapsayan bir çalışma. Yaklaşık 60 bin şirketin verisini içeriyor. 2006 yılında 500 bin kadar istihdam sağlayan şirketler 1,3 milyonun üzerinde istihdama ulaşmışlar. Sektörel dağılımı da görmek mümkün ve imalat sanayi burada en yüksek istihdamın olduğu sektör.”
"Ar-ge yatırımlarını artıracağız"
“Bir diğer önemli konu ülkemizin dijitalleşmesinden teknoloji hamlesinden, milli teknoloji hamlemizden bahsediyoruz. Uluslararası yatırımcılar da bu milli teknoloji hamlesine katkı sağlıyorlar. Bunu nerede görüyoruz AR-GE faaliyetlerinde. Türkiye'deki özel sektör AR-GE harcamalarının yüzde 30'unu uluslararası şirketlerin yaptığını görüyoruz. Yine Türkiye'deki uluslararası şirketlerin Ar-Ge harcamalarının 2006-2021 döneminde 3 kat arttığını görüyoruz. Yine Türkiye'de 2021 verisi burada 545 uluslararası sermaye şirketin AR-GE faaliyeti yürüttüğünü görüyoruz. 2023 itibariyle bu sayının 680 civarında olduğunu biliyoruz. Bu sayı artmaya devam ediyor. Uluslararası sermaye şirketler de Türkiye'de AR-GE faaliyetlerine, tasarım merkezi faaliyetlerine devam ediyorlar. Biz ihracat yapan bir ülkeyiz politikalarımız bu yönde. Peki uluslararası sermaye şirketlerin burada katkısı Nedir? Tabii ki yine literatürde ifade edilen küresel tedarik zincirlerine bizim yerli şirketlerin katılması ve bu tedarik zincirlerinde daha üst sıralara çıkması bizim için çok kıymetli bir katkı. Rakamlara baktığımızda ise 2021 yılı ise yıllık ihracatımızın yüzde 30'unun uluslararası sermaye ticareti tarafından yapıldığını görüyoruz. Burada kıymetli bir gösterge belki de bu ihracatın teknoloji dağılımı. Yüzde 60'ı yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerden oluşuyor bu da bizim ihracatımızdaki değerin yukarı çekildiğini gösteren göstergelerden biri.”
“Türkiye küresel bir güç!”
“Bizim aslında uluslararası yatırımcı hikâyemiz çok eski, Osmanlı zamanından beri uluslararası şirketler var. Bazı markaların 160'tan fazla yılı burada kutladığını biliyoruz. Cumhuriyetimizle eşit yılda burada bulunanlar var. Artık Türkiye'de yerleşik büyük bir kominite olduğundan biliyoruz ve tedariklerinin hizmet tedariki dahil yüzde 70'inin Türkiye'den yapıldığın görüyoruz. Bu da çok kıymetli... Aslında bu şirketler burada yerleşik, kalıcı yerelden tedarike önem veriyorlar ve artık bizim ekonomimizin bir parçası olduklarını buradan görüyoruz. Bu uluslararası doğrudan yatırımlarda rekabet coğrafyasından bahsettik. Bizim rekabet ettiğimiz uluslararası yatırımcıların bir yatırım kararı süreci işlettiğinde Türkiye'yi kıyasladığı ülkeler oluyor. En temelde biz orta ve doğu Avrupa ülkeleri ile rekabet ediyoruz. Kuzey Afrika ülkeleri ve diğer Ortadoğu ülkeleriyle rekabet ettiğimiz projeler de oluyor. Bu coğrafyadaki geçmiş yıllardaki yatırımların yüzde 9,5'uğunu ülkemize çekmişiz. Bunun başarılı bir performans olduğunu düşünüyoruz. Yine bu rekabet coğrafyası içerisinde biraz proje adedi açısından her yıl ne kadar işlem adedi olduğu da önemli bizim de bu uluslararası veri tabanından elde ettiğimiz analiz Türkiye bu rekabet coğrafyasında en çok gıda ve tarım yatırımı çeken ülke. Özellikle son 10 yıllık dönemde. Bir diğer kıymetli gösterge imalat yatırımları açısından Türkiye kendi rekabet coğrafyasında açık ara önde olan bir ülke. Bunu yıllar önce kurumda genç uzmanken bir uluslararası bir yatırımcıdan duymuştum. Dünya haritasına bakın Almanya'dan Çin'e kadar olan coğrafyada Türkiye gibi bir endüstriyel yetkinliği derinliği olan bir ülke yok demişti. Belki o sözlü ifadenin rakamlara yansımış hali. Türkiye imalat yatırımlarında bölgesinde en çok tercih edilen ülke olarak dikkatimizi çekiyor. Yine bu yatırımların tipine baktığımızda son 10 yılda genişleme yatırımlarında en çok yatırım çeken ülke olarak dikkat çekiyor. Mustafa Bey konuşmasında fırsatlarında konuşulmasını da söylemişti. Baktığımızda ciddi fırsatlar var. Baktığımız zaman geçmiş 20-21 yılın hikâyesinde Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde sağlanan o siyasi istikrarın reform yapabilme kapasitesi getirdiğini gördük. Altyapı yatırımlarının yapabilme kapasitesini gördük. Politikalar hep devletin alt yapı yatırımları yaptığı hatta bazı durumlarda özel sektörle beraber kamu özel işbirliği projelerimiz çok başarılı uygulanmış oldu. Özel sektörlerin de yatırım yapmasının önünün açıldığını gördük. Mesela bugün enerji sektörü konuşulacak. Artık özel sektör enerji de önemli bir yatırımcı. Bu aslında birçok sektörde gerçekleşti. Bir diğer önemli gelişme bu dönemde yine bahsettik Türkiye'deki şirketlerin küresel tedarik zincirlerine hızla entegre olduğunu ve daha fazla katma değerli ürünler üreterek tedarik zincirindeki rolünü güçlendirdiğini gördük. Bu yine önümüzdeki dönemde göreceğimiz trendlerden biri. Türkiye artık bölgesinde bölgesel bir merkez haline geldi. Üretim, Ar-Ge, Uluslararası bölgeseller yönetim faaliyetleri ve lojistik açıdan biz bunu başarmış bir ülkeyiz. Gelecek vizyonumuz ise Türkiye'nin ikinci yüzyılına başladık. Geçen yıl yüzüncü yılımızı kutladık. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye Yüzyılı diye ifade ediyor. Bizim vizyonumuz dünyadaki ilk 10 ekonomiden biri olmak. Hedefimiz bu, bütün politikalar, stratejiler buna yönelik. Türkiye'yi artık bölgesel bir ekonomik aktör olmaktan öteye küresel bir güç merkezi taşıyacağız. Buna erişebileceğimize ben yürekten inanıyorum.”
