Doğal ve insani faktörlerden dolayı havaya karışan partiküllerin solunum yolları aracılığıyla insan vücuduna girmesinin kanser riskini artırdığını belirten Prof. Dr. Nazmi Bilir, bu nedenle sigara içmeyen kişilerde de akciğer kanserine rastlanılabildiğini söyledi. Erken ölümlerin bir sebebi de kirli hava solunumu olduğu aktarılıyor.
Dünya Sağlık Örgütünün (DSÖ) yayımladığı verilere göre, her yıl 6,7 milyon erken ölümün nedeni, dış mekan ve ev ortamındaki hava kirliliği olduğu belirtiliyor. Dış mekan kirliliğinin 2019'da 4,2 milyon erken ölüme neden olduğu tahmin edilirken, bu ölümlerin yaklaşık yüzde 89'u Güneydoğu Asya ve Batı Pasifik'teki düşük ve orta gelirli ülkelerde meydana geliyor.
İsviçre merkezli hava kalitesi teknolojisi şirketi IQAir’in 134 ülke üzerinde yaptığı araştırma sonrası sunduğu rapora göre; Bangladeş, havası en kirli ülke olurken, bu ülkeyi Pakistan, Hindistan, Tacikistan ve Burkina Faso takip etti. Türkiye listede 44. sırada yer aldı.
Dünya genelinde veri paylaşımı yapan 134 ülke ve bölgeden yalnızca 10'u DSÖ'nün yıllık PM2,5 kılavuz değerini aşmadı. Fransız Polinezyası havası en temiz bölgesi olurken, Mauritius İzlanda, Grenada, Bermuda, Yeni Zelanda, Avustralya, Porto Riko, Estonya ve Finlandiya birimle DSÖ'nün belirlediği sınırı aşmayan ülkeler arasında bulunuyor.
AA’dan ulaşılan bilgilere göre, kirli havalarda bulunan partiküllerin solunuma nasıl zarar verdiğinden bahseden Tütün Çalışma Grubu Üyesi Prof. Dr. Nazmi Bilir, 10 mikron boyutundaki partiküllerin solunum yollarında daha üst kademelere yerleştiğini, daha küçük olan 2,5 mikron boyutundaki partiküllerin ise solunum yollarında daha uç noktalara ilerleyerek akciğere kadar ulaşabildiğini ve kansere neden olabildiğini kaydetti.
Havanın kirli partiküller taşıması enfeksiyonlara sebebiyet verebileceğini belirten Bilir, ‘‘Hava kirliliği, partikül kirliliği tahriş etkisi yapar ve bunun sonucunda da orada enfeksiyonların yerleşmesi kolaylaşır. Zaten var olan enfeksiyon ya da zaten var olan bir akciğer hastalığı mesela astımlı kişilerde astım atağının alevlenmesine veya astımın atak haline gelmesine yol açabilir. Herhangi bir rahatsızlığı olmayan kişiler de eğer bu kirli havayı solumaya uzun zaman devam ederlerse irritan etkiye bağlı bu tür sorunlar yaşayabilir’’ şeklinde konuştu.
Detaylı bilgilendirmelerine devam edenBilir, kirli hava denildiğinde akla sadece partiküllerin değil karbondioksit, karbonmonoksit, azot oksit, sülfür oksit gibi fosil yakıtların bileşiğinde bulunan maddelerin de gelmesi gerektiğini söyleyerek, bu maddelerin yanma esnasında oksijenle birleşerek havaya karışması sonucu solunum yolları aracılığıyla kalp ve solunum yolu hastalıklarına neden olabileceğinin bilgisini paylaştı.
Hidrokarbon bileşiği olan partiküllerin, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından kanserojen maddeler olarak tanımlandığı bilgisini paylaşan Bilir, şöyle devam etti: ‘‘Bu partiküllerin etkisiyle en çok solunum yollarında yani gırtlakta, boğazda ve akciğerde kanserler meydana gelebilir. Bu partiküllerin vücudun başka organlarına yayılma olasılığı da vardır dolayısıyla hava kirliliği, beyinden tutun mesaneye kadar, mide, bağırsak sistemlerinde kansere neden olabilir. Genel anlamda hava kirliliğinin önlenmesi de kanser kontrolünde önemli bir husustur. Akciğer kanseri oluşumunda bireysel davranış olarak sigara içilmesi en büyük etkendir ama sigara içmeyen kişiler de akciğer kanseri olabiliyor. Onlarda da atmosferik hava kirliliğinin etkisi olabilir.’’
En çok görev hükümete ve sanayi kuruluşlarına düşüyor!
Tüm bu olumsuzluklara karşı önlemin maalesef sınırlı sayı da olabileceğini belirten Bilir, kirli havayı süzen ve filtreleyen maskelerin 24 saat kullanılabilir olmaması nedeniyle vatandaşların kirli havayı solumak zorunda kaldığını ifade etti. Hava kirliliğini azaltma konusunda vatandaşlardan ziyade kamuya, hükümete ve sanayi kuruluşlarına yükümlülükler düştüğünün altını çizen Bilir, sözlerini şu şekilde noktaladı: ‘‘Pratik olarak fosil yakıtları kullanmayalım diyebiliriz ama kullanmak da zorundayız, en azından bugün için. Belki bundan yıllar sonra fosil yakıtlar kullanımdan kalkabilir. Kullanırken biraz daha tasarruflu şekilde davranabiliriz. Mesela toplu taşımaya öncelik vermek, yakın mesafeleri yürümek, bisiklet kullanmak gerekiyor. Elektrikli araçlar bir çözüm olabilir mi? En azından fosil yakıt kullanmadığı için hava kirliliğine neden olmaz ama elektrik üretimi bu sefer gündeme gelecek. Elektrik üretimi için de örneğin termik santrallerde fosil yakıt kullanılıyor. Bu tesislerin bacalarına filtre takmak suretiyle hava kirliliğine yol açmalarının önüne geçilebilir.’’