Türkiye’nin son yıllardaki diplomatik hamleleri dünyanın gündemine girmeye devam ediyor. Rusya Ukrayna savaşı başta olmak üzere dünyadaki sorunlara karşı kayıtsız kalmayan ve bu sorunlara karşı yapıcı politikalar üreten Türkiye'nin, proaktif ve çok boyutlu dış politikaları bu sefer dünyanın en prestijli yayın organlarından olan Bloomberg tarafından bir rapor haline getirildi. Bloomberg’in yayınladığı analizde, ‘’Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika ve Latin Amerika'da düzinelerce diplomatik misyon açtı. İlk etapta Orta Asya'ya odaklanarak, Türkiye'yi, bölgesel bir işbirliği örgütü olan Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılan ilk NATO üyesi yapma sözü verdi. Şimdi ise etki alanını Ortadoğu'ya doğru genişletiyor." ifadelerine yer verildi.
Bağımsız bir dış politika izledi
Türkiye'nin denge politikası sayesinde hem kendi çıkarlarını güvence altına aldığının belirtildiği analizde, hem tahıl koridoru ve esir takası konularında öncü rol oynadığı hem de Rus şirketler, yatırımcılar ve turistler için de cazip bir ülke haline geldiği ifade edildi.
Müttefiklerine karşı avantajlı bir konumda
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünya siyasetindeki mevcut konumuna da değinen Bloomberg, konu ile ilgili olarak şu ifadeleri kullandı:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afrika ve Latin Amerika'da düzinelerce diplomatik misyon açtı. İlk etapta Orta Asya'ya odaklanarak, Türkiye'yi, bölgesel bir işbirliği örgütü olan Şanghay İşbirliği Örgütü'ne katılan ilk NATO üyesi yapma sözü verdi. Şimdi ise etki alanını Ortadoğu'ya doğru genişletiyor. 2019 yılında Türkiye, NATO müttefiklerine meydan okuyarak Rus S-400 hava savunma füzelerini satın aldı. Rus devletine ait nükleer enerji şirketi Rosatom, Türkiye'nin Akdeniz kıyısında 20 milyar dolarlık bir nükleer santral inşa ediyor ve Türkiye hükümeti bu nükleer santralden bir tane daha inşa etmesini istedi.
Eylül ayında New York'a yaptığı ziyarette Erdoğan, beş daimi üyeden oluşan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin elden geçirilmesi çağrısında bulundu. Dünyanın beşten büyük olduğunu söyleyerek , "çok kutuplu, çok merkezli, çok kültürlü, daha kapsayıcı ve daha adil bir küresel düzeni savunuyoruz" dedi. Türkiye'nin hiçbir zaman alternatifsiz olmadığının da mesajını vererek, müttefiklerine karşı avantajlı bir konumda olduğunu gösterdi.
Moskova ile bağları koparmadan Kiev hükümetinin yanında olarak, Erdoğan bu politikayla kendi doktrinini oluşturdu. Rusya'nın Ukrayna'nın dört eyaletini ilhak etmesini kınadı, Rus gemilerini ve uçaklarını Türk kontrolündeki deniz ve hava yollarından men etti. Türk şirketi Bayraktar, Ukrayna'ya onlarca silahlı insansız hava aracı sattı. Ancak Erdoğan, Rusya'yı hedef alan yaptırımlara katılmayı reddetti. Bazı batılı müttefikleri savaşı kışkırtmakla suçladı ve onları Rusya'yı "küçümsememeleri" konusunda uyardı. Putin ile Temmuz ve Ekim ayları arasında dört kez bir araya geldi ve Türkiye'yi arabulucu olarak konumlandırdı. Ukrayna'nın Karadeniz limanlarından tahıl sevkiyatlarının yeniden başlamasına ve bir mahkum takasına izin verecek bir anlaşmaya aracılık etti."
Batı’nın dayatmak istediği politikalara meydan okudu
Makalede ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu yaklaşımıyla, başta ABD olmak üzere Batı'nın dünyaya dayatmak istediği politikalarına adeta meydan okudu" denildi. Türkiye'nin Rusya'ya karşı yaptırımlara dahil olması arzu edilse de, Batılı müttefikler için Türkiye'nin vazgeçilemez bir ortak olduğu ve bu konuda uygulanacak bir yaptırımın Türkiye ile ilişkileri tehlikeye atabileceğinden çekinildiği vurgulandı.