Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, bir televizyon programının canlı yayınına konuk olarak katılarak gündeme dair açıklamalarda bulundu. 14 Mayıs seçimlerini ilk turda bitireceklerine inandığını söyleyen Bakan Özer, 15 Mayıs Pazartesi günü eğitim ve öğretime 1 gün ara verileceğini belirtirken, öğretmenlerin de idari izinli sayılacağını açıkladı.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 24 TV ekranlarına konuk olarak gündeme ilişkin şu açıklamalarda bulundu:
Vatandaşlarımızda son 20 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye'ye verilen hizmetlerin yansımalarını görmekten mutluluk duyuyorum. Vatandaşlarımızın büyük teveccühü var, bunu görüyoruz
İlk turda bu iş bitecek. Hiçbir sıkıntı olmadan Sayın Cumhurbaşkanımızın başarısıyla neticelenecek. Sahada bunu görüyorum.
15 Mayıs’ta tüm okullar tatil
Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerinin ertesi günü eğitim öğretime 1 gün ara vereceğiz. Öğretmenlerimizi de idari izinli sayacağız.
45 bin öğretmen atamasını gerçekleştireceğiz
Engelli öğretmen atamasında atanamayan öğretmenlerimiz, Cumhurbaşkanımızın talimatıyla atandılar. 4 bine yakın engelli öğretmen ataması gerçekleştirildi. 45 bin öğretmen atamasını da yarın gerçekleştireceğiz. Ağırlığı deprem bölgesine vereceğiz.
Derslik sayıları 857 bine ulaştı
Cumhurbaşkanımız eğitimdeki gecikmeyi ortadan kaldırdı. Bölge veya il ilçe ayrımı yapmaksızın eğitime yatırımlar yapıldı. Derslik sayıları 2000'li yıllarda 300 binlerdeyken bugün 857 bine ulaştı.
Cumhurbaşkanımızın en büyük katkılarından birisi eğitimi demokratikleştirmesidir. Bugün demokrasi çığlıkları atanlar, kadına şiddetle ilgili veryansın edenler, başörtüsü yasakları uygulandığı dönem neden susuyorlardı?
28 Şubat sürecinin katsayı uygulamasında en büyük maliyeti şudur; akademik olarak gelecek vadeden, başarılı öğrencilerin mesleki eğitimden uzaklaştırılması. İşte biz bu rotayı tam tersine, meslek liselerine çevirdik.
Yıllarca özellikle muhafazakar kesim, kız çocuklarını okula göndermiyorlar denilerek psikolojik baskılara maruz kaldı. Sen okul yapma, başörtüsünü yasakla sonra da 'muhafazakarlar kızlarını okula göndermiyorlar' de.
Meslek liselerinde 57 tane AR-GE merkezimiz var. Daha önce yılda 2 tane fikri mülkiyet tescili alınırken şu anda 10 binlere ulaştı. Bu seneki hedefimiz tescili alınan ürünlerin en az yüzde 10'unun ticarileşmesini sağlamak.
Tarım alanında, özellikle tohumla ilgili AR-GE çalışmalarına ağırlık vererek, üretimi de merkeze koyarak tarım liselerini iki katına çıkarttık. Önceden 72 tarım lisesi varken şu anda 144 tane var
1 buçuk milyon öğrenciye ücretsiz yemek verirken, 6 Şubat itibariyle 5 milyona çıkarttık. Okul öncesi eğitimde okullaşma oranlarında artışı sağladık. 6 Şubat itibariyle tüm okul öncesi eğitimde ücretsiz yemeği devreye soktuk.