"Ekonomide ilk 10’a gireceğiz"
“Bütün çalışmalarımızı da bu bağlamda yapıyoruz. Geçtiğimiz 20 yıldaki başarılarımız aslında bunu yapabileceğimizi bize en rahat gösteren en somut dayanağı. Ekonomimiz 2003 yılında 18. sıradayken artık 11. sıraya yükselmişiz. Biz nominal rakamlarla da ilk 10 ekonomiden biri olacağız inşallah. Bu birazcık da dengeli o ülkelerin alım gücü açısından farklılıkları gideren bir gösterge olması açısından çok uluslararası endekslerde kullanılan bir gösterge. Öngörüler 2026 yılında yine bizim endekse göre yine ilk 10 ekonomiden biri olacağımız, 2050'li yıllarda da ilk ekonomide olabileceğimizi gösteren bir öngörü ve bu IMF'nin bir çalışması. Peki bu nasıl olacak? Devlet yine altyapı yatırımlarını yapmaya devam edecek. Özel sektörün yatırımlarını ticaretini ekonomik faaliyetlerini kolaylaştırıcı çalışmalar devam edecek. Karayolu yatırımcısı geçmiş 2002'de 7000 km olan bölünmüş karayolu uzunluğumuz 2023 yılında 30 bin km'ye ulaştı ve 2035 hedefimiz bunu 36 bin km'ye taşımak. Bunları görselleştirmeyi biz seviyoruz. Demiryolu özellikle Avrupa'ya ihracatı olan şirketler için kritik bir konu. Çünkü karbonsuzlaşma önemli bir beklenti. Bütün ülkeler sıfır karbon yılı hedefini ortaya koyuyorlar. Bizim de önümüzdeki dönemde çok yoğun bir demiryolu yatırım programımız olacak. 2053 yılında yaklaşık 28 bin km'nin üzerinde bir demiryolu haritasına sahip olmuş olacağız. Devletin gelecek adına en büyük eğilimi demiryolu yatırımına devam etmek. Bir diğer önemli konu deniz yolu. Özellikle ihracatımızın ticaretimizin büyük bir bölümünü limanlardan yapıldığını görürsek 2003 yılında yaklaşık 150 olan uluslararası liman sayımızın artık 2200'ü aştığını görüyoruz. Havayolu hep konuştuğumuz konu ve buradaki sponsorlarımızdan biri ve gururumuz THY. Sadece yurt içinde değil özellikle Türkiye'yi dünyaya bağlamasıyla Türkiye'ye sağladığı bu bağlantı gücüyle aslında Türkiye'nin bu merkezleşme hikâyelerinden en büyük paydaşlarından biri belki de. Burada yolcu sayımızın 2003 yılında 30 milyonlarda olduğunu ve artık 210 milyonu aştığını ve 2025 hedefi olarak ise 240 milyon hedefi görüyoruz. Burada önemli bir altyapı faktörü yine, 2003 yılında Türkiye'de 26 havalimanı varken artık 57 havalimanı var. 2035 yılında tamamlanan projelerle 61 havalimanımız olacak. Bu sadece yolcu açısından değil, özellikle dünyadaki tedarik zincirlerinin yaşadığı dönüşümlerle beraber hava kargo çok önem kazanıyor. Yükte hafif pahada ağır dediğimiz yükler için önemli. Bizim aldığımız birçok yatırımcı başvuru dosyasında havayolu kargosu erişimi artık sık sorulan sorular haline gelmiş durumda. Sadece tabi bu lojistik altyapısına değil Türkiye geçtiğimiz dönemde Sağlık, eğitim, dijital altyapı gibi birçok alanda yatırım yapmış oldu. Dünyadaki yatırımlarda 2000 yılında ve 2021 yılında bin kişiye düşen hastane yatağı sayısını gösteriyor. Türkiye o dönemde dünya ortalamasının maalesef altında. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğindeki bu yatırımlarla beraber bin kişiye düşen hasta yatağı sayısı 2,1 iken bunu 2021 yılı itibariyle 3'e taşımış olduk. Diğer ülkelerde bu gösterge aşağı doğru düşerken Türkiye bunu yukarı doğru çeken ender ülkelerden biri. Önümüzdeki dönemde bunu 3,6'ya taşıma hedefimiz var.”