Yapılan son araştırmalar, Avrupa genelindeki insanların gün içerisinde ortalama 48 kere telefonlarını kontrol ettiklerini gösterirken bu oran Türkiye’de 78’e yükseliyor. Bu ortalama 13 dakikada bir telefona baktığımızın göstergesidir.
İngiltere'de yapılan araştırmalara göre de cep telefonu bağımlılığı Türkiye ile başat bir düzeyde olduğunu gözler önüne seriyor. İnsanlar ortalama 12 dakikada bir telefonlarını kontrol ediyor.
Genç zihinlerin sağlığına odaklı çalışmalar yürüten Young Minds adlı yardım kuruluşundan Akıl Sağlığı ve İnternet Güvenliği danışmanı olan Anna Bateman, neden sürekli telefonların elimizde olduğunu açıkladı. İşte detaylar…
NEDEN SÜREKLİ CEP TELEFONUNA BAKMA İHTİYACI DUYUYORUZ?
Akıllı telefonlarımız, kendi ilgi alanlarımızla oluşturduğumuz içerik ve seçeneklerle dolup taşmakta. Bu nedenle telefonlarımızla olan ilişkimiz, radyo veya televizyonla olan ilişkimizden çok daha farklıdır. Bunun yanı sıra alışkanlıktan veya can sıkıntısından da telefonla vakit geçirdiğimiz zamanlar oluyor.
Cep telefonu yazılımlarını hazırlayan kişiler, ara sıra sıkıldığınız zaman telefona yönelmenizi beklemiyor, aksine sık sık dikkatinizi çekmeye yönelik hamleler yapıyorlar.
Örneğin uygulamalardan çeşitli bildirimler göndererek size sürekli yeni bir şeyler olduğunu ve sizin bir şeyleri kaçırdığınız duygusu aşılıyor. Süreklilik gösteren bu uyarılara direnmekte oldukça güç.
'DEĞİŞKEN ORANLI DÜZEN' TEKNİĞİ: KUMAR BAĞIMLILIĞI
Telefonlardaki uygulamaların ve sosyal medya platformlarının bağımlılık yaratan yönü ise büyük ihtimalle kumarhaneler ve oyun makinalarında sık kullanılan ve 'değişken oranlı düzen' olarak adlandırılan psikolojik bir tekniktir.
Örneğin bir kumar makinasının başlat düğmesine her bastığınızda büyük ödülün küçük bir miktarını kazanma veya hiçbir şey kazanamama ihtimaliniz var.
Bu da sizi "belki bu sefer kazanırım" düşüncesine iterek oyunu tekrar oynamaya yöneltmektedir. Devam ettiğiniz sürece ödüle ulaşabileceğiniz düşüncesiyle sürdürüyorsunuz.
Bu teknik telefon uygulamalarında da kullanılmakta. Örneğin Instagram'da, Twitter'da veya Facebook'a girip neler olduğuna bakıyoruz ancak karşımıza ne çıkacağını bilmediğimiz için cazip bir durum haline geliyor. Bunun yanı sıra kendi yaptığımız bir sosyal medya paylaşımına çok sayıda 'beğen' alma ihtimali, sık sık bakma isteğimizin güçlenmesine neden oluyor.
'BEĞEN' ALDIĞIMIZDA BEYNİMİZDE BUNLAR OLUYOR!
Sosyal medyada ödül mahiyetindeki bazı şeyler, örneğin yeni bir takipçi, yeni bir beğen, paylaşımımıza yapılan yorumlar veya yeniden paylaşımlar beynimizde heyecan yaratarak dopamin kimyasalının salgılanmasına neden olur.
Dopamin, yani insan beyninin ödül mahiyetindeki şeylere verdiği kimyasal tepki, ‘mutluluk hissi’ni uyandırıyor. Mutluluk hissettiğimiz için de bunu sağlayan fiili sürdürme isteğimiz artarak devam ediyor.
Tıpkı egzersiz yaptıktan sonra, başka bir insanla fiziksel yakınlık nedeniyle, lezzetli bir yemek tükettiğimizde, keyifli bir sohbet ortamında veya çok fazla güldüğümüzde olduğu gibi, olumlu sosyal medya etkileşimleri de dopamin salgısının artmasına neden oluyor.
Bu nedenle dopamin yükselmesi arzusu ve ihtimali bir tür bağımlılık yaratarak sık sık telefonlarımıza bakmamız ve iyi bir şey olup olmadığını kontrol etmemiz için isteklendiriyor.
DÖNGÜYÜ KIRMAK İÇİN NE YAPMAK GEREKİR?
Gerçek hayatla bağımızı artırarak sanal dünyaya bağımlılık döngüsünü kırmanın ilk adımı, telefondan gelen tüm uyarıları kapatmak. Bu sayede gelen yeni mesajlar ile aklımızın çelinmesini bir ölçüde engelleyebiliriz.
Daha sonraki adım ise telefonu göremeyeceğimiz veya kolay erişemeyeceğimiz bir yere, başka bir odaya ya da bir çekmeceye kaldırmak. Özellikle bu durum belli bir konuya odaklanmanız, dikkatinizi toplamanız gereken durumlarda gerçekten oldukça faydalı olacaktır.
Son olarak dopamin salgısına neden olan egzersiz veya müzik dinlemek gibi başka faaliyetlere yönelme fırsatları yaratmak denenebilir.