Türkiye eski Türkiye değil
Batı medyasının 14 Mayıs seçimleri üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef almasına tepki gösteren Bakan Özer, "Özellikle son 20 yılda Türkiye artık kendi dilini kendi hikayesini ortaya koyma iradesi gösterip ve bunda çok somut adımlar atmaya başladığı zaman o batı medeniyetinin temsilcilerinin rahatsızlıkları da o zamandan başladı. Ve dikkat ederseniz her alanda yani "yapamazsınız, üretemezsiniz". Hep Türk toplumunu edilgen kılmayla ilgili o yaklaşımlar artık çatırdamaya başladı. Türkiye yapmaya başladı, üretmeye başladı. Ama böyle oryantal bakanlar var. Yıllardan beri o dile maruz kalmış, o dille edilgenleştirmiş ve toplumu da aynı oryantalist bakışla görmeye alışmış artık. Öyle yorumluyor. Onun için o zihinsel bir sarsıntıya yol açıyor. Türkiye işte üretmeye başladıkça bu defa üretilen şeyler somut oldukça onu inkar etmeden onu hükümsüzleştirmeye geçtiler. Aynı Togg örneğinde olduğu gibi, savunma sanayinde olduğu gibi. "Ya var ama ne kadar yerli? Var ama işte yolda kaldı"... Sanki Mercedes veya diğer araçlar yolda hiç kalmıyormuş gibi. Türkiye eski Türkiye değil. Türkiye kendi hikayesini yazan bir ülke. bu anlamda kendi doğruları ve kendi istikametini belirleyen ülke. Yani niye diğer ülkeler Türkiye'deki demokrasi onlara çok mu ilgilendiriyor? Türkiye'deki kalkınma onları çok mu ilgilendiriyor? Gördük bunu geçmişte örneklerini ne kadar çifte standart hatta çifte değil onlarca standartları olduğunu. Kendi menfaatlerinin takipçisi olduklarını hepimiz biliyoruz. Aslında Türkiye artık kendi menfaatlerine, batının menfaatine değil, kendi ülkesinin menfaatlerine sahip çıkmaya başladığı için rakip oldu ve o da sadece gazetede, medyada değil, diğer alanlarda da saldırıyor ama eş zamanlı bir şekilde saldırıya maruz kalıyor. Onlar ne derse desin milletin iradesi sandıkça sandıkta tecelli edecek ve millet hiçbir zaman yanlış karar verilmez" diye konuştu.
28 Şubat’ın olumsuzluğunu tersine çevirdik
28 Şubat sürecinin getirdiği katsa uygulamasına işaret eden Bakan Özer, "Meslek liselerinde mesleki eğitimde en kritik şey iş gücü piyasasıyla eğitimi birbirine duyarlı hale getirebilmek. Biz iş gücü piyasasına insan kaynağı yetiştiriyoruz. Eğer bir iş gücü piyasasına kulağımızı kapatırsak iş gücü piyasasının talep etmiş olduğu insan kaynağıyla yetiştirebilmeniz mümkün değil. Biz şunu yaptık. Sektörün tüm temsilcileri, eğitim vermiş olduğumuz alanlarda dedik ki gelin kardeşim. Bize okul yapmayın. Bizim bütçemiz var. Biz okul yaparız. Bize laboratuvar yapmayın. Biz laboratuvarımızı yapabilecek güçteyiz. Yani her yıl bütçeden en büyük payı alan bakanlık Milli Eğitim Bakanlığı. Bize birikiminizi getirin. Müktesebatınızı getirin. Mesleki eğitimi birlikte dizayn edelim. Ama tek bir şey istiyoruz. Bu süreçte istihdam garantili bir şekilde süreci yönetelim müfredatı birlikte güncelleyelim. Öğrencilerin iş yer eğitimini birlikte planlayalım. Öğretmenlerin işbaşı ve mesleki gelişim eğitimlerini birlikte planlayalım. Ama çıktığı zaman istihdam garantisi olsun. Aslında sektörün de yıllardan beri özlediği şeyin bu olduğunu gördük. Yani sektöre genelde şu yapılıyor. Bina yap ama sürece karışma. Sen kenarda dur. İşte bu Türkiye'nin tüm müktesebatını tek bir noktada okulda buluşturduktan sonra bir anda ambiyans değişti. Mesela 28 Şubat sürecinin katsa uygulamasının en büyük maliyeti şudur. Akademik olarak gelecek vaat eden, başarılı öğrencilerin mesleki eğitimden uzaklaştırılması. Rotanın tersine çevrilmesi. İşte biz bu yaklaşımla tam tersine çevirdik. Bu rotayı tekrar meslek liselerine döndürdük. Artık işte ASELSAN'la yapmış olduğumuz Teknopark İstanbul'daki adımı attığımız adımlar... Diğer tüm alanlarda paydaşları artırarak aynen onlarla süreçleri de söz sahibi yaparak. Birlikte yöneterek öğrencilerin meslek liselerine teveccühünü sağlamış olduk. Ya şu anda akademik olarak başarılı öğrenciler meslek liselerine yönelmeye başladılar. Diğer taraftan özellikle meslek liselerindeki üretim kapasitesini artırmak için çok ciddi yatırımlar yaptık. Yani döner sermaye kapsamındaki meslek liseleri çok önemli. Öğrenmeyi merkezine koyan bir metodolojiyle eğitim süreçlerini yönettiler. Bunun bir sürü kazancı oldu" dedi.